İnsanlığın geleceği senin düşüncelerine ve senin yapacağın işlere bağlıdır. Ama öğretmenlerin ve efendilerin gerçekte ne olduğunu söylemiyorlar sana. Seni geleceğine egemen yeteneği verebilecek yönde eleştiren, bu yürekliliği gösteren tek kişi yok.

Yalnız bir anlamda özgürlüğe sahipsin sen. Kendini yönetmeyi öğrenmeme, kendini bu yönde eğitmeme ve kendini eleştirmeme özgürlüğüne sahipsin.

Yönetimi elinde tutan insanların senden yetki istemesine, güç iktidar istemesine izin veriyorsun.

Ama sen hiç sesini çıkartmıyorsun.

Her seferinde aldatılıyorsun, ancak bunu anladığında iş işten geçiyor.

•••

Kendini büyük bir oburluk içinde parayla, mutlulukla, bilgiyle doldurmak istiyorsun, çünkü kendini boş, aç ve mutsuz hissediyorsun.

Gerçekleri anlamamak için direniyorsun.

Yalnızca tüketici ve yurtsever gibi görünmek istiyorsun, o kadar…

“Şuna bak” diyorsun, Yurtseverliği yadsıyor bu adam! Devletin, milletin ve onun özü olan ailenin koruyucu yurtseverliğini yadsıyor! Bu adamı susturmak gerek!”

Sendeki ruhsal kabızlıktan söz edildiğinde böyle bir yaygara koparıyorsun işte… Bu sözleri dinlemek anlamak istemiyorsun.

Bağırmak istiyorsun yalnızca:

“Eeeeyyyttt!”

Gözlerinde korku görüyorum.

Dinsel hoşgörüden yanasın değil mi?

Kendi dinine inanmak istiyorsun. İyi ediyorsun. Ama bu kadarla sınırlı kalmıyorsun ki!

Kendi dininden başka din olmasın istiyorsun.

Kendi dinine saygı ve hoşgörülüsün, ama başkalarının dinine karşı hiç de hoşgörülü değilsin.

Biri kalkıp da başka inançlardan söz ettiğinde öfkeden kuduruyorsun.

Evli çiftler artık bir arada yaşamayacaklarını anlayınca, eşlerden biri diğerini dava etmesini, karısı ya da kocasını ahlaksızlıkla suçlamasını istiyorsun. Karşılıklı verimleş uygar boşanma kararını geçerli neden saymıyorsun sen.

Neden mi böylesin?

Sen de bir şehvet düşkünüsün de ondan böyle davranıyorsun.

Sendeki tutucu yurtseverlik, bedensel katılığından ve ruhsal kabızlığından kaynaklanıyor.

Hakikati söyleyen gerçek dostlarını kılıçtan geçiriyorsun.

•••

Bir bilge adam senin ekonomik kurtuluşunu bilimsel temeller üzerine oturtmayı görev edindi. Ama sen onu ölüm açlığına terk ettin.

Bu büyük adamın sunduğu derin bilgi ve fikir hazinesini sen nasıl kullandın küçük adam? Bütün söylenenlerden tek bir sözcük kaldı aklında: Diktatörlük!

Bilge adamın küçük bir ihmalinden dev yalanlar dizgesi oluşturdun. Yalanlardan, suçlamalardan, işkencelerden, copçulardan, cellatlardan, gizli polislerden, ispiyonculuk ve ihbarcılıktan, üniformalardan, mareşallerden ve madalyalardan oluşan yalanlar düzeni kurdun, bunların dışındaki her şeyi fırlatıp attın.

Kendi mutluluğunu tüketen yiyip bitiren sensin küçük adam!

(*) Wilhelm Reich /Dinle Küçük Adam/Payel Yayınları