Anayasa ve ilahi kitaplar arasındaki ilişki, daha sıkça ele alınmalı. Neden? Çünkü Türkiye’de şu ikili süreç ivme kazanıyor: Anayasasızlaştırma ve dinselleşme.

Her ikisi de tehlikeli:

- Anayasasızlaştırma, hukuk dışı ve keyfi yönetimin yaygınlaşması anlamına gelir.

- Dinselleştirme ise, misyonerlerine ‘mücahit ruhu’ aşılasa da, uzun dönemde kaybeden din özgürlüğü olur.

Dünyevi bir metin olan Anayasa, din özgürlüğünün de başlıca güvencesi. Dinselleştirme ise, din özgürlüğü kadar diğer haklar için de tehlikeli; tıpkı keyfi yönetim aracı olarak anayasasızlaştırmanın, haklar toplumu yok etme riski yaratması gibi.

‘Paris Camii’nde Papa ayini’

‘Dinsel anayasa talebi’ (TBMM Başkanı), “Cumhuriyet zulmü” (Başbakan yrd.), “başı secdeye değmeyenler hayvandır” (hayvan olmayan prof.), “Müslümanın laik düzende din kültürünü koruması zor…b irinci vazife düzeni değiştirmek” (ilahiyatçı yazar), sürecin halkaları…

Ve ‘cami avlusu demeçleri’: Cami avluları, cami açma törenleri ve iftar yemekleri, ülke yönetimine ilişkin demeç ve açıklamalar eşliğinde dini politikaya alet etme mekânları haline getirildi.

“85 yıl sonra Ayasofya’da ezan sesi”, neyin ifadesi?: “Ayasofya’da Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in katıldığı Kadir Gecesi programı düzenlendi. Kutsal gecenin sabahında ise … ezan okundu.” Atatürk Havalimanı’nda yaşanan terör saldırısını İslam dinine açılmış bir savaş olarak nitelendiren Görmez’e göre katledilen, “İslam’ın insanlığa getirdiği yüce değerlerdir.”

Bu eylem ve sözler, şu çağrışımı yapmıyor değil: Sanki Katolik toplumun ruhani lideri Papa, ‘Grande Mosquée de Paris’de ayin düzenlemiş; İstanbul katliamı da bir başka din mensubu tarafından yapılmış…

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)

DİB’in anayasal statüsü, ‘laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalmak’ (md.136) şeklinde belirlendiği halde, Alevi toplumunu hep ‘Görmez’den gelen Başkan, müze statüsü ile nötralize edilen ibadethaneyi işgal girişimine öncülük edebiliyor.

Bunun anlamı ne?

-Anayasal açıdan; md.136’nın ihlali,

-Din açısından; dinsel ibadet özgürlüğünün kötüye kullanılması,

-Başka dinlere ise saygısızlık, demektir.

Özetle, Sünni lideri olarak Görmez, içeride bir mezhep çatışmasına yol açacak tohumları atmakta, dışa karşı ise, dinsel hoşgörü sınırlarının ötesine geçmekte sakınca görmüyor.

‘İslamın bağrına saplanan hançer’

“DAEŞ denilen bu proje örgüt, Müslümanların bağrına saplanmış bir hançerdir” diyen CB ise, çatışmalarda yaşamının yitirenleri iki gruba ayırıyor: ‘Şehitler’ ve ‘pisi pisine gidenler’. DAEŞ teröristlerinin yerinin cehennem olduğunu da sıkça vurgu yapıyor.

Bu ve benzeri beyanlar nasıl yorumlanabilir? Darbe gündemi ve senaryoları bakımından kısaca hatırlayalım:

1) Silivri hapishanesi ve adliyesi: AK Parti Hükümetleri, ‘kendilerine karşı darbe girişimi failleri’ni yargılamak için bu devasa yapıyı inşa etti; bu yolda, bütün ülkeyi seferber etmeye çalıştı. Bir gün,”bu bir kumpastı” deyiverdi.

2) PKK hendekleri: Kazdıkları hendek ve cephanelikleri imha için, teröristleri toptan yok etme ötesinde, yüzlerce güvenlik görevlisi ve sivilin ölümü, Parti ve Külliye açısından hiç sorgulama nedeni olmadı.

3) Cemaat: On yılı aşkın süreyle iktidarı paylaştığı Gülen Cemaati’ni, -henüz silahlı bir üyesi ortaya çıkmış olmasa da- ‘Fetö terör örgütü’ olarak ilan eden Hükümet ve Külliye, kendilerine karşı amansız mücadele –ve hatta savaş- kararlılığını sürekli dışa vurmakta.

4) Gezi: ‘Demokrasinin post-modern mantığı’ olarak Gezi sürecinde, parkı savunanlara karşı açtığı savaşta –ve dökülen kanda- hızını alamayan Külliye, Topçu Kışlası’nı yeniden gündeme getirebilmekte…

5) Ne var ki, konu, ‘İslami terör örgütü’ IŞİD (veya DAEŞ) olunca, devlet olarak mücadele kararlılığı yerine, ‘İslami dil’ ile yanıt öne çıkmakta: “İslamın bağrına saplanan hançer”, “pisi pisine ölmek”, “yerleri cehennem”… Bunun, yaptırım açısından anlamı, dünyevi adalet yerine uhrevi adalet vurgusu. Katledilenler için ‘şehitlik’ vurgusu ise, ‘yaşamı değersizleştirme’ söylemi.

Sonuç olarak; aynı zamanda ‘dinselleştirme’ zemini olarak görülen ‘anayasasızlaştırma’, tek kişi yönetimi kurma aracı olmanın çok ötesinde bir tasarım şeklinde karşımıza çıkıyor.

Bayram diyebilmemiz için; iftar yemeklerinin siyasete malzeme aracı olarak görülmediği, tatil vesilesiyle yolların kan gölüne dönmediği, dindar ve din dışı kalmayı tercih edenlerin eşit olduğu bir ortama ihtiyacımız var. Bu dileklerle nice bayramlara… Helikopter kazasında yaşamını yitirenlere saygı ile.