Kanserojen Nutella krizi ile Avrupa'yı sarsan palm yağı, yediğimiz çikolata ezmesinden yıkandığımız şampuana, çamaşır deterjanımızdan diş macunumuza kadar pek çok ürün içinde bulunuyor. Şimdi alternatif yerel gıdalara odaklanma zamanı

Palm yağı endüstrisi

Çoğumuzun bayıldığı meşhur kakaolu fındık ezmesi Nutella aracılığıyla adını duyduğu palm yağı, Afrika menşeili palm ağacında yetişen palm meyvesinden elde edilen, yenilebilir bir tür bitkisel yağdır. Palm ağacı, Batı Afrika menşeilidir ancak sıcaklık ve yağışın bol olduğu tüm coğrafyalarda yetiştirilebilir. Günümüzde palm yağı Afrika, Asya ve Kuzey Amerika ve Güney Amerika bölgelerinde yetiştirilmektedir. Küresel palm yağı üretiminin yüzde 85’lik kısmı ise Malezya ve Endonezya’dan ithal edilir. Bu bölgelerdeki kaynaklar sürdürülebilir kaynaklar değildir. Başka bir deyişle doğal kaynaklar sömürülmektedir. Hal böyleyken bölgedeki ormanlarda ve doğal hayattaki geri dönülmez tahribatın boyutları ürkütücü.

Palm yağı endüstrisi ne yazık ki orman ve habitat tahribatı, iklim değişiklikleri, hayvana yönelik şiddet, yerli halkların sömürülmesi ve kötü muamele görmesi gibi pek çok ciddi sorunla doğrudan bağlantılı. Palm yağı plantasyonları, üretimi arttırmak ve hızlı büyümek için kuruldukları yerlerdeki her şeyi hızlıca yok etme telaşına girdiklerinden ilk saldırdıkları elbette doğal hayat, hayvanlar ve yerli halk oluyor.

“World Wild Life Fund” Dünya Yaban Hayatı Derneği) tarafından yapılan resmi açıklamaya göre saatte 300 futbol sahası büyüklüğünde yağmur ormanı alanı bu endüstri için yok ediliyor. Bu denli hızlı bir orman tahribatı pek çok canlı türünün neslini ciddi biçimde tehdit ediyor. Yağmur ormanlarında yaşayan orangutanların önümüzdeki 5-10 sene içerisinde nesillerinin tamamen tükeneceği öngörülüyor. Sumatra kaplanlarının ise yalnızca bir iki senesi kaldı.

Evin yüzde 40'ı palm
Yıllık toplam 50 milyon ton palm yağı üretiliyor ve bu miktar dünyanın bitkisel yağ ihtiyacının yüzde 30’dan fazlasını karşılıyor. Palm yağı, evlerimizde kullandığımız ürünlerin yaklaşık yüzde 40-50’sinin içeriğinde mevcut. Bunların arasında unlu mamüller, çikolata ve türevleri, şekerlemeler, şampuanlar, kozmetik ürünleri, temizlik ürünleri, çamaşır deterjanları ve diş bakım ürünleri bulunuyor.

Son yıllarda palm yağı talebi hızla yükseliyor. Nüfus artışları ve palm yağının diğer bitkisel yağlara göre hektar başına 10 kat daha verimli üretim sağlaması talep artışının başlıca nedenleri arasında. Yüksek verim potansiyeli dolayısıyla palm yağı, 20. yüzyılın başında Malezya ve daha sonra da Endonezya tarafından üretilmeye başlandı ve kısa zaman içerisinde de üreticilerin bir numaralı tercihi haline geldi.

Palm yağı üretiminin korkunç etkilerinin ortaya çıkması ve dünya çapında tartışmalı bir başlık haline gelmesi çok da uzun sürmedi. Günümüzde en büyük palm yağı üreticileri konumunda bulunan Malezya ve Endonezya, ülke sınırlarındaki yağmur ormanlarını hızla plantasyonlara dönüştürmeye devam ediyor. Orman tahribatının ulaştığı boyutlar oldukça ürkütücü. Yerli halkların yerlerinden edilmesi ve çocuk emeği sömürüsü de cabası.

Tüm bunlara rağmen palm yağı, yediğimiz şokelladan yıkandığımız şampuana, çamaşır deterjanımızdan diş macunumuza kadar pek çok ürünün içinde bulunuyor. Buradaki problemlerden biri de, tüketicilerin durumun vehametinden habersiz olması. Bir başka problem de pek çok ülkenin zorunlu “Palm yağı içerir” ibaresi bulunan uyarı etiketleriyle ilgili düzenlemeleri uygulamaması. Ayrıca üretici firmalar, palm yağı için 170’in üzerinde farklı isim kullanarak tüketicinin kafasını karıştırma yolunu deniyor. Böylece tüketici hangisi palm yağı hangisi değil anlamakta güçlük çekiyor ve bilinçsiz alışverişe itiliyor. Oysa bunun yerine yerel gıdalara odaklanmak mümkün.