Geniş kitlelere ulaşan karikatürlerle ilgili davada, hukuka ve adalete duyulan güvenin sarsılmaması için hâkim siyasi bir refleksle hareket etmemeli. İnsanlar karikatürler nedeniyle gülünç duruma düşebilir. Bu durum karşısında kişilik haklarının ihlal edildiği her zaman ileri sürülebilir. O zaman da karikatürün aslında bir sanat türü olmadığı, sadece hakaret etmenin bir yolu olduğu sonucu çıkar ki bu sonuç da karikatürü tamamen yasaklamayı gerektirir.”

“Bilim insanları ve sanatçıları, düşünürleri, yazarları, şairleri tazminat silahı ile susturulmuş bir toplumda ilerlemeyi sağlayacak fikir zenginliği ortamının oluşması beklenemez. Fikir öyle bir şeydir ki, kimine göre doğru olan öbürünün doğrusu olmamaktadır. Hatta bu doğrular zamana göre kişinin kendisinde bile değişebilmektedir. Düşünce ve fikirler olumluyu değil, olumsuzu da içerebilir. İncitici, aykırı ve endişe yaratıcı da olabilir. Önemli olan değer yargılarına ilişkin düşünce ve fikirlerin serbestçe ifade edilebilmesidir. Çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereği olduğu için demokratik toplumun temel taşlarından biri, hatta en önemlisi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüdür.”

“Sanatçıların fikir ve düşüncülerini serbestçe açıklayabilmesi ile toplumun demokratikleşmesine katkısı göz ardı edilemez. Toplumu etkileme ve ileriye götürme gücüne sahip olan davacının, sahip oldukları güç nispetinde eleştiriye açık olması ve katlanması gerekir. Bu nedenle karikatürlerin hakaret amacı taşımadığı, kişilik haklarını ihlal etmediği kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiştir.”

Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Beyhan Azman, bu kararı 2006 yılında verdi.

“Davacı” diye bahsedilen, dönemin Başbakanı Erdoğan.

Dava konusu olan ‘Tayyipler Alemi’ adlı karikatür, 24 Şubat 2005’te Penguen dergisinin kapağında yayınlanmıştı. (Cumhuriyet gazetesi çizeri Musa Kart’ın Erdoğan’ı ipliklere dolanmış bir kedi olarak çizdikten sonra ceza almasının ardından…)

Hatta Erdoğan, kararı, “İnsanları karikatürize edebilirsiniz. Ama kalkıp da siz bu ülkenin başbakanını veya herhangi bir şahsı, hayvanla karikatürize etmeye yönelirseniz buna hiçbir zaman özgürlük denmez” diye eleştirince bu kez de LeMan dergisi Erdoğan’ı sebze ve meyve olarak çizmişti.

Tabiri caizse ‘beraat eden’ karikatür, 14 yıl sonra yine soruşturma konusu oldu. Bu kez ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla.

Çünkü karikatür, ODTÜ mezuniyet töreninin esprili ve eleştirel pankartlarından birinin üzerindeydi.

Töreni takip eden iki günde pankartı taşıyan dört ODTÜ’lü gözaltına alındı.

Ve tarihe belki de ‘üçüncü pankart davası’ olarak geçecek süreç başladı.

29 Şubat 1996’da 11 üniversite öğrencisi Meclis Genel Kurulu’nun dinleyici locasında ‘Harçlara Hayır’ yazılı pankart açtı. Kısa süre sonra evleri basıldı, iki hafta boyunca gözaltında kaldılar, işkence gördüler. Gözaltına alınarak iki hafta boyunca işkenceden geçirildiler. Aralarında üç yıl hapiste kalanlar, okuluna devam edemeyenler oldu. Ceza alıp afla hapisten çıktılar.

14 yıl sonra, 22 yaşındaki iki üniversite öğrencisi, Erdoğan’ın 14 Mart 2010’daki mitinginde ‘Parasız eğitim istiyoruz’ pankartı açtı. Gözaltına alınıp tutuklandılar. 19 ay hapiste kaldılar. Onlar da ‘örgüt üyeliğinden’ 8, 5 yıl ceza aldı.

Şimdi yaşıtları yine soruşturma ve muhtemelen davayla karşı karşıya.

Yargıda da devamlılık esas.