Ödüllü yönetmen Andreas Fontana’nın Azor filmi MUBİ’de gösterime girdi. Fontana, “Çok parası olan insanlar için para bir tür zehre dönüşüyor. Bu zehri sinemada nasıl gösterebileceğimle ilgilendim” diyor.

Paranın zehrini anlatmak istedim

Seray GENÇ

Arjantin’deki 1976-1983 diktatörlüğü pek çok filme, esere konu oldu. İsviçreli yönetmen Andreas Fontana bu dönemi Azor filmiyle, farklı bir karakter ve sınıfsallıkla, gerilimi yüksek politik bir hikâyeye dönüştürüyor. Filmin geçtiği otel lobileri, erkek klüpleri, çiftlik evleri gibi mekânlar; İsviçreli bankacı Yvan De Wiel’i oynayan Fabrizio Rongione ve Ines’i oynayan Stéphanie Cléau’nun oyunculuğu; sınıfsal dengeler ve kullanılan dilin gerçekçiliği filmin gizemli, belirsiz ve gerilimi yüksek atmosferine katkıda bulunuyor.

Film 1980 yılında İsviçreli bir bankanın ortaklarından Yvan de Wiel ve eşi Ines’in, bankanın ülkedeki önceki temsilcisi Keys’in ortadan kaybolması sonrası yaptığı zorunlu Arjantin yolculuğunu anlatıyor. Berlin Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan, Zürih Film Festivali’nde İsviçreli yeni yetenek ödülü alan yönetmen MUBI’de gösterime giren filmin yönetmeni Andreas Fontana ile BFI Londra Film Festivali’nde gösterim sonrası buluştuk ve Azor’a dair konuştuk.

Siz İsviçrelisiniz. Azor filmi ise Arjantin’de İsviçreli bir özel bankacının cunta dönemi Arjantin’i ziyaret edişini anlatıyor. Arjantin’le nasıl bir bağınız var?

Aslında kişisel bir bağım olduğunu söyleyebiliriz, ailemden kaynaklı değil. Cenevre’de doğdum ve büyüdüm ama küçük yaşlarda abim ve babamla seyahat ediyordum. İlk kez 20 yaşımda Arjantin’i ziyaret ettim. Cenevre Üniversitesi’nde karşılaştırmalı edebiyat bölümünde okuyordum. Hocalarımdan biri Arjantin’liydi ve okul döneminde Arjantin’de bir araştırmaya katıldım. Bu araştırma sırasında 25 yaşındayken Arjantin’de zaman geçirdim ve güçlü bir biçimde bu ülkeden hem ilham aldım hem de çok etkilendim doğrusu. Edebiyat, şiir, sinema ve elbette insanlarından… Sonrasında her yıl kendimi Arjantin’de buldum ve kısmen orada da yaşamaya başladım.

paranin-zehrini-anlatmak-istedim-951278-1.
Andreas Fontana

Filminiz Azor, Arjantin’in tarihine dair politik bir hikâye anlatıyor. Özellikle askeri cunta döneminde ülkede neler yaşandığını farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. 1970’li, 1980’li yılların Arjantin’inden önemli bir kesit sunuyorsunuz filminizde. Bu döneme dair Plaza de Mayo annelerine, kayıplara dair belgeseller izledik. Luis Puenzo’nun Resmi Tarih’ini (La Historia Oficial, 2015) izledik. Tarihin bu kesitinden sizi etkileyen ne oldu?

Sadece bu filme hazırlanmak, bu filmi çekmek için izlemedim sizin de sözünü ettiğiniz filmleri ama çok film izlediğimi söylemeliyim. Hem bir sinefil olduğum için hem de Arjantin’de yaşamaya başladığım, Arjantin’in araştırmalarımın bir parçası olmasından kaynaklıydı bu ilgim. Dolayısıyla filmler izledim, kitaplar okudum, sadece 70’lerle sınırlı da değildi. Ama tabi bu dönemi ilginç kılan cezalandırılmamış bir dönem olması, 2006 yılına dek. Ben karmaşık bir ülkeden geliyorum. İsviçreli bankerler Arjantin’e gittiler ama aynı zamanda Güney Afrika’ya. Apertheid’ı desteklediler. Yunanistan’a da gittiler, Brezilya ve Paraguay’a da… Darbe olan her yerde İsviçreli bankerler vardı. Arjantin gibi bir ülkeden gelmem, Arjantin’i daha iyi bilmem bu filmi yapmamda etkili olmuştur.

SAĞ GÖRÜŞLÜ BASINDA İŞKENCEYİ DUYMAZSINIZ

Filmin atmosferi kadar kullanılan dil, jargon da bir hâkimiyet duygusu veriyor. O sınıfın gündelik yaşamına, kullandıkları dile ve kendi aralarındaki dengelere hâkim bir anlatısı var filmin. Nasıl bir görüntü vereceklerini hesap ederek Arjantin’e gelen İsviçreli banka sahibi Yvan de Viel ve eşi Ines darbecilere, yatırımcılara vs. nasıl yaklaşılması gerektiğini de hesap ediyorlar ama ülkede olup bitenden haberdar değil gibiler ya da Azor’un geldiği anlam gibi “sessiz kalma” durumu var.
Meslek grupları kendi aralarında bir kültür ve jargon oluştururlar. Bankacılıkta da durum aynı aslında. Herkes tarafından bilinmeyen bu jargonu nasıl anlatacağım konusunda kafa yordum.

Bir banker her zaman gündemi takip eder ama sağcı basından. Onları okursanız işkenceden, insan haklarından haberiniz olmaz. Yvan de Viel ülkenin ekonomik gidişi, muhalefet, gerilla ve darbe ile ilgili politik analiz de yapıyor. Ama bir banker sağcıdır ve hiçbir zaman politik mücadelede pozisyon almaz. Herkesi dinler ve kafa sallar. Bir açıdan dramdır bu. Yvan’ın aptal olmadığını ama apolitik olduğunu göstermek istedik. Bu sınıfın korkulu rüyası varlıklarını kaybetmek, siz bunu iyi yakalamışsınız. Çok parası olan insanlar için para bir tür zehre dönüşüyor. Onu kaybetmek istemiyorlar. Bu zehri sinemada nasıl gösterebilirim bununla ilgilendim.