Güvenlik soruşturmaları nedeniyle devletin sanat kurumlarında işlerinden atılan emekçilerin işlerine dönmesi için yargı süreci olumlu sonuçlandı. Ancak kurumlar ya karara uymadı ya da göstermelik 1 aylık sözleşmeler hazırladı. Pandemi sürecinde sanat emekçileri çok zor günlerle karşı karşıya kaldı

Pandemi ve hukuksuzluk: Sanat emekçilerinin çığlığına kulak verin

BURAK ABATAY

Devlet sanat kurumlarında güvenlik soruşturmaları sebebiyle işlerinden atılan emekçiler, gittikleri yargı yolundan yüzleri gülerek ayrıldı. Yirminin üzerinde emekçinin açtığı davada mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı verdi. Ancak emekçiler için işlerine geri dönüş anlamına gelen haberin sevinci ise çok uzun sürmedi.

Yürütmeyi durdurma kararına uymak için Devlet Tiyatrosu (DT) emekçilere 1 aylık sözleşme imzalattı. Devlet Opera ve Balesi (DOB) ise önce 1 yıllık olarak sunduğu sözleşmeleri 6 aylığa çevirdi. Pek çok sanat emekçisi de haziran ayı sonunda yeniden işlerinden olma tehlikesiyle yüz yüze kaldı. Çok sayıda sanatçı ise tamamen görmezden gelindi.

HUKUK MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEĞİZ

Yaptığı basın açıklamasında, “Torpille gireceklere yer açmak isteyen devletin sanat kurumları yasa ihlali yapıyor” diyerek yaşananları aktaran KESK’e bağlı Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen) konuya ilişkin şunları söyledi:

“Yürütmenin durdurulmasının uygulama zorunluluğuna ilişkin olarak 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28’inci maddesi açıktır. Yürütmeyi durdurma kazanarak idareye başvuru yapan arkadaşlarımıza yapılması gereken yıllık sözleşme gereği gibi yerine getirilerek sanat kurumlarında yapılan bu haksızlıklara bir an önce son verilmelidir. Konuyla ilgili görevini yerine getirmeyen idareciler hakkında da hukuk mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizin kamuoyunca bilinmesini isteriz.''

Sanat kurumlarındaki işlerinden atılan emekçiler pandemi ile beraber daha da zor günler yaşıyor. Ocak ayından beri işsiz olan emekçiler garsonluktan ilaç mümessiliğine kadar pek çok farklı iş yapmak istedi ancak olmadı. Pandemi süreci onları iyice çıkmaza soktu. Emekçiler yaşadıkları zor günleri BirGün’e anlattı.

KIZIMI KREŞTEN ALMAK ZORUNDA KALDIM

DT’de 2007’den beri perukacılık yapan ve yıllardır en büyük prodüksiyon oyunlarına tek başına perukalar hazırladığını aktaran bir tiyatro emekçisi, 2018 yılında yapmış olduğu bir trafik kazasının bahane gösterilerek işten atıldığını belirtti. Mesleğinin birkaç özel tiyatro haricinde başka bir yerde karşılığının olmadığını söyleyen emekçi yaşadığı mağduriyeti şu sözlerle anlattı:

“İşten atıldıktan sonra özel tiyatrolarda görev aldım ama pandemi nedeniyle her şey iptal olduğu için ortada kaldım. İşsiz kaldığım için 4 yaşındaki kızımı kreşten almak zorunda kaldım. Kızım her gün, ‘Baba ne zaman okula gideceğim?’ diye ağladı. Kirada oturuyorum. Eşim çalıştığı için onun geliriyle idare ediyoruz. En son genel müdürümüzün de görev aldığı oyunda görev aldım. Bu yeni sözleşmeye geçmeden önce Kültür Bakanı da oyunumuza geldi, müjdeli haber verdi. Çok sevindik. Aradan 1 hafta geçti ve ortada kaldım.”

6 ÇOCUĞUM VAR; DİBİNE KADAR BORCA GİRDİK

8 yıldır sahne makinisti olarak çalıştığı DT’deki görevine son verilen başka bir emekçi ise durumu için şunları söyledi: “6 çocuğum var. Kirada oturuyorum. Pandemi sürecinde hiçbir iş bulamadım. Altıncı aya giriyoruz, elimize tek kuruş geçmedi. Borçlarla geçinmeye çalışıyoruz. Yani böyle bir durumda nasıl olabiliriz, nasıl hissedebiliriz? Dibine kadar borca girdik.”

1 AY BİLE İŞSİZLİK MAAŞI ALAMADIM

DOB’ta koro sanatçısı olarak 10 yıl yevmiyeli çalışan ve kadro beklerken işten atılan bir emekçi mesai sürecini, “Neredeyse köle gibi çalıştırıldık. İlk yıllarda yaz aylarında hiç maaş alamadım. Kiramı ve faturalarımı kredi çekerek ödedim. Üst üste dört Pazar izin yapmadan çalıştığım dönemler oldu. Üstelik çalıştığım Pazar günlerinin de ücretlerini hiçbir zaman alamadım. Yevmiyeli çalışan olduğum için 10 yıl boyunca sigortam hep eksik yattı. Bütün dini ve resmi bayramlarda eksik maaş aldım. Görevimin dışında birçok eserde görevlendirildim. Yapmak zorunda değildim ama sırf iş yürüsün diye eserden çıkmayı talep etmedim. Kadrolu solistler aylarca çalışmazken ben birçok eserde, başrol dahil olmak üzere, rol söyledim” şeklinde aktardı.

10 yıllık emeğinin ardından yaşadıkları sebebiyle ülkesinin adalet anlayışına inancını yitirdiğini ifade eden sanatçı, “Gerekçesiz bir şekilde işten çıkararak bize resmen ‘açlıktan ölün’ dediler” diye konuştu. Sanatçı işten çıkarılma sürecini ise şöyle anlattı:

“Ocak 2020’de bir telefon geldi. Provaya gelmememi, işten çıkarıldığımı söylediler. Akabinde de bu hususa dair yazılı bir tebligat aldım. Bir otelde iş buldum ama pandemi sürecinde otel kapandı ve yine işsiz kaldım. Sigortam hep eksik yattığı için 1 ay bile olsun işsizlik maaşı alamadım. İşten çıkarıldığımdan bu yana bir ev düzeni kuramadım. Arkadaşlarımın evinde kalıyorum. İlaç mümessilliğine başvurdum ama yaşımdan dolayı reddettiler. İşten çıkarıldığımdan bu yana aldığım borçlarla yaşıyorum. 1000 TL’lik pandemi devlet desteğine başvurdum ama o da olumsuz sonuçlandı.”

GARSONLUK İÇİN BİLE
OLUMLU YANIT ALAMADIM

İzmir DT’de 12 yıldır oyuncu olarak görev yapan başka bir sanatçı, işten atıldıktan sonra yeni iş başvurularında DT’den çıkarılmasını izah edemediği için kendilerine ters bakıldığını ifade etti. Bir lokantada garsonluk için başvuru yaptığını söyleyen sanatçı, oradan dahi olumsuz geri dönüş aldığını anlattı. Sanatçı sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu işin sonunda ben hayatımı nasıl idame ettireceğim? Ben nasıl insan gibi yaşayacağım?” ­­


DEVLET TÜKÜRDÜĞÜNÜ
ASLA YALAMIYOR

DT’de oyuncu olarak yıllarca görev yapmış ve ardından işten atılmış bir sanatçı yaşadıklarını şu kelimelerle anlattı:

“Lise mezunu olup serseri gibi sokaklarda dolaşmak istemiyorsun bir üniversite okuyayım belki ilerde bir işime yarar diyorsun. Sonra her hangi bir bölüme girip okuyorsun okurken diyorsun, ‘Ben bu bölümü istemiyorum, bitireyim kendi istediğim bölümü okuyayım. Sanatın bir dalından tutayım.’

Konservatuvar okuyorsun okurken 2. veya 3. üniversiteni okuyorsan hem aileni hem de kendini zora sokuyorsun. Devlet kredisini bile alamadan hem çalışıp hem okuyorsun. Yazları tatil yapamıyorsun, ‘olsun’ diyorsun: ‘İlerde yaparım!’ Öyle olacağını hayal ediyorsun başarıyla, dereceyle okulunu bitiriyorsun. Hocalarınla ve ilerideki meslektaşlarınla sorunlarını unutup hayalini kurduğun gelecek için adım atıyorsun, kep atıyorsun, iş dünyasına adım atıyorsun.

Artık profesyonelsin işinde iyi olup olmaman önemli değil sanatta kıstas bu olamaz ama en azından güvencede olabilmek için devletinin sanatçısı olmak istiyorsun. ‘Beni bu devlet okuttu’ diyorsun. ‘Bir yandan özel işler yaparım, maaşı geliri az ama en azından ‘devletim’ beni korur’ diyorsun. İmza atıyorsun işe giriyorsun. Aylar sonra bir haber geliyor kadrolu olacaksınız diye, biraz şaşkınlıkla beraber seviniyorsun. Sonra ‘Bu sefer şans benim yüzüme güldü’ diyorsun, bütün planlarını ona göre yapıyorsun. Bir haber geliyor, ‘Kadrolu değil yenilenen sözleşmeymiş’ diyorsun. ‘Olsun, en azından şartlar daha iyi olacak’ diyorsun, yeniden planlanıyorsun. Sonra bir gün hiç aramayan sormayan kurum arıyor seni, ‘Zarfınızı almaya gelmeniz gerekiyor’ diyor. Koşturmayla gidiyorsun sanıyorsun ki sözleşmen gelmiş yenilenmiş şartlar düzelmiş. Hayır! Zarfı açıyorsun işten atılmışsın.

Gerekçe yok.

Suçun yok.

Vatan haini değilsin.

Kimsenin tavuğuna kış dememişsin.

Ülken için okumuşsun, göç etmemişsin.

Seni devletin kurumundan vermedikleri kadroyla üzmeleri yetmediği gibi bir de işsiz bırakıyorlar.

Sonra ailene açıklayamıyorsun. Sanıyorlar senin bir eksiğin sorunun var. Hayır yok!

Teknik personel büyüklerin bir suçu olmadığı gibi. Tiyatro, opera veya güzel sanatlara emek veren tüm sanatçılar ve sanat emekçileri gibi tamamen sevdiğin işten para kazanmak istiyorsun, yıllarca çalışmış büyüklerinle birlikte seni kapıya koyuyorlar. Okuldayken kitaplarını okuduğumuz hocaların çocuklarıyla birlikte kapıya konuyorsun. Tam sürece alışıyorsun iş aramaya başlıyorsun sezon ortasında. ‘Ne iş olsa yaparım’ dediğin işlere bakınırken o ‘meşum’ talih seni buluyor: Aylardır işsizsin ve üzerine de pandemi süreci. Artık ailene, bıyık altından gülen meslektaşlarına, çevrene ve özel sektörlerin ağzından salya akan patronlarına muhtaçsın.

Güvencen yok, işin yok, paran bitti. Simit satarım onurlu yaşarım diyorsun. Devletine tabiri caizse ‘devlet babaya’ dava açıyorsun. Bakıyorsun ki asla tükürdüğünü yalamıyor. Sanki sen üvey evlatsın, sanki sen onun okulunda okumadın, alkışlanmadın, hiç maaş vermedi sana ve hiçbir bağın yokmuş gibi savunmasında ilginç ithamlarda bulunuyor. Yahu diyorsun ben simit satarım sana muhtaç olmam ama bu savunmayı göreceğime keşke hiç çalışmasaydık sizinle. Önüne imzalarken güvendiğin şeyleri sunuyorlar, kandırıyorlar.

Davayı kazananları usulsüzce işe geri almıyorlar. Bunu yapanlar bizim büyüklerimiz, sanatçı yahut sanatın içindeki bilirkişiler, seni bilmiyorlar.

Sonra arkadaşların, yoldaşların, ‘sanat emekçileri’ aynı yolu yürüdüğün insanlar sana iğrenç bakışlarla ve arkandan kırıcı savlarla geliyorlar;

‘Niye beni atmadılar onu attılar?’

‘Vardır abi bir şeyi’

‘Zaten şöyleydi böyleydi’

‘Aman beni de atmasınlar’

İşte orada şu geliyor akla:

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Yaşasın kardeşim biz hayvanları severiz insandan ötürü. Yaşasın. Ama o yılan bir gün sana dokunduğunda, şimdilerde bana yaptığını o tarihi zamanda ben sana yapmayacağım. Ne demişler; haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Sanatı simide değişirim, gerekirse simit satarım onurlu yaşarım ama sanatı anlattığım düşüncelerde olan insanlarla ne yaparım ne de onlara sunarım.”


NE OLMUŞTU?

DT ve DOB emekçileri kadro beklerken işlerinden olmuştu. Emekçilere hayal kırıklığı yaşatan gelişmeler 26 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete'deki Cumhurbaşkanı Kararı'yla başlamıştı. Aynı gün AA’ya konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tiyatrocuların umudunun sevince dönüşmesini sağlamıştı. Ersoy, “Hiçbir statüsü olmadan, yevmiye ile görev yapan sanatçılarımız ve teknik çalışanlarımız, artık Bakanlık olarak bizim sözleşmeli personelimizdir. Hepsinin iş güvenliği endişesi giderilmiş, çalışma hayatları devletimizin güvencesi altına alınmıştır. Bu kapsamda maaşlarında da ciddi bir iyileştirmeye gidilmiştir” demişti.

Bu gelişmelerin hemen ardından DT Genel Müdürlüğü, yeni düzenlemeden yararlanmak isteyen sanatçıların başvurularını 26-30 Aralık 2019 tarihleri arasında almıştı.

Sanatçılar sözleşme imzalamayı beklerken tablo birden olumsuza dönmüş ve kulislere sarı zarflar gelmeye başlamıştı. Sanatçı ve çalışanlara gönderilen tebligatlarda hiçbir gerekçe gösterilmeden, “Sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin esaslar kapsamında çalışma talebiniz Genel Müdürlüğümüzce uygun görülmemiştir” ifadelerine yer verilmişti.

Eş zamanlı olarak Genel Müdür Mustafa Kurt tarafından il müdürlüklerine gönderilen talimatlarda başvuruların incelendiği belirtilerek, “Yapılan değerlendirme sonucunda ekteki listede yazılı olanların anılan kapsamda istihdam edilmeleri uygun görülmemiştir” denilmişti.

Ardında ise yargı yoluna giden emekçiler hakkındaki uygulamalar için yürütmeyi durdurma kararı verilmişti. ­­­­­­