İsveç’te, haftanın siyasi tartışmalarının odak konusu, geçen hafta cuma günü gelen bir istifa kararı oldu. Evet haberler böyle haftalık, bildiğin bayat haber. Can Dündar’ın gazetecilik yapmak istemeyeceği bir ülke burası. Malzeme buyken İsveç medyası “olmuş, bitmiş olayı” köpürtmek için “aktüel” sebebini kullanıyor. Anna Kingberg Batra’nın istifasından da bir hafta boyunca böyle ekmek yendi, “aktüel” tutularak.

Batra, İsveç Parlamentosu’ndaki sağ muhalefetin en büyük partisi muhafazakârların tepesindeki liderdi. Parti başkanlığından istifa etmesiydi ve her şey de yolunda gitseydi, 2018 seçimlerinde belki de İsveç’in ilk kadın başbakanı olacaktı. Kingberg Batra’nın istifası, henüz basın konuyu buraya taşımamış olsa bile Başbakan Stafen Löfven ve hükümetini de çok yakından ilgilendiriyor. Sosyal Demokrat Löfven’in, Çevre Partisi’yle birlikte kurduğu azınlık sol hükümeti, Parlamento’daki dört sağ partinin desteğiyle iktidarda. Hükümete destek olan, sağ bloktaki en büyük parti de Muhafazakâr Parti ve dolayısıyla Batra’ydı.
Batra, sol hükümete verdiği destekten dolayı kendi tabanından büyük eleştiriler aldı. Ama aynı zamanda bu kadın, İsveç demokrasi tarihine de adını yazdırdı. Batra, sol hükümeti, Aralık Anlaşması denilen bir protokolle destekledi. Böylece ırkçı parti İsveç Demokratları’nın “Bizim istediğimiz göçmenlik kanunları kabul edilene kadar, İsveç’te her iktidarı düşüreceğiz” dayatmasını engelledi. Batra sayesinde 2014 seçimleri tekrarlanmadı ve hükümet krizi aşıldı.

Sağ partilerden aldığı destekle iktidarda kalan sol hükümet işleri iyi götürdü. Tabi bu muhafazakârların işine yaramadı. Muhafazakâr Parti’nin tabanı, İsveç Demokratları’yla iş birliği yapalım solu iktidardan indirelim baskılarını arttırdı. Batra, bu baskıya ve İsveç yazının kötü havasına daha fazla dayanamayarak, istifa etti. Batra, kuzeyde yüz yıl sonra ilk kez bu yaz, haziran ayında eksi dokuz dereceyi gören İsveç’ten, istifasının ardından dört saat sonra eşiyle birlikte İtalya’ya tatile gitti. İsveç bir haftadır Batra’dan sonra gelecek ismi konuşuyor.

Konuyla ilgili olarak hemen kamuoyu yoklamaları devreye sokuldu. İki günde bin 9 kişiyle görüşen Ipsos ve Dagens Nyheter gazetesinin yürüttüğü dijital anket en geniş kapsamlı çalışmaydı. O anket sonucuna göre öne çıkan isim ise Carl Bildt oldu. Carl Bildt, Muhafazakâr Parti’deki siyasi dehalardan biri. Bu isim, İsveç’in eski başbakanı, dışişleri bakanı ve partinin 1986 ile 1999 yılları arasında eski genel başkanlarından. 1991’de, Carl Bildt, Muhafazakâr Parti’yi iktidara taşıyarak 61 yıl sonra ilk kez sağ blok partileri İsveç’te hükümet yapmıştı.

Bugün 68 yaşında olan deneyimli siyasetçi, kamuoyu yoklamalarında adının öne çıkmasından bir gün sonra parti başkanlığı için uygun isim olmadığını açıkladı. Parti başkanı olmak için yaşlı olduğunu söyledi. Carl Bildt, çok net bir şekilde “Eğer 10 senelik bir perspektifle bakılırsa evet bunun için çok yaşlıyım. Fakat kesinlikle onur verici. Bunu saklamıyorum. Hatta gururum okşandı” diye konuştu. Deneyimli siyasetçi, Muhafazakâr Parti’nin başkanı olmak istemediğini açıkça dile getirdi. Kamuoyu yoklamalarına çok fazla değer verilmesinden yana olmadığının altını çizen Bildt, bu tür çalışmaların İsveç politik hayatını yönlendirecek bir şey olarak görmediğini söyledi.

Şimdi Muhafazakâr Parti’nin başına gelecek ismin Batra kadar idealist, Bildt kadar kurt bir politikacı olması gerekiyor. Aksi halde beklenen partide ayrılıkların yaşanması ve bir grup partilinin İsveç Demokratlarına kaptırılması olacak ki bu da ırkçıların biraz daha güçlenmesi anlamına gelir.