Pandeminin pelerinsiz kahramanları Covid’e karşı aşı silahını kuşanmış çarpışırken, bir başka cephede de temel insan hakkı olan çalışma barışı, huzuru ve iş güvenliğini tehdit eden bu yönetmeliğin iptali için savaşıyor.

Pandemiye nereden bakıyoruz?

Uzman Dr. Funda MÜFTÜOĞLU - İZAHED Y.K. Başkanı

COVİD 19 Hastalığının etkeni bir RNA virüsü olan SARS-CoV-2’nin 2019 sonbahar aylarından önce dünyaya yayıldığını geçmişe dönük verilere baktığımızda bugün söylemek mümkün. Ülkemizde ise ilk vakanın ilan edildiği 11 Mart 2020 tarihi aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütünün Covid-19 ‘u küresel pandemi ilan ettiği gün.


Pandeminin ilk çeyreğinde- Mayıs ayından önce - normal şartlarda yılda 130 milyonun üzerinde acil servis hasta başvurusuyla rekora koşan hastanelerimize vatandaşların kapanma sebebiyle başvurularının azalması, bilhassa acil olmayan başvuruların birinci basamağa kayması acil servislere nefes aldırsa da aynı durum yataklı servis ve yoğun bakımlarda söz konusu değildi elbette. Vaka sayısı olarak İtalya’yla, Covid-19’dan ölüm oranlarına bakıldığındaysa İran’la yarışan ülkemizde, bilhassa yoğun bakımlarda hem personel, hem de boş yatak sorunu yaşandığı, sorunların vakaların pik yaptığı dönemlerde daha çok hissedildiği aşikârdır.

Peki, pandeminin ikinci ve üçüncü basamakta yansımaları basından ve sosyal medyadan bile takip edilebiliyorken birinci basamakta ne olup bittiğinden haberdar olduk mu? Hayır. Birinci basamakta aslında Şubat ayı başında hissedilir bir viral enfeksiyonla hasta başvurusunda artış gözlenmişti. Üstelik vakalar bugün baktığımızda ortak ağızdan o zaman gelen hastalar Covid’di dedirtecek ortak semptom ve bulgulara sahipti. İşin özü birinci basamak Covid’le yılın ilk iki ayında tanışmıştı. Mart ayında vakaların açıklanması ile ikinci ve üçüncü basamakta eylem planları yapılırken birinci basamak sürece hazırlıksız yakalanmıştır.

Fiziki koşulları farklılık gösteren ASM’lerde triajın nasıl yapılacağı, hangi standartla hasta kabul edileceği, şüpheli vakaların nasıl transfer edileceğine dair etkili bir algoritma yoktu. Ve her ASM kaderiyle baş başa bırakılmıştı. 4 Metrekareye 1 kişi kuralı ile çalışması öngörülen 8/10 metrekarelik odalarda; hekim ve hemşire aynı anda bulunduğunda içeri hasta alınması ya da dar koridorlarda aşılama için gelen bebekler, ebeveynleri ve gebelerle aynı anda hastaların bir araya gelme zorunluluğu, her ASM’yi kendi triaj kurallarını oluşturma zorunda bırakmıştır. Dışarıda sıra beklemek istemeyen, bekleme sürelerine tahammül etmeyen kişilerce personele sözlü ve fiziksel şiddet olarak dönmüştür. Akşam saatlerinde alkışlayan eller, mesaide hekime şiddet aracına dönüşen elleri bizlere unutturmaya çalışmıştır.

Tüm bu zorlu koşullar yanında kişisel koruyucu ekipman sorunu yaşayan aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları ailelerine ve sevdiklerine hastalık taşıma korkusuyla izole bir hayat sürmek zorunda kalmıştır. Kreş okul vb. yerlerin kapanması, sağlık personeli çocuklarını ya memleketlerine göndermek zorunda kalmış ya da aile sağlığı merkezlerinde çalışırken yanlarına almak zorunda kalmıştır.

Bebek, gebe bağışıklama ve izlemlerinin yapıldığı birinci basamak hizmetlerinin yanı sıra, tanı tedavi, takip, kırka yakın rapor kalemi ile yoğun iş yükü ve hasta başvurusu karşısında günden güne tükenen aile sağlığı merkezleri Covid -19 aşılamalarındaki sürati, çalışma başarısı ve özverisiyle katbekat arttırmıştır. Görev kalemlerine covid aşılamasının yanı sıra özellikli hasta izlemi adı altında pozitif ve vaka temaslılarının takibinin de eklenmesi aile sağlığı merkezinde çalışan hekim ve aile sağlığı çalışanlarını artık nefes alamaz hale getirmiştir.

İnsanüstü gayretle pandemiyle savaşta cephede en ön safta yer alan aile sağlığı hekim ve çalışmalarına 30 Haziran gecesi yayımlanıp 1 Temmuzda yürürlüğe sokulan Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği balyoz gibi inmiş, takdir ve teşekkür bekleyen birinci basamağa darbe vurulmuştur. ASM’lerin sorunlarına bırakın çözüm bulmayı, sorunlara yeni sorunlar ekleyen, hak kayıplarına, sözleşme feshini kolaylaştırması sebebiyle iş güvencesinin tehlikeye girmesine yol açan bu yönetmelik sahada " ceza yönetmeliği " olarak yankı bulmuştur.

Yönetmeliğin iptali için AHEF, il dernekleri, tabip odası ve sendikalar yaklaşık iki aydır gerek basın yoluyla gerekse sosyal medya yolu ile yönetmeliği kamuoyuyla paylaşıyor. Bu hususta 16 ve 27 Ağustosta iki gün iş bırakma kararı alan hekimler ve aile sağlığı çalışanları da şimdi anayasayla çerçevesi çizilmiş grev hakkını kullandıkları gerekçesiyle bazı illerde maaş kesintisi hatta beraberinde cari gider kesintisi ile karşı karşıya kalmış durumda.

Pandeminin pelerinsiz kahramanları Covid e karşı aşı silahını kuşanmış çarpışırken, bir başka cephede de temel insan hakkı olan çalışma barışı huzuru ve iş güvenliğini tehdit eden bu yönetmeliğin iptali için savaşıyor. Mücadele; birinci basamağın hakkaniyetli ve adil çalışma koşullarına sahip olup iyi hekimlik yapabilmesi adınadır.