Katakulliye, hileye, düzenbazlığa, hukuksuzluğa karşı direnmek meşrudur, haktır. Ekmek ve haysiyet mücadelesi veren işçiler tam da bunu yapıyor. Gün işveren katakullilerine karşı işçi direnişleriyle dayanışma zamanı.

Patron katakullisi ve işçi direnişleri

2022’in ilk aylarında çok sayıda yeni işçi direnişi başladı. Taşımacılıktan, e-ticarete, metal sektörüne kadar binlerce işçi ekmek ve haysiyet mücadelesi veriyor. Daha iyi ücretler ve insani çalışma koşulları için direniyorlar. İşçi direnişleri Türkiye’de çalışma ilişkilerinin temel sorunlarının adeta bir aynası gibi. Bu direnişlerin ortak özelliği sendika seçme özgürlüğünün yok edilmesine, işverenlerin sendikasızlaştırma hilelerine, ucuz işçilik ve taşeron sistemine, kısaca sermayenin katakullilerine karşı işçilerin isyanı olmasıdır. Türkiye'de çalışma ilişkilerinin ve sendikalaşmanın kangrenleşmiş bütün sorunlarını bu direnişlerde görebiliyoruz.


Katakulli Fransızcadan Türkçeye geçen ve yalan, dolan, hile, tuzağa düşürmek, düzenbazlık anlamına gelen bir sözcük. İşverenler çalışma ilişkilerinde oldum olası katakulliye başvurmayı sever. Hukuka bağlı olmak yerine hukukun arkasından dolanmak, hukuku çiğnemek sermayenin sevdiği yöntemlerdir. Son zamanlardaki direnişlerin arka planı işverenlerin katakulli örnekleriyle dolu. Bu direnişlerden ikisini ele alarak işveren katakullilerine yakından bakalım.

SENDİKASIZLAŞTIRMA

Kocaeli Gebze’de kurulu ve otomotiv yedek parçaları üreten Farplas şirketinde ücretlerinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için 2022 yılı başında iş bırakma eylemine katılan 100’ün üzerinde sendika üyesi işçi işten çıkarıldı. İşten çıkarmalar üzerine işyerinde direnişe geçen Farplas işçileri zor kullanılarak gözaltına alındı ve gözaltına alınan 200 işçinin birçoğunun kolu, bacağı ve burnu kırıldı. İşçileri işten atan, onları işsiz bırakan işverenlere karşı işlem yapmayan güvenlik güçlerinin hak arayan işçilere karşı zor kullanması son zamanlarda giderek artan bir uygulama.

Farplas işletmesinde beş ayrı işkolunda yedi ayrı taşeron şirket varmış! Buna rağmen iki bine bine yakın işçinin çoğunluğu DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş, Lastik-İş ve Limter-İş’te örgütlenmiş, çoğunluğu sağlamış ve sendikalar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan yetki tespit yazılarını almış. İşçilerin sendikalaşmasını önlemek için kurulan taşeron sistemine engeli aşılmış. Ancak işveren hileleri bitmemiş bu kez taşeronların anlaşmalarını fesheden işveren işçileri bir özel istihdam bürosuna bağlı olarak çalıştırmaya başlamış. Ancak bu da işçilerin iradesini kırmaya yetmemiş.

Birleşik Metal-İş tarafından yapılan açıklamaya göre Farplas yönetimi, bu yollarla sonuç alamayınca bu kez işkolundaki bir başka sendikayı, Türk Metal’i işyerine çağırmış ve fabrikada çalışan işçileri bu sendikaya üye olmaya zorlamaya başlamış. Henüz Türk Metal’in bu konuda bir açıklamasına rastlamadım. 150’nin üzerinde işçinin sendikal nedenlerle işten atıldığı fabrikada işçilerin direnişi sürüyor. Görüldüğü gibi Farplas işvereni yasalara karşı türlü çeşit katakulli kullanmakta oldukça mahir!

Bir diğer işçi direnişi DGD-SEN (Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası) tarafından Migros depo işyerlerindeki taşeron şirket Us Grup’ta yürütülüyor. Migros taşeronu bu şirket enflasyonun ve asgari ücret artışının altında ücret artışını kabul etmeyen ve eylem yapan 257 işçiyi işten attı. Bunun üzerine eylem yapan işçiler son olarak Migros patronu Tuncay Özilhan’ın evinin önüne gittiler. İşçilerin protesto eylemi sırasında güvenlik güçleri zor kullanarak ters kelepçe takarak hak arayan işçileri gözaltına aldı.

İşçiler yönelik bu insanlık dışı uygulamalar sonunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının da tepkisini çekti. Bakan Bilgin “Migros çalışanı işçilerin şikayetleri ile ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak soruşturma başlattık. Hiç bir işçimizin, emekçimizin mağdur edilmesine göz yummayacağız” dedi. Sayın Bakan’ın bu tutumu anlamlıdır ve umarız etkili bir sonuç yaratır. Ancak kamu görevlisi olmalarına rağmen adeta işverenin özel güvenlik görevlileri gibi davranarak hak arayan işçiye ters kelepçe takanlar ve onlara bu emri verenler hakkında nasıl bir işlem yapılacak, bundan sonra işçi eylemlerinde polis zor kullanmaya devam edecek mi? Asıl cevap bekleyen sorular bunlardır. Sayın Bakan Bilgin, ekmeğinin peşinde olan işçiye reva görülen bu hukuksuz ve insafsız uygulamanın takipçisi olmalıdır.

TAŞERON SİSTEMİ SÜRÜYOR

Tıpkı Farplas işyerinde olduğu gibi Migros depo işyerlerinde de sermayenin katakullileri söz konusu. Ucuz işçilik için Migros farklı işkollarında taşeron şirketlerle çalışıyor. Ana şirkette sendika varken taşeron şirketler sendikasız. Bu arada bu taşeron şirketlerin bazı eski sendikacılara ait olduğu bilgisi oldukça dikkat çekici. Başka işkollarında da görülen eski sendikacı-yeni taşeron şirket sahibi uygulaması sermayenin katakullileri kadar sendikal alandaki çürümeyi göstermesi açısından hazin.

Tıpkı Farplas’ta ve işçilerin hak aradığı diğer işyerlerinde olduğu gibi Migros depo işyerlerinde de işverenlerin envai çeşit katakullileri söz konusu: Taşeronlaşma, hak arayan işçiyi işten atma, işçiye enflasyon az zam verme, eski sendikacıyı taşeron olarak istihdam etme… İşverenlerin bu hukuksuz fiillerinin, katakullilerinin ve hilelerin asıl sebebi Türkiye'nin artık işlemeyen, işçilerin önünde adeta bir engel olan çalışma hukuku ve endüstri ilişkileri sistemidir.

Artık bu sistemin temel parametrelerini değiştirme zamanıdır. Bunlardan ilki toplu iş sözleşmesi yetki sistemidir. Toplu iş sözleşmelerinin işyeri esaslı sendikacılığın işkolu esaslı olduğu mevcut sistem tıkanmıştır. Örneğin Migros depo işçilerini örgütleyen DGD-SEN işkolu barajını aşamadığı için üyeleri adına toplu iş sözleşmesi yapamıyor, iş uyuşmazlığı çıkaramıyor. Bu nedenle başka endüstriyel eylemlere başvurmak zorunda kalıyor. Aynı işverene bağlı işyerlerinin bir bölümünde sendika varken bir bölümü sendikasız çalışıyor.

Çok sayıda örgütlenme deneyiminde görüldüğü gibi işçilerin sendika seçme özgürlüğü yok ediliyor. Sendikalaştığı için işten atılan işçiyi koruyacak etkili mekanizmalar yok. Günün sonunda parayı veren işveren sendika seçme özgürlüğünü engelliyor, Anayasayı ihlal edebiliyor. Hantal toplu iş sözleşmesi yetki tespit süreci nedeniyle işçinin özgür iradesini engelleniyor. Yıllar süren yetki uyuşmazlıkları ile sendikaların yetki alması engelleniyor. Böyle olunca da sendikalar haklı olarak direnişlere ve diğer endüstriyel eylemlere başvuruyor. Hak arayan ve başka çareleri kalmayan işçilere “Patronun evinin önüne gitmeyin mahkemeye gidin” demek boşboğazlık değilse dünyadan bir haber olmak demek.

Ele aldığımız iki direniş ve diğer işçi direnişleri adeta Türkiye'de çalışma ilişkileri sisteminin aynası. Taşeron sistemi kamuda kapansa da özel sektörde kanamaya devam ediyor. Taşeron sistemi ucuz işçilik ve sendikasızlaştırma aracı olarak kullanılıyor. Keyfi ve yasaya açıkça aykırı işkolu değişiklikleri, sendikanın çoğunluğa sahip olduğunu bilmesine rağmen işverenin yetki itirazında bulunması, işçilerin sözde esnaf olarak çalıştırılması, sendikalaşan işçinin işten atılması, işçinin iradesine rağmen başka sendikaların devreye sokulması Türkiye'de endüstri ilişkileri sisteminin tıkandığının gösteriyor. Yaygınlaşan direnişler tıkanan bu sisteme karşı işçilerin feryadıdır.

REFERANDUM ŞART

Artık tıkanan bu sisteme neşter atmanın zamanı geldi. Sendika seçme özgürlüğünün çözümü bellidir. İşçinin iradesine başvurmak. Kayıtlara dayalı hantal yetki sistemi tıkanmıştır. Bunun yerine işçinin iradesini hızla ortaya çıkaracak referandum veya irade beyanı gibi yeni bir sisteme geçilmelidir. Cumhurbaşkanını, belediye başkanını, milletvekilini seçen işçi neden kendi sendikasını seçemesin? Sandık sendika seçme özgürlüğünün en etkili yollarından biridir.

Referanduma itirazı olanlara soruyoruz? Peki 6356 sayılı yasanın 43/(5) maddesi nasıl bir garabettir? Yetki itirazının karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurması resmi kayıtlara dayalı yetki sistemi iddiasını boşa düşürmüyor mu? Madem çoğunluk tespit işlemi idari bir işlem, madem resmi kayıtlara dayalı neden bu işlem hakkında bir yargı kararı olmadan sadece işveren veya rakip sendikanın itirazı ile yetki işlemleri duruyor? Sayın Bakan’a sesleniyorum: Ya kayıtlara dayalı yetki sisteminden vazgeçilsin veya kayıtlara dayalı yetki tespiti aksi yargı kararına kadar geçerli olsun ve itiraza rağmen yetki işlemleri devam etsin. Bir idari işlemin bir itirazla durması tuhaf değil mi?

Sendika seçme özgürlüğü sendikalar arasında sağlanacak bir mutabakatla da kısmen sağlanabilir. İşçinin iradesine saygı temelinde bir uzlaşma sağlanabilir. Nitekim kimi sektörlerden uluslararası sendikal örgütlerin de girişimi ile imzalanan protokoller sendika seçme özgürlüğü konusunda imkanlar sağlıyor. Bunlardan biri de küresel sanayi işçileri sendikası IndustriAll öncülüğünde Türk Metal ve Birleşik Metal-İş arasında 2019’da imzalanan protokoldür. Bu protokol sendikaların işverenlere karşı ortak hareket etmesini, sendika seçme özgürlüğe saygılı olmayı ve yeni örgütlenen işyerlerinde sendika tercihi konusunda referandumu öngörüyor. Üç yıldır iki sendika tarafından uyulan bu protokolün ihlal edildiği yönündeki açıklamalara Türk Metal henüz yanıt vermedi. Türk Metal bu protokole bağlı olduğunu ve işçilerin sendika seçme özgürlüğüne saygı duyduğunu açıklamalıdır. Bu protokol dünyanın en büyük sendikal örgütlerinden birinin hakemliğinde ve bu sendikal örgüte üyeliğin önkoşulu olarak imzalanmıştır. Bu protokolün ihlali sektörde yeniden sendikal rekabeti tetikleyecek vahim sorunlara yol açabilir.

Öte yandan işkolu barajına dayalı sendikal sistem sendikal hakları engelliyor. Yüzde 1 barajı yüzünden binlerce işçi toplu iş sözleşmesi hakkından mahrum kalıyor. İşverenler barajı aşamayan sendikalara karşı dezenformasyona başvuruyor. Sendika özgürlüğünü ihlal eden işkolu barajı sistemini değiştirmenin zamanıdır.

Son söz! Katakulliye, hileye, düzenbazlığa, hukuksuzluğa karşı direnmek meşrudur, haktır. Ekmek ve haysiyet mücadelesi veren işçiler tam da bunu yapıyor. Gün işveren katakullilerine karşı işçi direnişleriyle dayanışma zamanıdır.