15 Temmuz’dan beri hak ihlalleri, kamudaki tasfiyeler, muhaliflere, gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamalar artarak sürüyor. ‘Kanunsuz ve sebepsiz’ OHAL uzadıkça uzuyor. Ancak AKP iktidarı ve Saray daha fazlasını da vaat ediyor! Son olarak 9 binin üzerinde polis ihraç edildi. Bunu, birkaç açıdan ele almakta yarar var. Bir cenazeye katılmak üzere, Cemevi avlusunda bulunan Uğur Kurt’u keyfi olarak katleden polisin para cezası ile kurtulmasının bir anlamı var. İktidar bir yandan ‘FETÖ’ tasfiyeleriyle emniyetin içini boşaltırken, diğer yandan da ‘daha beterine hazır olun’ uyarısında bulunuyor.

Rekor sayıda polisin daha açığa alınacağı belirtiliyor. Bu aşamadaki soru son derece açık: Tasfiye edilenlerin yerine kimler yerleştirilecek? Burada, eskiye dönük bir anımsama şart. Ankara’da Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’un suikastı FETÖ’ye bağlanıp kapatılsa da ‘katil polis’ Mevlüt Mert Altıntaş’ın el Nusra ile ilişkileri açık bir biçimde ortada duruyor. ‘Tasfiye’ ile birlikte akla uzun süredir gündemde olan bir yapı da geliyor: SADAT!

Derin mesajlar

Hatırlatma yapmakta yarar var. ‘Müstesna kurumun’, isminde hatta kuruluş tarihinde derin mesajlar gizli. Şirket sahibi emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, 28 Şubat’ta TSK’dan atılanlardan. 15 Temmuz’dan sonraki bir dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan’a fiili olarak başdanışmanlık hizmeti veren Tanrıverdi şirketine ‘yerli ve milli değerlere’ uygun bir isim buluyor. SADAT; Arapçada ‘reis’ demek. Tanrıverdi başkanlığında 23 eski subay ve astsubay tarafından kurulan şirketin işe resmi olarak başlama tarihi de ilginç! 28 Şubat 2012’de kurulan SADAT’ın fiili varlığı, adeta bir ödeşme anlamı taşıyor!

Kritik zamanlarda SADAT!

Hem ‘askeri’ hem de ‘emniyet’ alanında ‘hizmet’ veren SADAT, bunları iki bölümde topluyor: Donatım ve eğitim! SADAT’ın özellikle eğitim alanındaki uygulamaları dikkat çekiyor. Şirketin Emniyet’e önerdiği hizmetler arasında, istihbarat, terörle mücadele, patlayıcı madde ve bomba imhası, kriminal, VIP koruması var. Her nasılsa SADAT aynı zamanda polis eğitim merkezleri kurarak, Emniyet’e personel yetiştirebiliyor. ‘Müstesna kurumun’ yolunun tam da bu noktada ‘tasfiyelerle’ kesişmesi mümkün!

SADAT’ın altında ona bağlı pek çok kurum var. İçinde, ‘yürüyüş, dalgıçlık’ gibi sportif faaliyetler yürüten kulüpler de var, ‘hukuk’ konularıyla meşgul olanlar da! Tanrıverdi’yi bu organizasyonların pek çoğunda görmek mümkün. Ne var ki şirketin esas ve asli görevi ‘yetiştiricilik!’ SADAT, kritik zamanlarda ortaya çıkıyor. 15 Temmuz’da ‘elemanlarının’ alanda olması ve askerlere yönelik saldırılar sıklıkla tartışılıyor.

Ancak SADAT’ın mevzulara ‘daha kurumsal’ yaklaştığı zamanlar da oluyor. Nerede bir KHK varsa orada SADAT var. Mesela; OHAL kapsamındaki bir KHK ile Emniyet’e KPSS ile eleman alımı mı durduruluyor; o zaman SADAT devreye giriyor. Hemen elemanları için bir duyuru yayımlıyor. ‘Bu duyurular’ sadece Emniyet için de geçerli değil üstelik!

Başka bir ordu mu?

Gözden kaçırılanlar var! 14 Ocak 2017 tarihli Resmî Gazete’de bir yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe giriyor. Bu, yönetmelik kapsamında, “Emekli subay ve astsubaylar Milli Savunma Bakanlığı tarafından personel ve askeri öğrenci temin faaliyetlerinde görevlendirilebilecektir” deniyor. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin ardından, Yine Bakanlık bünyesinde ‘görevlendirilmek üzere emekli subay ve astsubay alacağını duyuruyor.

Bunun üzerine; SADAT’ın alt kurumlarından Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) de boş durmuyor; o da kısaca şu duyuruyu yapıyor: “KHK ve Yönetmelik çerçevesinde Em. Subay ve astsubayların personel ve öğrenci temin faaliyetlerinde görevlendirilmek üzere MSB’ye eleman alınacaktır. Müracaatlar elektronik ortamda ve MSB sitesine yapılacaktır. Müracaatı yapan üye ve gönüllülerimizin ayrıca bize bilgi vermesini rica ederiz…”

Sanki işler tıkır tıkır yürüyor:

Yönetmelik yürürlüğe giriyor, MSB arıyor, SADAT buluyor, tavsiye ediyor!

‘AKP’li İslam ordusu’ şüphesi

Tasfiye edilen polisler, içi boşaltılan ordu… Boşluk ne ile doluyor? Dahası işler nereye vardırılmaya çalışılıyor? Bu konudaki ‘soru işaretlerini’ gözden kaçırmayan CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer, önemli şüphelere dikkat çekiyor:

“AKP’nin ‘istediklerini alamadığında’ uygulamaya koyacağı bir iç çatışma ajandasının olduğunu ya da en azından ortamı bu anlamda provoke edecek, söylem, tutum ve fiillerden hiçbir zaman geri durmadığını görüyoruz.”

Biçer; yaşadığımız örneklere değiniyor: “AKP’nin fetvacısı Hayrettin Karaman’ın, savaş fetvasını, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “AKP üyelerine ruhsat verip silahlandıracağız” ifadelerini anımsayın. Üzerine, Osmanlı Ocakları benzeri yapıların, “Vatan için, bayrak için Erdoğan için silahlanın” çağrılarını koyun. Buna, yine AKP’ye yakın ‘Akmilisler’ denen yapının sosyal paylaşım hesabından yaptığı; ‘Yolun yolumuzdur. Fethin fethimizdir, gazamız mübarek olsun’ paylaşımını ekleyin. AKP’li yöneticilerin silahlı pozlarını da unutmayın! Bunlar işin paramiliter yönü. AKP’nin sokakta bir savaş hazırlığı yaptığı bu söylemlerden çıkacaktır. Bunlar yeterli değil, itham diyebilirsiniz. Peki, yakın dönemde, BirGün’ün, ‘AKP’li belediyelerde zabıtalara silah dağıtılıyor, personel kadrosuna özel harekâtçılar yerleştirildi” haberini nereye koyalım?”

CHP vekili de sözü SADAT’a getiriyor: “Tüm bunların bir adım daha ötesinde Suriyeli cihatçılarla sıkı fıkı olan SADAT’çı Adnan Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanı başdanışmanı yapılması gerçeği var.”

Biçer, geçen günler içinde gerçekleşen ‘tasfiyeler konusundaki boşluğu da’ şöyle dolduruyor:

“Dua ile başlayıp dua ile biten kadın polislerin görüntülerini izledik. Irkçı ve şeriatçı vurgularla yemin ettiler. Ortalama bir devlette böyle şeyler olmaz. Devletin kolluk görevlileri halkın ve toplumdaki tüm bireylerin can ile mal güvenliğini korumakla yükümlüdür. Laik, hukuk devletini ayaklar altına alan bu uygulamalar pek çok şüpheyi beraberinde getiriyor. Acaba, Türk, İslam kültürünü esas alan, dahası partili bir polis mi geliyor?”

CHP’li vekilin sözlerinde daha derin şüpheler de ortaya çıkıyor… Tasfiye edilen 9 bin polis!

Biçer; “KHK ile AKP’nin 4 aylık eğitimlerden sonra 9 bin kişiyi Osmanlı yemini ettirerek, polis yaptılar. Bu; boşluğun nasıl doldurulacağı sorusununun da cevabı olabilir. Durum kaygı verici noktada! Devlet katındaki bu ayarlamalardan başka, toplumda da bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. AK polis fikri yerleştiriliyor. Bu da televizyonlar eliyle yapılıyor. Polis dizileri fazlalaştı. Özellikle Kanal D’deki ‘İsimsizler’ adlı dizi dikkat çekici. Senaryo, kurgu, polis karakterlerinin dizideki sözleri… Toplum; halkın değil AKP’nin polisi fikrine hazırlanıyor gibi. Türkçü, İslamcı ve partili, bir çeşit ‘İslam Ordusu’nun temelleri atılıyor sanki.”