ERK ACARER

Hileli iktidar mücadelesi dış politikadan, dış politika çılgınlıkları ise “devlet sırrından” azade değil. Biraz geçmişe giderek hafıza tazeleyebilir; “o sırların” 25 askerin yaşamını yitirdiği, Eylül 2012’deki Afyon mühimmat patlamasına kadar uzandığını söyleyebiliriz.

“Mühimmat-Suriye” ilişkisinin sorgulanması gereken ‘Afyon’un ardından, Mayıs 2013’te iki ayrı saldırı ile 52 kişinin yaşamını yitirdiği ‘Jandarma istihbarat’ bilgili Reyhanlı Katliamı oldu. Suriye’ye giderken, Hatay’da 2014 yılının, 19 Ocak günü durdurulan ‘insani yardım TIR’ları’ da en hassas sırlar arasında!

NEYMİŞ BU SIRLAR?

Öte yandan iktidar, Adana ve Mersin’deki eş zamanlı HDP binası bombalamaları ve toplamda 141 kişinin yaşamını yitirdiği Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarına doğrudan “sır” diyemese de önemli ölçüde “gizlilik” kotası koydu. Ancak bu saldırılar sonrasındaki süreçte olduğu gibi çoğu zaman sırlarını da kendisi ifşa ve itiraf etti.

Diyarbakır, Suruç ve Ankara’daki patlamaların ardından cezaevine gönderilen mağdurların; ölenlerin yakınları ya da yaralananların sayısının, 3 dosyadaki IŞİD’cilerden kat ve kat fazla olduğunu biliyor musunuz?

Suriye cihadı, Türkiye’ye yansıması, “Gizlilik” pek çok gazetecinin başını yaktı, yakmaya devam ediyor. AKP ve Saray arkasında hizalanmayana verdiği gözdağında sınır tanımıyor. Son örnek İdlib ve Suriye. Kirli savaşa karşı çıkmak da o savaşta beyhude yere askerlerin öldüğünü söylemek de yasak!

PELİKAN: REJİMİN APARATI

Süren gözdağı, AKP’nin bu akıldışı politik çizgisinden asla taviz vermeyeceğine, hiçbir telkin ya da uyarıyı dikkate almayacağına ilişkin ipucu da sunuyor. Bu süreçte ise AKP’nin aparatlarından biri olan ve “Pelikan Çetesi” diye anılan grup da kendisine verilen rolü layıkıyla yerine getiriyor.

“Erdoğan’a rağmen iş çeviriyorlar” ve “Erdoğan iyi çevresi kötü” edebiyatı ucuz, konforlu ve karşılığı olmayan bir yaklaşım. Saray rejiminin aparatı olduklarını ve kendilerine rol verildiğini yineleyelim. “Azgın zümrenin” içinde yer alıyorlar. Şimdilik devlet içinde “devletçilik” oynuyorlar. Kurulan tiyatronun, oynanan oyunun figüranları hepsi.

BÜYÜK MESELE DEĞİL

Bunu anlamak için “uçak” sahnesine bakmak yeterli. İçlerinden biri Odatv’nin infazını veriyor, Erdoğan sinyali alıyor, savcı görevini yapıyor. Sahnenin iyi oynanması için kimi zaman bir çatışma efekti gerekiyor. Mekanizma çarkında tuluatlar yapıp, aralarında birbirlerine doğaçlama ayarlar veriyorlar. Mahkemenin serbest bıraktığına, savcı çok geçmeden yine tutuklama kararı çıkarıyor. Çok ağır bir psikolojik işkence yöntemi de böylece keşfedilmiş durumda.

“Pelikan”… Öyle devasa bir mesele değil. Hepsi biatkâr, PR’cı, kalem satarak para kazanan tanıdığımız tetikçiler. Kulisler içinde bulunmaları, tamamen bireysel kaygılarının bir tezahürü. Yalıda aldıkları görev de yazıp çizdikleri de orada, arşivde! Talimatı ilettikleri ortada. İşte “büyük devletin” unsurları!

AKP’nin hileli iktidar mücadelesi, dış politikadaki bitmeyen hırsı ve onun getirdiği hezimet hiç durmadan yeni kurbanlar istiyor. İnsan canına mal olan, ülkenin geleceğini karartan, toplumu talep ettiği huzurla buluşturmayan anlayış “devlet sırrı” olarak ısıtılıp ısıtılıp sil baştan önümüze konuyor.

Ne münasebet! Oyuncağa çevrilen, paramparça, lime lime edilen, bir aileye ve azgın bir zümrenin geleceğine indirgenen, halk tabanından kopan, refah denildiğinde cezaevine kreş yapmak anlayan devletin herhangi bir sırrı olmaz! Ortadaki mekanizma artık devlet de değil zaten.