Paramparça ‘ülkeler’ ve köpekler

2010 yılında neredeyse her eylemde vardı. Çok popüler bir aktivistti. 2011’de TIME dergisinin her yıl düzenlediği ‘Yılın Kişisi’ anketinde ilk 100’e bile girdi. Ancak çok fazla polis şiddetine ve biber gazına maruz kaldığı için sağlığı bozuldu. Gözü kapalı fişeklere dalan Loukanikos ‘her koşulda devlet’ diyen sivil faşistler tarafından da köprüden atıldı.

Sonunda bir aile tarafından evlat edinildi ve emekliye ayrıldı.

Amerikalı söz yazarı ve müzisyeni Davis Rovics ona ithafen bir şarkı yazdı… Sözler, Loukanikos’un durduğu yeri anlatıyordu:

“…İnsanların arasındaki bir çatışma bu
Fakat o bir piyon değil
Çok iyi biliyor
Hangi tarafta yer aldığını…”


Yunanistan’da; ekonomik krize karşı alınan tasarruf tedbirlerine için yapılan büyük eylemlerin yüzü haline gelen Loukanikos, Yunanca ‘Sosis’ demekti.

Her eylemde en ön saflarda olan ve polis şiddetine direnen devrimci köpeğin ölümünü Syriza’ya yakın Avgi gazetesi duyurdu. Bir gece kalbi durmuştu.

•••

Amores Perros… Türkçeye ‘Paramparça Aşklar ve Köpekler’ diye çevrildi. Alejandro Gonzales Inarritu’nun 2000 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmdi. Meksikalı yönetmenin hikâyesi, ‘En İyi Yabancı Film’ dalında Oscar ve Altın Küre adayı oldu. Şikago, Tokyo, Cannes, Los Angeles, Moskova, Havana Film Festivalleri gibi pek çok uluslararası festivalde 30 ödül aldı. Paramparça aşklar ve köpekler muhteşem bir ‘kesişme’ öyküsüydü. Bir kaza sonucunda çakışan üç yaşamın birbirinden etkilenmesini anlatıyordu.

Aşk, ihanet, sadakat, kan, kin, nefret, her şey vardı… Filmin üç ayrı karakteri, üç ayrı köpek üzerinden anlatılıyordu. Şüphesiz Amores Perros dâhice bir işti!

•••

Tek kare… Merhameti görmek mümkün… Farkı olan bir şey… Polislere kızıyor, üstlerine atlıyor…

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça…

Direnişlerinin 200, açlıklarının 80, tutsaklıklarının 4.gününde…

Dilek fenerleri uçurulacak özgürlükleri için.

Onlar gittikten sonra da oralarda…

Hep oradaymış ama… Dikkat etmemişiz…

Bilenler şöyle anlatıyor: “Enteresan bir kişilik o. Kafasına göre takılıyor. Sürekli Yüksel Caddesi’ndeki direniş alanında olmaz. Ara sıra kontrole geliyor. Biraz dolanıyor, kıvrılıp uyuyor, koklayıp, yalayıp gidiyor. Ama polis geldi mi bir şekilde ortaya çıkıyor. Geçen gün bir polisi koklamaya gitti. Polis sivildi, bunu sevmek istedi ama kendisini sevdirmedi, kafasını çekti. Gezi’de de polislere havlar, saldırırmış.”

Adı Güleç…

Eylemciyi, polisten kurtarmaya çalışıyor…

•••

Kötü bir dünyanın ve ülkenin orta yerinde…

Yine de işte… Karşı kıyıdaki mezar insanın aklına düşünce…

Güneşli günler göreceğiz çocuklar…

Loukanikos; huzur içindesindir mutlaka, Allah Güleç’e uzun ömürler versin…

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça…

Direnişlerinin 200, açlıklarının 80, tutsaklıklarının 4.gününde…

Amores Perros ya da Türkçe çevirisiyle ‘Paramparça aşklar ve köpekler’… İçinde ihanetten sadakate, merhametten gaddarlığa her duygu vardı…

Tıpkı hayat gibi… Film, ana bir kurgu üzerine şekillenmişti. Kurgu, bir sahnedeki aynı cümleyle taçlandırıldı: “Her köpek sahibine benzer.”