Patron Mısır’a, işçi kapıya
Tekstil ve hazır giyimde toplam istihdam 2 yıldan kısa sürede 263 bin kişi gerileyerek son dönemin en düşük seviyesine geldi. Tekstil sendikaları “Örgütsüzlük devam ettiği sürece kayıt dışı çalışma da artacak” dedi.
Sarp TÜRKMEN
Hazır giyim ve tekstil sektöründe 1 milyon 246 bin ile tarihi zirveyi gören istihdam sayıları 2024 Haziran ayı itibarıyla son 4 yılın en düşük seviyesine gerileyerek 983 bine düştü.
Pandemi ile beraber genişleyen sektör, sonrasında düşüşe geçti. Daralan sektörde kayıt dışı çalışma ve işsizlik had safhaya ulaştı. 2022 yılında 21 milyar dolar ile ihracat rekoru kıran hazır giyim ve tekstil sektöründe ihracat rakamları 2024 Ocak-Haziran döneminde 8,7 milyar dolara geriledi.
Türkiye’deki artan enflasyon üretim maliyetlerinin yükselmesine sebep oldu. Artan maliyetler, üretimin Bangladeş, Mısır gibi üretim maliyeti düşük ülkelere taşınmasıyla sonuçlandı. Yerli yabancı birçok tekstil devi üretimlerini yabancı ülkelere taşıdı. Sadece Diyarbakır’da 200 tane atölyede iş yaptıran LCW, Ağrı’daki fabrikasında 5 bin kişi çalıştıran Yeşim Tekstil, İskefe Holding, Eroğlu Grubu, Şahinler Holding, Şirikçioğlu bunlardan yalnızca bazıları. Mısır’daki hazır giyim ve tekstil ihracatının 3’te 1’inin Türk sermayeli şirketler tarafından yapıldığı belirtiliyor. Özellikle kot üretiminin çok büyük bölümünün Mısır’a taşındığı ifade ediliyor.
BAKANLIK FARKINDA
Tekstil sektöründe istihdamın düşme sebeplerine dair BirGün’e konuşan DİSK Tekstil İstanbul Şube Başkanı Asalettin Arslanoğlu, sektörde geçmişten bugüne kayıt dışı çalışmanın var olduğunu fakat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başta olmak üzere tüm tarafların bu durumdan haberdar olmasına rağmen etkili bir adım atılmadığını söyledi. Arslanoğlu sözlerine devamla şunları kaydetti:
“Toplam istihdamın neredeyse yarısı kayıt dışı. Bazen bir işyeri hem kayıt dışı hem de kayıtlı eleman çalıştırıyor. 1 milyonun üzerinde kayıt dışı çalışanın olduğu sektörde kayıt dışılık bu haliyle hem vergi kaçağı hem de SGK prim kaçağı olarak devlete geri dönüyor. Bu durum da ülke açısından emeklilere düşük aylıklar, sağlık sisteminde ödemelerin yapılamaması gibi sonuçları doğuruyor. Devlet bu durumu bilmesine rağmen müdahale etmiyor. Bu şekilde aktüeryal dengenin sağlanmasını beklemek mümkün değil.”
İşten çıkarmalarda net rakam olmasa da sayının yüz binlerle ifade edilebileceğini söyleyen Arslan, sendikanın örgütlü olduğu işyerlerinde taşeron çalışmaya müdahale ettiklerini söyledi. Arslan, istihdam kaybının önlenmesi için devlet müdahalesinin gerek olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Şu anda 45 saat olan çalışma süresinin 36 saate düşürülmesi ve günlük vardiya sayısının 4’e çıkarılması gerekiyor. Her ne kadar iktidar ekonominin gerçekleriyle hareket ettiğini söylese de bu yanlış. İşçinin işverene maliyeti çok yüksek. İstihdama devlet desteği getirilmelidir. Buna ek olarak, dış ülkelere yatırım teşvikinin kaldırılması ve ülkede yatırımın cazip hale getirilmesi gerekiyor.”
SOSYAL PATLAMA YOLDA
TÜRK-İŞ’e bağlı TEKSİF Yedikule Şube Başkanı Mesut Akdemir ise patronların, işten çıkarmalara sundukları gerekçenin enflasyonun hızlı yükselişi ve işçi maliyetlerinin artması olduğunu belirtti. Kayıt dışı üretimin geçmişten beri tekstilde var olduğunu, fakat artan enflasyonun kayıt dışılığı sıklaştırdığını ifade eden Akdemir, fason üretim ve taşeron sisteminin kayıt dışılığı artıran etkenler olduğunu vurguladı. TEKSİF’in örgütlü olduğu işyerlerinde bu uygulamaları engellediklerini belirten Akdemir, şunları kaydetti: “Örgütsüzlük devam ettiği, TİS olmadığı durumda kayıt dışılık devam eder. Bu bağlamda, itiraz sürelerinin kısaltılması gerekiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yetkili sendika ilan edilmemize rağmen işverene tanınan itiraz hakkı kullanıldığı durumda bu süreç en az 3 yıl sürüyor ve bu sürede işçiler çeşitli yollarla işyerinden uzaklaştırılıyor. En az 20 işyerinde bu durumu yaşadık. İşçilerin örgütlenmesinin önü bu yol ile kesiliyor.
Enflasyon kontrol altına alınmaz ve maliyetler artmaya devam ederse sendikalar üye kaybedecektir. Artan ekonomik kriz bir sosyal patlamayı beraberinde getirecektir.”
Hazır giyim sektöründe tasarımcı olarak çalışan Seyfullah Yılmaz ise tekstilde üretim türünün değiştiğini fakat Türkiye’nin yeni üretim biçimine adapte olamadığını söyledi. Yılmaz, ülkedeki ekonomik krizden dolayı işçilik maliyetinin arttığını, bu durumun ise üretimin Mısır ve Pakistan gibi ülkelere kaymasına sebep olduğunu söyledi.
KONFEKSİYONDAN KURYELİĞE
Yılmaz şöyle devam etti: “Birçok tekstil emekçisi mevcut ücretlerle geçinemediği için işi bırakıp kuryelik yapmaya başladı. Küçük işletmelerde 1 tane kayıtlı çalışan varsa 5 tane de kayıt dışı çalışan var. Çeşitli ülkelerden turist vizesiyle gelip çalışanlar var. Emekli olup çalışmak zorunda kalıyor insanlar. Benim tanıdığım 10 ustadan 5’i EYT’li… Gidişat her geçen gün daha da kötüleşiyor. 6 aydır işler durdu. Bu gidişle büyükler ayakta kalacak, orta ve küçük işletmeler batacak. Emekçiyi de işletmeciyi de güzel günler beklemiyor. Böyle giderse İstanbul’da tekstil sektörü 3-4 sene içinde bitme noktasına gelecek.” İşletme sahibi Sadık Kocabaş ise pandemiyle beraber tekstil sektöründe Avrupa’dan Türkiye’ye büyük bir üretim talebi olduğunu, buna bağlı olarak iplik üreticilerinin fiyatları yükseltmesiyle beraber üretim maliyetlerinin yükseldiğini belirtti. Yükselen üretim maliyetlerinizülkeden kaçışın ilk sinyali olarak niteleyen Kocabaş, iplik fiyatlarını kontrolsüz artıran üreticilere devletin müdahale etmemesini “adeta bir vurgun” olarak değerlendirdi.