Paris İklim Zirvesi, atmosfere yaklaşık 21.000 ton karbon salımı bırakan iki haftalık etkinlikten sonra bitti.
Zirve esnasında binlerce protestocuya karşı kullanılan biber gazının atmosfere etkisi, bu tahmini emisyon değerine katılmamıştı!

‘İnsan kaynaklı iklim değişikliğini’ ancak ‘karbon piyasası’ veya doğayı ‘yenilenebilir’ sermaye nesnesi haline getiren ‘yeşil ekonominin yeni birikimci alanları’ olarak kavrayan küresel liderler, zirvede pek sönük konuşmalar yapmışlar...

Mesela Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Genel Sekreteri ve Fransa Dışişleri Bakanı Figueres “Sanayi Devrimi’nden bu yana 150 yıldır sürdürülen ekonomik kalkınma modelinin değiştirilmesi gerektiğini” söylemiş ama o modelin ne olduğunu açmamıştı.

Kapitalist sürecin artık gezegen atmosfer sınırını aşan, bitimsiz kâr hız ve hırsı dillendirilmeden, neden sera gazlarının 420 bin yılın en üst noktasına ulaştığına değinilmemişti.

Ya da bu miktarın yüzde 60’ının son yirmi beş yılda üretildiği ve tamamına yakınının 90 küresel fosil yakıt şirketi marifeti olduğu da mevzu dışı kalmıştı.

Bol renkli görsel ve akan grafikler eşliğinde Avrupa kömür santral krallığına aday Türkiye gibi kirli enerji kaynaklarını finanslaştırarak ‘gelişmeye çalışan’ ülkeler, ABD, Çin ve Hindistan gibi küresel karbon salım devleri ile 200 ülkenin katıldığı Zirve, başına ‘tarihi’ vurgusu eklenen anlaşma metniyle sona ermiş.

Elbette enerji lobileriyle içerden kuşatılmış, iklim ve enerji uzmanlarınca sermaye etkinlik ruhunun kollandığı, yüksek büyüme hızı ile karbon salımı arasındaki rasyonelin piyasa kutsalı gibi korunduğu zirvede öyle ‘tarihi’ bir sonuç falan çıkmamıştı.

Küresel kirleticiler, sadece rakiplerine karşı ekonomik ve jeostratejik çıkarlarını titizlikle gözettikleri bir metinde uzlaşmışlar.

Ve küresel ısınma hedefi 2 derecenin altında mümkünse 1.5 derecede sınırlama ricası kağıt üzerinde metinde yer almıştı.

Hatta ‘iklim değişikliği tehdidi’ altında kuraklık ve sellerle boğuşan veya topraklarında agro yakıt üretimi yapılan, geri kalan toprakları tohum tröstleri ve küresel zenginler tarafından mülk edinilmiş, yoksul ve azgelişmiş ülkelerin küresel ısınma hedefinin 1.5 dereceye çekme talebi bile ‘insancıl’ karşılanmıştı.

Ama bilimsel gerçekleri sermaye çıkarları için yıllarca çarpıtan ve dünyanın geleceği için yalan üretmek için kullanan dünya düzeni bugün artık ‘küresel ısınmanın sebep olduğu iklim değişikliğini’ kerhen kabul etse de zirve katılımcılarının taahhüt ettiği 1.5 derecelik hedefle dünyanın 3 derece daha ısınacağı uyarısı kulak ardı edilmiş...

Ve 2020 yılına kadar katılımcı devletlerin emisyon azaltma taahhüdü ve ekonomileri karbonsuzlaştırma sözüyle vedalaşılmıştı...

Öte yandan ... fosil yakıt tekellerine finansman sağlayıcısı küresel bankaların sponsor olduğu Paris Zirvesi metni, tüm dünyanın iklim değişikliğiyle mücadelede hep beraber harekete geçtiği, “fosil yakıt uygarlığın sonu geldi” heyecanıyla yorumlayan naif-liberal çevreler olsa da...

Bu anlaşma bağlayıcılığı kısmi, hukuki yükümlülüğü olmayan, gönüllülük esasına dayanan ‘yeşil bir temenniydi’.

Ne kapitalist sisteme doğrudan sorgulama cesareti gösteren ne de karşıt bir değişim arayışı yaratabilen Paris Zirvesi, bombalı saldırılar sonrası Paris’te 170 milyon avroluk ekonomik etkinlik olacaktı.
Bu arka koridorlarda devlet-enerji konsorsiyumu tekellerin kulis yapıp anlaşma metni belirlediği, dünya liderlerinin
Suriye- Irak savaşıyla ilgili pazarlık kızıştırıp el attığı zirve olarak kalacaktı.

Zaten emisyon değeri dediğiniz nedir ki?

11 milyon otomobili ‘doğa dostu’ diye satarken, emisyon değerlerini ‘bilerek’ düşüren ve yasal nitrojen oksit miktarının 35 kat fazlasını atmosfere salan Volkswagen’den Paris Zirve sponsoru BMW ve Daimler’e uzanan skandaldan öğrenmiştik ki...

Emisyon değerlerini düşürmek günümüzde kapitalist rekabetin bir yazılım işlemine bakardı...