Pandemik yüzyıl
Savaşın olduğu bölgelerde, çocuk felci yeniden hortladı. Zaten kolera salgınları, sıtma, sinek ve kene aracılı hastalıklarda artış var. Her salgın tehdidinde, sınır tarama ve kapatmalar ile duvarlarını yükseltiyorlar.
Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol - @esenol
Yerkürededeki biyolojik varlığımızın, biyolojik çeşitlilik içindeki rolünü kavrayamayan büyük bir çoğunluk olduğu anlaşılıyor. Evrende yalnız değiliz hatta biz, kendimiz yalnızken bile yalnız değiliz. İçimizde trilyonlarca mikroorganizma olduğu, yaşamlarımızın o güne dek bildiğimizden çok daha karmaşık olduğu, 21.yüzyılın hemen başındaki” insan genom” ve “ insan mikrobiyom” projeleriyle ortaya konuldu. Bu bir paradigma değişimi, yani sağlık ve hastalık durumları hatta emosyonel durumumuz dahi “mikrobiyom diyalektleri” ile açıklanıyor artık. Dünyada, alt yapısının 13 milyar yıldan daha uzun süre önce başladığı düşünülen canlılık, 4.5 milyar yıl önce başladı. Bu canlılığın büyük bölümünde yalnızca mikroplar var.
EVRİM
Homosapiensten günümüze 100 milyon canlı türü ile birlikte evrimleştik. Yerküre mikrobiyel bir gezegen ve bu gezegendeki virüslerin de 1031 kadar olduğu düşünülüyor. Bir anlamda kendimizi “virüsler okyanusunda bir ada” olarak dahi tanımlayabiliriz. Ya da “dünya virüslerin arka bahçesidir” diyebiliriz. Kendilerini gerçekleştirmek, var olmak için ise bir konak gereksinimleri var. Çoğu vahşi habitatta olan yaklaşık 50 bin omurgalı, tür başına 20 virüs yani toplam 1 milyon virüs taşıyor.
Biz o hayvanlarla yakın temasa geçtikçe, habitatı paraladıkça, vahşi hayvan ticareti yapmayı sürdürdükçe, dengeyi bozdukça, bize bu virüslerin sıçrama ihtimali de çok yüksek. Son 5 yıldır içinden çıkamadığımız pandeminin etkeni olan koronavirüsler için taşıyıcı olan yarasaların bulunduğu bölgelere yakın, Güney Doğu Asya’da 500 milyon kişi yaşıyor. Bir çalışmada ile her yıl yaklaşık 400.000 kişinin bu tarz sıçramalar ile infekte olduğu yani öngörülenden de sık olduğu gösterildi (Sánchez C, Li H,Phelps KL, et al.A strategy to assess spillover risk of bat SARS-related coronaviruses in Southeast Asia. Nature Communications doi: 10.1038/s41467-022-31860). Bu da yerkürenin salgınlara duyarlılığı konusunda fikir veriyor.
Şu anda dünyada “Küresel Halk Sağlığı Acili” ilan edilen “mpox” ve izi sürülürken ürperten, köşeyi dönünce pandemi yapacak mı diye izlediğimiz kuş gribi, yeni varyantlarıyla henüz kontrol edemediğimiz ve hangi yöne evrilir kestiremediğimiz COVID19, hepsi bu sıçramaların sonucu. Zaten pandemi potansiyeli taşıyan hastalık etkenleri de çoğunlukla zoonoz. Zoonotik sıçramaları ve çevre değişimini dikkate alınarak yapılan modelleme çalışmaları, bu yüzyılda doğmuş bir insanın COVID-19 gibi bir salgın yaşama olasılığının %38 olduğunu gösteriyordu. (Marania M, Katulb GG, Pan W,et al.Intensity and frequency of extreme novel epidemics PNAS 2021 Vol. 118 No. 35 e2105482118).
Hala süregiden önemli bir tehdit olan COVID-19 etkeni bize pek bir şey öğretmişe benmzemiyor gerçi ama hiç değilse şu derslerin kavranılabileceği umuduyla not edeyim;gelmekte olduğu öngörülen pandemiler yani küresel salgınlar başladığında çok geç kalınmış oluyor, kitlelerin zaten olmayan aklı da uçtuğu için yönetecek vicdanlı bir akıl yaşamsal ve hazırlanabilmek için yapılabilecek en üst hız dahi bulaşıcı hastalıkların bu hız çağındaki yayımına yetişemiyor.
OTUZ PATOJEN
Bugünlerde benim aldığım en önemli ders, salgınlardan ders alması gerekenlerin bizatihi salgınlara yol açacak yıkımın da sorumlusu oldukları ve onlardan medet umulmayacağı. Geçtiğimiz ay DSÖ, 200 uzman ile pandemi potansiyel tehditleri ile ilişkili bir çalışma yürüttü. Ve otuz potansiyel patojen belirledi.
(https://www.who.int/publications/m/item/pathogens-prioritization-a-scientific-framework-for-epidemic-and-pandemic-research-preparedness) Bunlara arasında grip virüsleri, sinek, keneyle bulaşan hastalıklar, kolera, veba, dirençli bakteriler, kolera, dizanteri de var. Grip (influenza) virüsleri genetik olarak çok hareketli ve doğada, insan-hayvan grip virüslerinin yeni kombinasyonlarına yol açacak kaynakları var. Kuş gribi etkeni olan virüsler, konak yelpazesini genişletmiş ve insanlar arası bulaşma hızını artırmış görünüyor.
Özellikle ilk insan olguları 1997 yılında HongKong’da tanımlanan H5N1, ineklerin süt bezlerine tutunabilen değişimler gerçekleştirerek çiftliklerde salgına yol açmasıyla ve pek çok ülke ve farklı kıtalardan insan olguları bildirimleri nedeniyle endişeyle izleniliyor. Kuş gribi ya da potansiyel olarak belirlenen bir etken ya da bilemediğimiz herhangi bir etken (X) hastalığı) ile yeni bir pandemi olasılığı her yıl için %2-5 olarak öngörülüyor.
MPOX
Kapımızı çalan Maymun Çiçek hastalığı (mpox) da pandemik tehditler listesinde. 1970’teki ilk insan olgularından 2022 ‘ye kadar toplam 1400 kayıtlı olguya karşın son dört ayda Afrika’da bunun 20 katı olgu var. Çiçek etkeni virüsün kuzeni. Yüzeyinde, virologlara, bulaşma yollarını giderek genişleteceğini anlatan çok sayıda glikoprotein olması meseleyi ilginçleştiriyor.
Bilim de bilimin tezahürat ile karşıladığımız ilgiyi hak eden buluşları da aslında yerküreyi tüketip hastalandıran, savaşlarla tüm kazanımlarımızı yerle bir edenlerin tekelinde. Savaşın olduğu bölgelerde, çocuk felci yeniden hortladı, zaten kolera salgınları ve sıtma başta sinek, kene aracılı hastalıklarda, artış var. Her salgın tehditinde, işe yaramadığını söylediğimiz, sınır tarama ve kapatmalar ile duvarlarını yükseltiyorlar. Oysa virüsler sınır tanımaz ve bu çağda bir salgın belirmişse çoktan tüm sınırlar aşılmış oluyor zaten. Bir de kendilerine öncelikli aşılar, hepimize dağıtmak için testlerle ilişkili çalışmalar sürdürüyorlar.
Gelecek pandemileri, niye geleceğini ve içinden çıkamadığımız pandemiyi kavrayabilmenin büyük önemi olduğunu düşünüyorum. Kamu bunu kavrayamadığında ya da komplo teorileriyle acısını bastırmaya çalıştığında pandemilerde direksiyonu eline vereceği kişiler ile ilişkili yanlış seçimleri sonucunda afetler hızla felakete evriliyor. “Pandemi, kapitalizmin hastalandırdığı yerkürenin hastalık semptomu aslında. Daha iyi bir yerküre hazırlayamadıkça hastalık nüksedecek.” (Esin Şenol, https://www.wsws.org/tr/articles/2024/08/03/mtwq-a03.html) Son söz bir anımsatma olsun, “umut bir strateji değildir.”