Harekât, iktidar zirvesi ve özgürlükler hattı olmak üzere iki farklı düzlemde.

Her ikisi, “hukukun-ötesi” ortak paydasında buluşuyor. Hukukun ötesi, tepede “daha çok iktidar”, tabanda ise “daha az özgürlük” hedefini yansıtıyor.

Yakın hedef: “Dayatma yolu” ile başkancı rejimi kurmak. Ana hedef ise, 2023 Türkiyesini “imam-hatip kuşağı” ile idrak etmek.

“Hukukun-ötesi” ne demek?

Zirvedeki iktidar için: Eşitsiz CB seçim yarışından “geçiş dönemi”nin hukukdışığına, mahkeme kararını tanımadan inşa edilen saraya fiilȋ olarak yerleşmek. “Hukuk-ötesi”, sadece, usûl ve mekâna ilişkin zorlama ve fiilȋ durumlarla sınırlı değil. Bunlar, ana hedef için kullanılan usûl ve yollar. CB nezdinde oluşturulması tasarlanan 12 başkanlık birimi, uygulama araçlarını da ortaya koyuyor.

Bu sürecin anlamı şu: Başkancı yönetimi zorlama ve dayatma yolu ile kurmak. (Eğer bir gün Anayasa değişikliği gerçekleşirse, “başkancı yönetimin altyapısı hazır olduğundan, Anayasa sadece kılıf işlevi görecek…”)

Toplum üyeleri için: Sıkça vurguladığım üzere, hak ve özgürlüklere ilişkin yasalar, Anayasa’nın; uygulama ise, yasaların da gerisinde. Bunlarla yetinmeyen AKP hükümeti ve TBMM’deki çoğunluğu, asgari güvenceleri de ortadan kaldırmaya çalışıyor:

- Güvenlik tasarısı (bkz. Anayasaya aykırı yasa önerisi, 30.10.2014), “ özgürlüğü bastırma” araçları ile bezeli Komisyon metni, keyfi yetkilerle dolu

- Yargı torbası (bkz. Yargılamada makul süre: amaç ve araç çelişkisi, 6.11.2014 ), yargı güvencesini en aza indirmeyi amaçlıyor ve gerekçe, hiç de inandırıcı değil.

- Fişleme (Kişisel Verilerin Korunması tasarısı), toptancı bir siyasal aygıt ağını kurmayı amaçlıyor.

“Paralel kıskaç” ne demek?

Tepedeki iktidarı kişiselleştirme yolunda atılan adımlar, otoriter bir rejim kurma araçları olarak da nitelenebilir. Ana hedef ise, baskıcı yönetimin “yeni Türkiye” inşasında seferber edilmesi: “-kin ve nefret bezeli- bir imam-hatip bakış açısının biçimlendirdiği toplum”. Kadın-erkek eşitsizliği, bu anlayışın eksen kavramı.

Bunun inşası kolay değil. Bu nedenle, tepeyi ne pahasına olursa olsun güçlendirmek ve toplumu sürekli tehdit altında tutan bir hiyerarşik yapı oluşturmak gerek…

Halk kesiminde ise, giderek otoriterleşen ve yaşam alanını daraltan yönetime karşı özgürlükler temelinde muhalefet ve direnme alanları artacak. Güvenlik paketinden fişleme çalışmasına uzanan baskıcı ve özgürlükleri öğütme hedefli adımlar, kıskacın ikinci halkası: Baskıcı yönetimin toptancı toplum projesine karşı olası bir direnci kırmak.

Düzenlemenin kurumsal ayağı şu: Yargı yetkilerini idareye ve kolluğa kaydırmak; ama ilkini, yürütme ve siyasetin güdümüne koymak; ikincisini ise, aynı zamanda idari yapı dışındaki (parti örgütü gibi) “siyasal aygıtların”  paryası haline getirmek. Hak ve özgürlükler ayağındaki daraltmalar, bu bağlamda anlam kazanıyor: Hakları kullanma girişimini engellemek.

Mesela, Gezi benzeri bir toplumsal hareketin ortaya çıkmasını kaynakta önlemek. Nasıl? Fişleyerek, arama ve baskınlar yaparak, gözaltına alarak, yolları kapatarak. Gaz maskesini suç sayarak: Evinden çıkarsan, gözaltına alınmayı ve hapse girmeyi veya gazdan zehirlenmeyi göze al!

Topçu Kışlasını yeniden gündeme getirmek, kan akıtmayı hedeflemekle eşanlamlı aslında. Çifte kıskaca ivme kazandırarak halka meydan okuma: Haydi varsa cesaretiniz çıkın meydana; yasakçı mevzuatla bezeli baskı aygıtlarını kırın bakalım!

23’e 9 kala…

Kıskaç harekâtı tutar mı? “23’e 12 kala 12 soruda Hangi Türkiye?” başlıklı kitabımda dikkat çektiğim tehlikeler, büyük ölçüde kanıtlandı. Buna karşılık, öngörülemeyen iki olumlu gelişme oldu: Gezi Direnişi ve AKP-Gülen ittifakının çöküşü.

Bu iki olay, geleceğe üç yıl öncesine göre daha umutla bakma vesilesi. Bunlar, 2013’ün ürünü. Bu nedenle, AK Parti-Hükümet ve CB (KaçAk Saray) üçlüsünün “restorasyon harekâtı”, 2014’e damgasını vurdu. Yasama seçimleri, 2015’i “hasat yılı” yapacak mı AKP için?

Bu sorunun yanıtı, kıskaç harekâtı için bir test ve 2023 Türkiyesinin kimliği konusunda da bir sınav niteliği taşıyacak.

Tepede, “fiilȋ yol”la rejim değişikliği; tabanda ise, yine “fiilȋ durum” yaratılarak özgürlükleri kullandırtmamak. Türkiye toplumu, hiçbir zaman bu denli ciddi bir yol ayrımına gelmedi.