Pekin’in Irak’a virüsle mücadele konusunda destek olması ve bunun bolca yayınlanması, Çin’in ‘maske diplomasi’ stratejisinin bir parçası. Çin ekonomik bir felaketi, halkla ilişkiler zaferine dönüştürmeyi hedefliyor

Pekin’in maske diplomasisi

KYLE HADDAD-FONDA
Çeviren: Fatih Kıyman

Çinli salgın hastalık uzmanları 8 Mart günü Bağdat’ta havalimanına iniş yaptığında, Çinli devlet kanalını temsil eden medya mensupları çoktan kameraları hazır etmişlerdi.

Ülkeye varan doktorlar Iraklı bakanlarla pozlar verdi; “Irak-Çin Dostluk Komitesi” üyelerinin tuttuğu pankartta, Irak’ın ihtiyaçlarına cevap olan Çin’e teşekkür ediliyordu. En ince detayına kadar çalışılmış bu koreografiden farklı kesitler, Çin’in Arapça yayın yapan GTN kanalında günlerce yayınlandı.

Pekin’in Irak’a virüsle mücadele konusunda destek olması ve bunun bolca yayınlanması, Çin’in ‘maske diplomasi’ stratejisinin bir parçası. Çin ekonomik bir felaketi, halkla ilişkiler zaferine dönüştürmeyi hedefliyor.

TIBBİ MALZEME YOLLUYOR

Henüz bir ay öncesine baktığımızda, Çin’in uluslararası imajı mahvolmuş gibi görünüyordu. Çin’den dünyaya yayılan bir virüsten söz ediliyordu. Halbuki şimdi virüsü ülke içinde yenmekle böbürlenebiliyorlar ve bu salgını dünyaya ‘iyi niyet sinyalleri’ vermek için bir fırsat olarak görüyorlar. Ortadoğu’da birçok ülkenin uzun süredir Amerikan yardımlarına bel bağladığını göz önünde bulundurursak, Çin’in yardımları oldukça kayda değer. Çin bölgede hemen her ülkeye tıbbi malzeme yolluyor. Trump yönetimi ise Çin’i virüsün kontrolden çıkmasına göz yumduğu için azarlıyor fakat ülke içinde malzeme sıkıntısı olduğu için Çin’in bonkörlüğüyle aşık atma kapasitesi ya da niyeti söz konusu değil.

ÜLKELERE DESTEK

Amerika ve Çin arasındaki bu ayrışma, bilhassa İran’da belirginlik kazanıyor. İran’ın tıbbi altyapısı Amerikan yaptırımları yüzünden yerle bir oldu. Çin ise ülkeye Şubat ayı sonundan bu yana bolca yardım yolladı.

Bazı Ortadoğu ülkelerinde hükümet yetkilileri Washington ve Pekin’den gelen yardımları alenen karşılaştırmayı seçti. Örneğin, Irak Sağlık Bakan Cavfer Allavi, “Çin Irak’a tıbbi teçhizat sağlayarak, en iyi göndererek yollayarak destek oldu. Amerika’dan ise tek bir laboratuvar tüpü bile almadık” dedi.

Fakat Çin’in Ortadoğu’ya gönderdiği yardımlarda tek niyet, ABD’yi küçük düşürmek değil. Bölgeyi yakından izleyen çoğu uzman, tanıklık ettiğimiz maske diplomasisinin Çin açısından önemini gözden kaçırıyor. Gelinen noktada koronavirüs salgını Çin’e birçok fırsat sunsa da, adının virüsle alınması Çin açısından büyük bir risk.

SALGININ YAYILMASI

Farklı coğrafyalarda olduğu gibi Arap dünyasında da kızgın yurttaşların Çin ya da uzak doğu kökenli insanlara saldırdıklarına şahit olduk. Fas’ta yaşanan olaylar çokça haberleştirildi. Halbuki uzmanlar, salgının muhtemelen Avrupa’dan gelen turistlerden yayıldığını söylüyordu.

Sosyal medyada paylaştığı videoda salgının Fez’deki bir Çin lokantasından yayıldığını öne süren bir kadın, Fas polisi tarafından tutuklandı. Dört gün sonra Meknes şehrine virüsü Çinli turistlerin getirdiğini söyleyen bir adam da yine gözaltına alındı. Faslıların sosyal medyada çokça paylaştıkları bir videoda Rabat’ta bir Pazar yerinde insanların Asyalı turistlere “Korona!” diye bağırdıkları görülüyor.

ÇİN KARŞITLIĞINA DÖNÜŞTÜ

Virüs yayıldıkça Çin karşıtlığı da yaygınlaştı. Geçen Perşembe günü Mısır sosyal medyasında spekülatif haberler yayıldı. Habere göre bazı Yeni Kahire sakinleri polisi aramış, Çinli komşularının mangalda yılan pişirdikleri ihbar etmişti. Haber tam bir sansasyona dönüştü ve Çinlilerin ‘egzotik zevkleri’ üzerine korkular toplumu sardı.

Ulusal gazetelerden Al Dostor, Çinlilere köpek ve sürüngen satan tüccarlarla röportajlar yaptı. Alışılmadık hayvanlar yenerek kapılabilecek virüs çeşitleri (yalnızca Covid-19 değil; lassa, ebola, hanta ve hendra virüsleri) haberde detaylıca işleniyordu.

“Yeni Kahire’de yılan yiyen Çinli aile” haberi Arap sosyal medyasında aylardır paylaşılan farklı içerikleri de ön plana taşıdı. Bazı videolar ‘canlı hayvan yiyorlar’ türünde korkunç içeriklere sahipti.

Asyalıların kötü muamele görmesi ya da Çinlilerin beslenme şeklinde dair spekülatif tartışmalar Ortadoğu’da yeni sayılmaz. Fakat Arap hükümetler Çin’in yardımlarına methiyeler düzerken, Çinlilere yönelik şüpheciliğin dur durak bilmemesi oldukça manidar.

'YUMUŞAK GÜÇ'

Bu karşıtlık, Arapların Çinlileri benimsemesine yönelik çabaların Çinli liderlerin bölgede yarattığı siyasi fırsatların gerisinde kaldığını gösteriyor. Çin eski devlet başkanı Hu Cintao 13 yıl önce yaptığı bir konuşmada Çin’in Ortadoğu’da ‘yumuşak gücünü’ artırması gerektiğini söylüyordu ve o dönem Çin menşeili televizyon programlarını, haber ajanslarını, yayınlarını ve kültürel içeriklerini Ortadoğu’ya ulaştırmak için birçok ‘yüksek profilli’ anlaşma yapılmıştı.

Aradan on seneden uzun zaman geçti ve sıradan Arapların Çin’e yönelik şüphelerinin azalıp azalmadığı merak konusu.

Tabii ilişkileri etkileyen diğer bir sorun da Çin’in Müslümanlara yönelik politikaları. Pekin yönetimi, 2015 yılından beri yürüttüğü dış politika stratejisi ile Müslüman ülkelerin siyasi eleştirilerini engellemeyi başardı. Birçok Arap lider için, bu konuda açık eleştiriler getirmenin ağır ekonomik sonuçları olacaktır.

Fakat hükümetler tabandaki endişeyi ifade etmekten sakındığında, bu duygular kendilerine farklı ifade kanalları buluyorlar. Ortadoğu’da bunu genellikle Çin’i kötülemeye gönüllü İslamcılar ve muhalif ya da isyancı gruplar özelinde görüyoruz.

'İLAHİ BİR CEZA'

Koronavirüs salgını Çin’in dini politikalarına yönelik öfkeyi bir kez daha körükledi. IŞİD’in yayınları Şubat ayından beri virüsün Çin’e yönelik ‘ilahi bir ceza’ olduğunu yazıyor. Fransa’da yaşayan Tunuslu bir din adamı, virüsün Çin’i cezalandıracak ‘Tanrı’nın ordusunda’ bir asker olduğunu duyurdu.

Müslüman dünyasındaki bu duygular Sünni-Şii ayrımını dahi aştı. İranlı Şii din bilimci Hadi el-Moderresi de Çin’in ilahi bir cezayla karşı karşıya olduğun yazdı. Çinli yetkililer Müslümanların yüzlerini kapamalarına izin vermiyorlardı; şimdi ise tanrı onları bu virüsle yüzlerini kapamaya zorluyordu. (El-Moderresi’nin Covid-19 testi de daha sonra pozitif çıktı.)

Çinli liderler bu eleştirileri meşru görmüyor ve toplumsal tabana yayılan Çin karşıtı hisleri dikkate almıyor. Dolayısıyla Çin’in koronavirüs yardımları özelinde benimsediği ‘evrenselci’ temalar, virüsün ‘uluslararası sınırları tanımadığını, herkese bulaşabildiği’ söylemleri bu bağlamda şaşırtıcı değil.

Fakat önümüzdeki aylarda koronavirüs’ün olumsuz etkileri tüm dünyayı pençesine alırsa, Çinliler ülkenin itibarını korumak için insani yardımın yeterli olmadığını görebilirler.

Kaynak: The New Arab