İsveç’te bu hafta en heyecanlı televizyon yayını Parlamento’dan yapıldı. Hafta boyunca, memleketin gözü kulağı İsveç Devlet Televizyonu SVT’nin, parlamentodaki görüşmeleri canlı sunduğu kanalındaydı. Açıkçası kimseler, görüşmelerin ne üzerine olduğunu takip etmedi. Parlamenterlerin ne konuştuğundan çok, konuşmalarına nasıl başladıkları önemliydi. Konuşma yapacak vekiller, “Sayın Meclis Başkanım” dedi mi, demedi mi, işte buna bakıldı.

İsveç’te Meclis Başkanlığı, Başbakanlığın üstünde bir makam. Devlet protokolü, kral, meclis başkanı ve başbakan sıralamasıyla gidiyor. Hükümet partisinden bir meclis başkanı görevlendirmesi isteniyor. Parlamentodaki görüşmelerin akışını, hangi partiden, hangi vekilin konuşma yapacağını, kimin yapılan konuşmalara cevap vereceğini, parlamento çatısı altındaki yasama çalışmalarıyla ilgili oylamaları ve bununla ilgili olarak bütün parlamenter düzeni meclis başkanı götürüyor.

Bu görevi yürüten kişi, Meclis Başkanlığı sandalyesine oturduktan sonra tarafsızlık gereği politik kimliğinden de uzak duruyor. Milletin meclis başkanı oluyor. İşlerin aksamaması için bu makama, ikinci meclis başkanları da seçiliyor. Üç parlamenter de ikinci meclis başkanı olarak belirleniyor. Hükümet partisi haricinde, genel seçimlerde en yüksek oyu alan ilk üç partiden birer parlamenter, ikinci meclis başkanı oluyor ve vekillik yaptıkları meclis başkanıyla aynı yetkilerle donatılıyor.

İsveç Meclis Başkanı Urban Ahlin, Sosyal Demokrat Parti’den geliyor ve İsveçli Parlamenterlerin “Sayın Meclis Başkanım” dediği biri. Siyasi gelenekler bu selamlamayla parlamento konuşmalarına başlamayı gerektiriyor. Tartışmaların odağındaki isim İsveç Parlamentosu’ndaki görüşmeleri zaman zaman Ahlin’in yerine götüren ikinci başkanlardan Björn Söder. 2014 Eylül ayındaki seçimlerde, üçüncü büyük parti olan, ırkçı parti İsveç Demokratları’na mensup parlamenter Björn Söder, geçen hafta pazartesi gününden beri meclis çatısı altında protestolara maruz kalıyor.

38 yaşındaki Björn Söder, Dagens Nyheter gazetesine verdiği bir söyleşide, İsveçliliğin ne olduğunu tanımlarken örneğin toplumdaki Yahudilerin ve Samilerin, grup olarak belki İsveç vatandaşı olduğunu ama asimile edilmezlerse İsveçli olamayacaklarını söyledi. Geçen pazar yayımlanan söyleşinin ardından pazartesi günü, ilk protestolar başladı. Sol Parti’den Parlamenter Rossana Dinamarca, meclisteki görüşmelerde söz aldı. Göçmen kimliği olan kadın vekil, İkinci Meclis Başkanı Björn Söder’e “Sayın Meclis Başkanı” demeyerek çok büyük dikkat çekti. Söder’in düzeltmesine Rossana Dinamarca, “Sen, benim meclis başkanım değilsin” diye cevap verdi.

Björn Söder’in çarşamba günü yönettiği oturumlarda bu kez Çevre Partisi’nden Jan Lindholm konuşmasına başlarken Kuzey Sami dilinde “Sayın Meclis Başkanı” diye sözlerine başladı. Björn Söder, Lindholm’u “Sayın Meclis Başkanı denilecek” diye uyardı. Daha sonra Sol Parti’den Karin Rågsjö, konuşmasına başlamadan önce İbranice “Şalom” dedikten sonra, gelenek olan “Sayın Meclis Başkanı” selamlamasını yaptı. Yine Çevre Partisi’nden başka bir vekil Pernilla Stålhammar, başka bir dil kullanarak bu kez Romanca giriş konuşmasında ”Sayın Meclis Başkanı” diye hitap etti. Bu giriş de Björn Söder tarafından İsveççe konuşulacak diyerek düzeltildi.

İstifası istenen Björn Söder’e partisi sahip çıktı. İsveç Demokratları’nın geçici Parti Lideri Matias Karlsson, Söder’in yanlış anlaşıldığını söyledi “Björn Söder’in demek istediği; İsveç Demokratları’nın ulusal azınlıkların kendi kimliklerini  ve dillerini kullanmaya hakkı olduğunu parti olarak savunduğumuzdur” dedi. Böyle bir açıklama, Karlsson ve Söder’in birbirlerini anlamak için kendi aralarında hangi dili kullandığını merak ettirdi.