Hukukçular ve hatta mahkemeler, “yasaklar ve cezalar hukuksuz” diyor ama ne yasağı koyanın ne de cezayı kesenin umurunda.

İçişleri Bakanlığı son bir haftada sokağa çıkma kısıtlamasına uymayan 27 bin 839 kişi hakkında işlem yapıldığını duyurdu. İşlem dedikleri, çoğunlukla 3 bin 180 liralık para cezası.

Asgari ücretten fazla olan bir seferlik sokağa çıkma cezası, memleketin çoğu için gayet caydırıcı, zaten nüfusun büyük kısmı da yasaklara uyuyor. Ancak çalışmak zorunda olup izin kağıdı alamayanlar ya da acil bir işi çıkanlar ya da sadece biraz hava almak isteyenler cezayla karşı karşıya.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gökmen Yeşil’e sordum, idarenin, yani polisin de Valiliğin de böyle bir ceza kesmek için yetkisi olmadığını çünkü en baştan sokağa çıkma yasağını ilan edecek yetkilerinin bulunmadığını söyledi: “İster doğal afet ister salgın olsun idari makamlar kanunlarla açıkça tanımlanmamış hiçbir karara imza atamaz. Kamu yararı veya genel sağlık gibi gerekçeler kanunilik ilkesinin yok sayılmasının bahanesi olamaz. Sokağa çıkma yasağı, Anayasanın 13. Maddesiyle çerçevesi çizilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması kuralının ihlalidir. ‘Tehlikeli salgın hastalık’ nedeniyle bir olağanüstü hal ilan edilmiş olsaydı dahi, idarenin sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi olmayacaktı. İl İdaresi Kanunu veya Umumi Hıfzıssıhha Kanunu da idareye hiçbir şekilde sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi vermiyor. Bakanların genelgeyle, talimatla yasak ilan etme yetkisi zaten yok. Bu hali ile bugün uygulanan her türden sokağa çıkma yasağı, açıkça kanunilik ilkesi çiğnenerek tesis edilmiştir ve hukuksuzdur. Dolayısıyla yasal dayanaktan yoksun bir uygulamaya bağlı olarak kolluk biriminin ceza kesmesi de mümkün değildir, tüm işlemler yok hükmündedir. Kesilen cezalar yargıya taşınmalı.”

Para cezalarının yargıya taşındığı durumlarda mahkemeler ve Yargıtay da avukatlarla hemfikir:

Örneğin Bolu'da maskesiz şekilde köpeğini gezdirdiği gerekçesiyle Elif Nihan İ.'ye verilen idari para cezası, mahkemeye taşındı. Mahkeme itirazı haklı bularak para cezasını iptal etti. Kararın gerekçesinde, maske takma zorunluluğunun kanunla düzenlenmediği ifade edildi, ayrıca bir zorunluluk getirilecekse maskeyi devletin dağıtması gerekir, dendi.

Adana’da da para cezasına yapılan itiraz sonucu Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği, “Polis sadece ihlale ilişkin tespit tutanağı tutabilir, hiçbir şekilde para cezası kesemez” diyerek cezanın geçersiz olduğuna karar verdi.

Ankara’da sokak kısıtlaması ve maske yasağını ihlal eden Sercan Aran’a da 3 bin 150 lira idari para cezası uygulandı. Cezanın iptali için Ankara Sulh Ceza Hakimliğine başvuran Aran'ın itirazı kabul edildi ve ceza iptal edildi. Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin kararında, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin emsal nitelikteki kararına da gönderme yapıldı: “Salgın veya bulaşıcı hastalıklarla mücadele kapsamında alınacak, ‘maske takma tedbiri/yükümlülüğü' 1593 sayılı kanunda açıkça düzenlenen bir zorunluluk olmadığı gibi bu tedbirlere aykırı hareket edilmesi de bu kanunda sayılan bir yasak veya zorunluluk değil.”

Ve her şey bir yana hem sokağa çıkma kısıtlamasını hem de maske yasağını ihlal edenlere 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 282. Maddesi uyarınca genellikle 3 bin 180 lira ceza kesiliyor. Oysa aynı kanuna göre para cezasının alt sınırı Vergi Usul Kanunu’na göre 789 TL.

Yani ceza en üst sınırdan kesiliyor ve buna hiçbir gerekçe gösterilmiyor. Oysa bu tür cezaların miktarı, ihlalin ağırlığına ve kişinin sosyoekonomik durumuna göre belirlenir.

Tabii ki maske takalım, mesafeyi koruyalım, tedbirli olalım da keyfe keder kesilen cezalarla pandeminin faturası da bir kez daha ‘sokaktaki insana’ çıkarılmasın.