Panik atak!

Türkiye seçimi konuşuyor.. RTE, Bahçeli açıklamadan biliyor muydu? Danışıklı dövüş müydü? CHP’nin adayı kim olacak? Köşe yazarları kulis notu mu, tahmin mi bilemediğimiz senaryoları sıralıyor.

Örneğin.. Okudunuz mu bilmiyorum.. Hürriyet’in değerli kalemi Abdülkadir Selvi, RTE’nin seçim tarihini ilan etmesinden bir gün önce senaryoları aynen şöyle sıralamıştı:

1- Bahçeli’nin ilan ettiği 26 Ağustos tarihinde erken seçimlere gidilir.

2- Erdoğan, Bahçeli’yi zamanında yapılacak seçime ikna edebilir.

3- Yeni bir seçim tarihi belirlenir.

Ortada başka bir seçenek / olasılık var mı? Bunları.. Ertesi gün de “Erdoğan listeye giremeyenler küsmesin” bilgisini (!) kaleme almak için nasıl yeteneklere sahip olmak gerek kimbilir!!

Durum ve kapımızdaki seçim bu kadar kritik olmasa köşelere, başlıklara bakıp bakıp gülebiliriz. Hele, 17 Nisan günü “yok canım, erken seçim falan olmaz” deyip, ertesi gün “bu erken seçim olmasaydı batmıştık, ölmüştük” diye kıvıranlar.. Sahiden çok ama çok komikler. Hele bir de “muhalefet hazırlıksız yakalandı ehe ehe” diye kıkırdamaları yok mu! İnanın, o anda kendilerini aynada görseler onlar bile dayanamaz güler.

•••

O hercümerçte, medyadan birkaç not aldım.

“Ertesi gün”ün en çarpıcı, dahası “içerden biri” olduğu için de en önemli yazısını HaberTürk’te Nihal Bengisu Karaca kaleme almıştı:

“Cumhur ittifakı, söz konusu süper erken seçim fikrinde mutabık kalmayı, özetle “Eski sistemin hastalıkları devam ediyor, belirsizliğe son vermek lazım” ile gerekçelendirdi. Ama bu açıklama pek gerçekçi değil, zira hem Cumhurbaşkanlığı sistemi fiilen yürürlükte, hem OHAL muhalif partiler aleyhine, iktidar partisi lehine epey avantajlı bir yetki alanı sunuyor. Herhangi bir otorite boşluğu yaşandığı iddiası inandırıcı değil. Dahası, önce ısrarla “Hayır erken seçim yok” deyip sonra “süper erken seçim” tarihi belirlemek kaçınılmaz olarak şu sorunun sorulmasına neden oldu: Hangi sürpriz kriz, hangi beklenmedik aciliyet bir “baskın seçim” gerektirdi?”

Yazıyı, erken seçim açıklamasının ardından atılan en anlamlı manşetle tamamlamak lazım. Evet, seçim tarihini “baskın” ya da “jet” diye tanımlayanlar çoğunluktaydı. Ancak Evrensel Gazetesi tam da durumu anlatan bir başlık atmıştı: PANİK ATAK!

•••

AKP’liler, kokuyu alınca Eylül’de Ekim’de erken seçime razı olmuştu. Ancak, belli ki birkaçı dışında bakanlar bile 24 Haziran tarihini duyunca donup kalmıştı. Hatta cep telefonu kameralarına olanca şaşkınlıklarıyla yakalandıklarında, “hayırlı olsun”dan öteye birşey söyleyememişlerdi.

Doğrusu, bu duruma “panik atak” halinden başka bir tanı konulamaz. 17 Nisan günü Bahçeli’nin konuşmasından hemen sonra RTE’nin, AKP Grup toplantısında seçim için üç kez 2019’u işaret ettiğini biliyoruz. Peki, beş on saatte ne değişti? Kurmayları önüne hangi dosyaları, hangi verileri, hangi tehlike işaretlerini koydu? O dosyalarda ne vardı ki panik atak baş gösterdi?

Kulis notu falan değil, apaçık / alenen ortada olanları yazsak yeter:

»Zarrab davası mahkûmiyetle bitince, malum, Halkbank’a da ceza geleceği belli oldu. Cezanın miktarı henüz bilinmiyor. Ancak, bilenler, para cezasının Halkbank’ın değeriyle orantılı olacağı kanaatinde. Halkbank’ın -geçen yıl- Varlık Fonu’na devredilen yüzde 51 payının değeri 7,5 milyar lira olarak açıklanmıştı. Kamu payının ÖRTÜLÜ ÖDENEK gibi yapılandırılan Varlık Fonu’na devredilmesi bir yana.. Halkbank’a gelebilecek cezayı bu rakamdan yola çıkarak tahmin edebiliriz.

»Elbette, bu mesele Halkbank’a ölümcül denebilecek bir darbe vurmakla kalmayacak.. Kırılganlığı artık dünya alem tarafından bilinen bankacılık sektörümüzü de etkileyecek.

»ABD ile “güncel” sorunlarımız bununla kalmıyor. Rusya’dan alacağımız S-400 füze savunma sistemleri yüzünden ABD ile yaşanan kriz, ufak ufak su yüzüne çıkmaya başladı. Hatta bu yüzden ABD’nin (dolayısıyla muhtemelen Batı bloku ve NATO’nun) Türkiye’ye yaptırım uygulayabileceği bile konuşulur oldu.

»Gülen / PYD vs yüzünden “EYYYY ABD”.. Trump azıcık sıkıştırınca ya da Suriye’yi vurunca “BRAVO ABD”.. Bu “çoklu kişilik bozukluğu” ister istemez, çoklu denklemleri de altüst etti. Türkiye hangi blokta yer alıyor? ABD bastırırsa, milyar milyar dolarlık sözleşmelere imza attığımız Rusya ile aramız ne renk olur? Dahası, Bahçeli’nin -muhtemelen AKP tabanının da hislerine tercüman olan- “ABD’nin Suriye saldırısını kınayan” sözleri denklemi nasıl etkiler?

»Dolar / Euro meselesine hiç girmeyelim. İktidarın “dolar da ne ki” tavrı üç yaşındaki çocuğun sigara içmesi kadar trajikomik! Dolar yerine altın önerisine ise, bir ekonomi yazarı şu yanıtı verip tartışmayı kapattı: “Altını da dolarla alıyoruz, öpücükle değil!” (Bir dakika! Yoksa öyle mi yapıyoruz!!! Yok canım, olamaz!!!)

»Ve, AB Raporu.. BirGün okuyanlar, raporu da raporun içeriğini de biliyor. O yüzden tekrarlamayacağım. Ancak şu kadarını söylemek yeter: AB ve tek tek üye ülkeler, Türkiye’ye neredeyse Kuzey Kore muamelesi yapıyor. Bunun kısa ve orta vadede başta ekonomik olmak üzere sonuçlarını görmek için kâhin olmak gerekmiyor.

•••

Cezaevlerinde geçen yılın rakamlarıyla 70 bin öğrenci olduğunu.. Boğaziçili öğrencilerin tutuklanmasını.. Medyanın kündeye getirilişini.. Vahim işsizlik, enflasyon vs. rakamlarını.. Hepsini bir araya getirin.. İktidar cephesinde bile artık itiraf ediliyor; memleketin freni patladı. RTE artık ülkeyi yönetemiyor. Sokakta / toplumda yarattığı kutuplaşmanın dışında güvenebileceği bir şey kalmadı.

Bütün bunlar PANİK ATAK yaratmaz da ne yapar!

Çaresi mi? Kendimize güvenip bütün enerjimizle / bütün bileşenlerle durumu tersine çevirmek. Hem RTE’ye hem de ülkeye “iyileşme fırsatı” vermek.