Pandemi döneminde eğitimin nasıl yapılacağına dair alınan kararlara öğretmenlerin, öğrencilerin, velilerin ya da meslek örgütlerinin katılımı sağlanmadı. Kararlar merkezi olarak alınarak dayatıldı. Öğretmenlerin, okulların eğitime hazırlanması ve uzaktan eğitim sisteminin iyileştirilmesi yönündeki uyarı ve önerileri hiçe sayıldı.

Pandemide Türkiye’de ve dünyada eğitim

YASEMİN TEZGİDEN CAKCAK*

2020 yılında dünyayı sarsan pandemi, neoliberal kapitalist düzende var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde hükümetler sermayeyi kurtaracak paketler açıklamakta geç kalmazken, halk sağlığını koruyacak önlemleri almakta ise gecikti. İngiltere, ABD, Brezilya gibi ülkelerin liderleri Dünya Sağlık Örgütünün uyarılarına kulaklarını tıkayıp halklarını ölüme sürüklediler. Bu süreçten en çok zarar gören ise toplumun dezavantajlı kesimleri (yoksullar, işsizler, göçmenler) oldu. Sağlık emekçilerinden süpermarket işçilerine, kargo çalışanlarından fabrika işçilerine kadar çok sayıda emekçi sağlıksız ve güvencesiz koşullarda çalışmaya zorlandı. Türkiye’de 18 yaş altına sokağa çıkma yasağı getirilmişken, çalışan çocuklar bunun dışında bırakıldı. Sadece parası olanların sağlık hizmetine erişebildiği ABD’de sağlık güvencesinden mahrum olan binlerce kişi ölüme terk edildi.

Eğitimde de tablo çok farklı değil. Dünyanın pek çok ülkesinde yüz yüze eğitime ara verilerek uzaktan eğitime geçilmesi, eğitime erişim sorununu da beraberinde getirdi. Pandemi döneminde eğitime erişimde toplumsal sınıf, toplumsal cinsiyet, etnisite, coğrafi bölge ve/veya bedensel yetiler daha da belirleyici oldu. Çalışmak zorunda olan, ailede bakım rolü üstlenmek durumunda kalan, bilgisayar, internet, kaynak erişimi ya da sessiz bir çalışma ortamı olmayan ya da özel eğitim ihtiyaçları olan öğrenciler eğitime erişmekte güçlük çekti. Yüz yüze eğitimde bile eğitime zorlukla tutunabilen bu öğrenciler, uzaktan eğitim koşullarında eğitimden tamamen koptu. İmkânı olan aileler çocuklarına bilimsel, nitelikli eğitimi satın alabilirken bu imkânı bulamayanlar içinse tek seçenek niteliksiz, sınav odaklı eğitim oldu.

FELAKET KAPİTALİZMİ EĞİTİM KRİZİNİ FIRSATA DÖNÜŞTÜRDÜ

Bu arada felaket kapitalizmi, uzaktan eğitime geçilmesini fırsat bilerek eğitimde piyasalaşmayı ve dijitalleşmeyi artırma yolunda adımlar attı. Zira neoliberal düzen, eğitimi dijital alana hapsederek bir yandan eğitim maliyetlerini düşürmeyi bir yandan da salt teknik bilgi sunarak istendik davranışlar sergileyen yalnızlaşmış bireyler yaratmayı hedeflemektedir. Uzaktan eğitimde yüz yüze eğitimin sağladığı bireysel iletişim ve öğrencilerle ilişki kurma olanakları kısıtlıdır; eğitim büyük ölçüde bilgi aktarımına dönüşş, özel alana sıkışmıştır. İnsanlar arası iletişim zayıflamış, rekabet kültürü güçlenmiş, eleştirel düşünce ve kamu yararı nosyonları eğitim programlarından çıkarılmıştır. Uzaktan eğitim programları için üretilen/üretilecek olan metalaşmış ve standartlaşmış paket müfredat programları, eğitimi kişisellikten, etkileşimden ve eleştirellikten uzak mekanik bir sürece dönüştürme riski taşımaktadır.

Batılı ülkelerde giderek yaygınlaşan uzaktan paralı lisans–yüksek lisans programları pandemi ile birlikte Türkiye’de de teşvik edilmeye başlandı, üniversitelerde uzaktan eğitimle verilebilecek ders oranı yüzde 40’a çıkarıldı, örgün öğretim programlarında verilen derslerin yüzde 10’unun uzaktan öğretim ile verilmesi zorunlu hale geldi. Uzaktan eğitimin yaygınlaşması ve kamu okullarında verilen eğitimin niteliksizleştirilmesi ile paralı dijital eğitim program ve paketleri kanıksanmaya başlandı. Pandeminin yarattığı belirsizlik süreci, demokratik, bilimsel, parasız kamusal eğitim taleplerini cılızlaştırdı.

Oysaki parasız kamusal eğitim, toplum içinde var olan eşitsizliklerin bir nebze de olsa törpülenmesini sağlamaktadır. Tüm sorunlarına rağmen okul, farklı bireyler ve fikirlerle karşılaşma olanağı yaratabilmekte, içlerinde barındırdıkları hegemonya karşıtı alanlar sayesinde sorgulama, eleştirel düşünme, demokrasi kültürü, dayanışma ve direnme ruhu gelişimine fırsat tanımaktadır. Yüz yüze eğitimde öğretmenler öğrencileri ile birebir ilişki kurarak onların kişilik gelişimlerini desteklemekte, eğitsel ve bireysel sorunlarına onlarla beraber çözüm arayabilmektedir.

Pandemi döneminde ise eğitim kaçınılmaz olarak sağlık ve güvenlikle ilgili endişelerin gölgesinde gerçekleşti. Eğitim emekçileri ve öğrenciler bir taraftan pandemi şoku içerisindeyken bir taraftan da zor koşullarda eğitimi sürdürmeye çalıştı. Bu süreçte eğitimin niteliği düşerken, öğretmen-öğrenci ilişkileri büyük ölçüde sekteye uğradı. Eğitimciler de öğrenciler de yalnızlaştı, depresyona ve intihara sürüklenenler oldu. Ne yazık ki öğrencilere rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri de yeterli düzeyde sunulamadı.

Pandemi döneminde Türkiye’de eğitim emekçileri arasındaki statü farkları da bir kez daha görünür hale geldi. Devlet okullarında çalışan öğretmenler ve yöneticiler pandemi ile bağlantılı başka işlerde görevlendirilmeye çalışılırken, özel okullarda çalışan ya da ücretli öğretmenlik yapan öğretmenler, güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle ya ücretlerini alamadılar ya da işsiz kaldılar. Pandemi döneminde eğitimin nasıl yapılacağına dair alınan kararlara öğretmenlerin, öğrencilerin, velilerin ya da meslek örgütlerinin katılımı sağlanmadı. Kararlar merkezi olarak alınarak dayatıldı. Öğretmenlerin, okulların eğitime hazırlanması ve uzaktan eğitim sisteminin iyileştirilmesi yönündeki uyarı ve önerileri hiçe sayıldı.

EĞİTİMCİLER VE VELİLER UMUDU ÖRGÜTLEMEYE DEVAM EDİYOR

Pandemi dönemindeki tüm bu olumsuzluklara rağmen umut verici gelişmeler de yaşandı ve yaşamaya devam ediyor. ABD’de ırkçılık karşıtı hareketler hız kazanırken, öğretim programlarında ırkçılık karşıtı eğitime yer verilmesinin hayati olduğu daha çok dillendirilmeye başlandı; ırkçılık karşıtı eğitimin nasıl olması gerektiğine dair bilgi üretimi yaygınlaştı. Meslek örgütleri ırkçılık karşıtı manifestolar yayınladı. Yunanistanda emekçiler sosyal mesafeyi korumaya dikkat ederek geniş katılımlı bir 1 Mayıs yürüyüşü gerçekleştirdiler, eğitimde dezavantajlı gruplara yardım kampanyaları düzenlediler. Pandemiyi yok sayan hükümete karşı sosyal mesafe kurallarına uymak Brezilya’da halk sağlığına yönelik devrimci bir adım haline geldi. İngiltere’deki eğitimciler, gerekli önlemler alınmadan okulların açılmaması için kamuoyu üzerinde de etkili olan birçok kampanya düzenlediler.

Uzaktan eğitime dair herhangi bir mesleki eğitimden yoksun olan Türkiye’deki eğitim emekçileri de pandemi koşullarında yaratıcılıklarını zorlayarak öğrencilerine ulaştılar. Eğitimcilerin çabaları kendi sınıfları ile de sınırlı kalmadı. Sanal dünyada oluşturulan farklı platformlarda bir araya gelen öğretmenler, hem mesleklerinin değersizleştirilmesine karşı mücadele pratikleri ürettiler hem de eğitimin mevcut acil sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışmaya devam ettiler. Türkiye’den ve dünyadan eleştirel pedagoji alanında çalışan eğitimciler Eleştirel Pedagoji dergisinin ücretsiz olarak online erişime açık olan son sayısında (65. sayı) pandemi sonrası dünya ve eğitimi tartıştılar. Global Thursday Talks konuşma serisi kapsamında eleştirel pedagojinin önde gelen isimleri ile buluşmalar gerçekleştirildi. Veli-Der çatısı altında bir araya gelen veliler ve eğitimciler Eğitimin Sesi adlı platformda her hafta eğitimin başka bir sorununu gündeme taşıdılar. Eğitim-Sen eğitimin sorunlarını tartışmak için online çalıştaylar düzenledi. Kısacası pandemi döneminde de eğitimciler sorunlara çözüm aramak, mesafeleri aşmak, yalnızlaşmayı azaltıp dayanışmayı artırmak amacıyla hegemonya karşıtı yeni alanlar açmaya devam ettiler ve ediyorlar.

* Dr. Öğretim Görevlisi, ODTÜ