Çamura saplanan araç patinaj yapar.

Yarattığı kendi çamuruna saplanan rejim? O da patinaj yapar. Gaza bastıkça tekerleri dönmesine rağmen yol alamaz, daha da kötüsü gaza bastıkça, her gün “şahlanıyoruz” filan diye gaz verdikçe, motoru boğar ve daha fazla çamura batar. Gaza bastıkça, tekerleri döndükçe sadece çamur sıçratır, öyle böyle değil, habire çamur sıçratır. İftira atar, palavra satar.


Teker döner “zillet”, teker döner “cibilliyetsiz”, teker döner “terörist”, teker döner “beyni sulanmış”, teker döner “kuduz”, küfürleri sıçrar; teker tam devir döner “Anırsalar da anırmasalar da biz doğru yoldayız” cümle kalıbı fırlar.

Dolar patinajının sebebi “dış güçler” derler. “Doların üzerindeki köpüğün bir günde ortadan kalktığını gördük” diye tekrar ederler. Köpük kalkar çamur kalır. Tek çareleri çekme halatıyla dış güçlerden medet ummaktır.

***

Mesela “Körfez” içerisi midir dışarısı mıdır? İzmit Körfezi midir? Yoksa?…

Yoksa Can Ataklı’nın yazdıkları mıdır? “Biri 20 Aralık’ta, diğeri ocak başında iki büyük kargo geldi Körfez’den. Bir diğer kargo da bu hafta sonu geliyor. Saray bunları satsa, dolar fiyatı belki 10 liranın altına düşecek. Ama yapamıyorlar. Nedeni çok basit. Fiyat oralara düştüğü an millet hemen dolar alıyor, böylelikle fiyat aşağıda tutulamıyor.”

Tabii ki tutulamaz. Çamura tam batmış patinaj halindeyken demek ki çekme halatı, demek ki dış güçler bile işe yaramaz.

Peki “ana” muhalefet? O muhalefet de iktidarın icraatlarına takoz koymayı marifet sanabilir. Ama tekerleri çamura batmış bir aracı kurtarmanın yöntemlerinden birisi takoz koymak değil midir? Çamura batmış rejim de patinajdan kurtulabilmek için takoza ihtiyaç duyabilir. Muhalefet ise bunu hep unutur.
Böylece Ahmet Hakan’ın bile diline düşer. Saray’a muhalefet etmek, takoz koymak niyetiyle CHP’nin (adına epey aşina olduğumuz!) “üst düzey” yöneticilerinden birisi televizyon programında konuşur: “Bizim Genel Başkanımız Peygamber soyundan gelir. Ama kimseye anlatmaz. Bununla çıkmaz kamuoyunun karşısına. Oğuzhan Asiltürk, uçak yolculuğunda bana demişti ki: Genel başkanınızın kıymetini bilin; o, umrede şırıl şırıl ağlamış bir adamdır.”
Genel Başkanı hiç bunları anlatmaz ama onun adına (?) yetkilisi şırıl şırıl konuşur, Ahmet Hakan da sevinçten şıkır şıkır oynar: “Tabii ki muhafazakâr ve dindar seçmeni hunharca ütmeye çalışıyor. Dindar ve muhafazakâr seçmenin ‘Umrede şırıl şırıl ağlayan ve Peygamber soyundan gelen bir Kılıçdaroğlu dururken, biz ne diye Tayyip Erdoğan’a oy veriyoruz ki?” diyeceğini, diyebileceğini düşünüyor.”

Ne düşünürse düşünsün, böyle muhalefet olsa olsa takoz olur. Canımız sıkılır. Sorumuz hep aynıdır ve “Ne olacak bu muhalefetin hali?”dir. Bebeklere bez alınamayan, süt alınamayan, gençlerin tarikat yurtlarında intihar ettiği ve tacize uğradığı bir ülkede sokaktan korkan genel başkanın mehdi bile olsa ne olur, olmasa ne olur?

Siyaseten patinajın sebeplerinden birisi rutine girmektir. Çamura batmış rejimin o muhalefete kurduğu rutin ve fasit tuzak çok basittir: O muhalefet bütün enerjisini hemen şimdi ve sadece “onunla” cebelleşmeye verdiğinde, kendisi gibi o da hep patinaj yapacaktır. Bu şekilde daha fazlasını ve farklısını yapabilecek takatini de tüketeceğinden, her gün mecbur yine aynısını yapacaktır. Muhalefet etmeyi, yapılması alışkanlık hâline gelmiş bir “iş” olarak görecektir. İktidar gibi o da şablonlarla konuşacak, iktidar gibi o da boş laf edecektir. Patinaj yapacaktır, iktidarın yarasına bandaj, halkın öfkesine baraj olacaktır.

***

Tek şansımız, SOL güçlerin çamur siyasetinin uzağında olmasıdır. Ama gittikleri yol kaygandır. Kaygan yolda patinaja düşmemek için tek çare, tabii ki yalpalamamaktır. Soldan soldan yürüyüşe devam etmektir.

Bu arada, patinaj yapan ve giderek çamura batan bir rejimde her hafta yeni/güncel bir tahlil mümkün müdür? Değildir.

Öyleyse tahlilimiz tek cümleliktir: Patinaj yaptıkça batıyorlar, o kadar.