Türkiye’de yerel yönetimlerde güçlenmeyen hiçbir siyaset iktidar olamamıştır. Buna, “halk önce yerelde ve pratikte sınayıp sonra iktidarı teslim ediyor” da diyebiliriz ki doğru bir yöntemdir... Daha kapıdan çöpü alamayan bir siyasete sırf sloganları güzel diye memleket mi teslim edilir?

Peki, şimdi “Ne yapmalı?” Gezi, Hayır, Adalet

Tarkan Konar

Yakın tarihin toplumsal muhalefeti ortaklaştırmış üç ana durağına baktığımızda kendi içlerinde çok fazla asgari/azami müşterek ile farklılık tespit edebiliriz.

Eksiklerini ve fazlalarını irdelemeyi başka bir yazıya bırakarak en üste şunu yazabiliriz;

“Yalın, haklı, güncel ve somut tek kelimelik hedefler ve/veya talepler ile hareket edildiğinde kendi içindeki tüm farklılıklara rağmen muhalefet ve onun çeperindeki geniş kitleler bir araya gelmekte, aynı tutumu takınmakta hiçbir beis görmemektedir. “

Hatta toplumsal duyarlılık çoğu zaman siyasi özneleri aşarak önce güncel problemi çözüp sonra kendi arasında tartışmayı becerebilmekte. Seçimlerden sonra yapılan analizlerde sıkça “seçmen ne mesaj verdi” diye bir retorik kullanılır, retoriği yine bu üç harekette müspet manada ele alırsak “seçmenin” bugün siyasete verdiği mesaj şudur:

• Elinde, kendi içindeki mezhepsel, etnik, sınıfsal.. farklılıklarına rağmen ortaklaşabilen ve hatta pratikte harekete geçen azımsanmayacak bir %50 var. Bu bir..

• Bu geniş, eğitimli, örgütlülük bilinci ve oranı yüksek toplamı somut hedefler, yakın-orta-uzun vadeli planlar doğrultusunda harekete geçiremeyen sensin, halk değil! Bu da iki.

Şüphesiz ki düzen artık dünyanın her yerinde siyaset dizaynını çok iyi beceriyor. Muhalefetinin neye karşı olup ne için sokağa çıkacağını, miting yapacağını bile belirleyerek kontrol altında tutuyor.

Ancak, adalet yürüyüşü gibi özgün kanallar açabildiğinde, gündemi kendisi belirlediğinde kitleler derhal buna olumlu cevap vermekte ve buluşmaktalar.

Sonuç itibariyle “muhalefet” dediğimiz şeyin kendisi de dünyaya muhalefette kalmak için gelmediğine, siyaset iktidar olmak için yapıldığına göre, 2017 Türkiyesi özelinde “ne yapmalı?” sorusu cevaplanmayı beklemektedir.. Her toplumsal hareket, Kampanya, Seçim sonrası “peki şimdi ne olacak” dememizin altındaki arayış budur.

Nihayet kısa ve orta vadeli plan önerisine geliyorum;

Türkiye’de yerel yönetimlerde güçlenmeyen hiçbir siyaset iktidar olamamıştır. Buna, “halk önce yerelde ve pratikte sınayıp sonra iktidarı teslim ediyor” da diyebiliriz ki doğru bir yöntemdir. Daha kapıdan çöpü alamayan bir siyasete sırf sloganları güzel diye memleket mi teslim edilir? Geçmişte solun yükselişi, MHP’nin koalisyon ortağı oluşu, 12 Eylül sonrası ANAP, sosyal demokrat hükümet deneyimleri, HDP’nin barajı aşabilmesi, AKP kadrolarının belediyecilik geçmişleri.. Hepsi yereldeki rüşt ispatını referans almıştır. Hasılı önümüzde 2019 yerel seçimleri var! çok somut, yalın ve ortaklaştırıcı bir hedef. En az evet/hayır kadar çıplak. Gerekçen önemsizleşiyor, hayır demiyorsan evet demiş oluyorsun. Bulunduğun ilçeyi sen yönetmiyorsan başkası yönetiyor demektir. Bitti!

Bugün kamuoyunda gündeme gelen sorunların nerdeyse tamamı sen yönetmediğin için varlar. Kentsel dönüşümden eğitim sistemine kadar yapılanlara “hayır” demek bir fikir değil sadece bir refleks.. İktidar kaçkınlığını, iş yapmaktan kaçmayı radikalizmle teorize etmeyeceksek eğer, yerel yönetimler “bir gün biz yönetirsek bu ülke nasıl bir yer olur”u göstermek için en ideal pilot uygulamalardır.

2014 belediye seçimleri resmi sonuçlarını basitçe ilçe ilçe ele aldığımızda karşımıza ciddi bir “acı imkan” çıkıyor, sadece %5 lik (ve altında) bir farkla akp’ye veya mhp’ye kaptırılan il/ilçe/büyükşehir belediyeleri sayısı 100'e yakın bu ülkede!
Yani basit ve pratik bir işbirliği/koordinasyon çalışması ile buraların alınması, “her ilde bir Ovacık” kurulması o kadar çocuk oyuncağı ki.. İşte bunu bile yapmayarak tarihsel büyük bir günaha giriyoruz! Ve Hopa ayıbı gibi, tüm sol iyi oy alıyor ama iktidar aradan sıyrılıp yönetiyor..

Sonuç: Yaşadığınız ilçeyi yönetmek için yarından itibaren yereldeki tüm dinamiklerle kavgayı sonraya erteleyerek bir masaya oturmanın zeminini yaratın, gerçek, somut, ihtiyaçlara cevap veren, hamasi olmayan bir yerel yönetim planı çıkarın, “büyük siyasete” bu güç birliği için sokakta ve sosyal medyada basınç uygulayın..

Bu kadarı bile şimdilik “ne yapmalı”ya çok doyurucu bir cevap olacak.

İnanın!