Hafta içerisinde Chelsea, Şampiyonlar Ligi karşılaşmasında Paris’te Paris Saint Germain’le karşılaştı. Sahadaki karşılaşma ayrı, fakat bir de Paris metrosunda bir karşılaşma yaşandı ki, sormayın. Chelsea taraftarı bir grup maç sonrası metroya binmek isteyen siyahi bir Fransızı içeriye almadı.

Birkaç denemede bulunan Fransız yolcu, her seferinde metroya doluşmuş İngiliz taraftarların itip kakmasına maruz kaldı ve sonunda metroya binemedi.

İngilizler bununla da yetinmedi, siyahi adamı metroya almamalarını ‘Irkçıyız ve bununla da mutluyuz’ sözlerine sahip bir şarkıyı hep bir ağızdan söyleyerek kutladı.

Yaşananları o esnada metronun dışında bulunan bir başka İngiliz cep telefonuyla kaydedip sosyal medyadan paylaşınca haklı olarak kıyamet koptu.

İngiliz politikacılardan tutun da Fransız Cumhurbaşkanı’na, FIFA Başkanı’ndan Chelseali yetkililere kadar herkes yaşanan ırkçılığı kınayan açıklamalar yayınladı. Chelsea, kulüp olarak özür diledi, olayın faillerinin tespit edildiğini, kombine biletlerinin iptal edileceğini, mümkün olan en ağır cezanın verileceğinden emin olunması gerektiğini belirten bir açıklama yaptı.

Fransız Cumhurbaşkanı’nın metroya alınmayan siyahi Fransız vatandaşının ailesini aradığı anlarda biz de Özgecan’a ağlamaya devam ediyorduk.

Kanları donduran bir vahşetle yaşama hakkı gencecik yaşında elinden alınan bir kadının ardından ağlarken birileri mini eteğin ne kadar tahrik edici olabileceğinden, erkek şiddetinin kadının erkeğe fazla yakın olmasından kaynaklanabileceğinden filan bahsediyordu.

‘Kadınlara özel otobüs olsa’ diyordu örneğin kendini aklı başında sanan ‘kadın’ bir gazete yazarı.

‘Kadına özel otobüs fikrini hafife almasaydınız, Özgecan gece vakti sadece kadınların binebildiği bir araçta seyahat ediyor olsaydı, şu anda hayatta olurdu belki’ diye fikir yürütüyordu utanmadan.

Fransa’da kimse ‘siyahilere özel’ metroyu tartışmadı.

Pembe otobüse karşı siyah metro. Fikri bile tüyler ürpertici değil mi?

Evet, kimse siyahlara özel bir metroyu tartışmadı çünkü siyahlara özel metro fikrinin bile aslında tam da Cumhurbaşkanı Hollande’ın üzüntülerini bildirmek zorunda kaldığı türden bir ırkçılıkla aynı şey olduğunu biliyorlardı.

Bilinçli bir şekilde ‘bilmeseler’ bile hissedebiliyorlardı.

Sevgili pembe otobüsçü kadın gazete yazarı arkadaşım...

Bir kadını, kadın olduğu için erkek egemen toplumun yalıtılmış bir bölümünde ‘korumaya’ almanın o kadını öldürmekten farkı olmayacağını anlamak için elinizde izan denilen duyu olduğuna inanmak istiyoruz.

Diyelim ki yok, konuyu daha basit bir hale getirmek için bir futbol karşılaşması çıkışından hareket etmeye ne dersiniz?

Bir grup beyaz tarafından metroya alınmayan siyahi bir insana ‘O zaman size siyahlara özel metro verelim’ demek ırkçılığın dik âlâsıdır.

Bunu bilmek, anlamak değil ‘hissedebilmek’ için ekstra bir yaşanmışlığa, mukayese duygusuna, zekâ parıltısına sahiden gerek yok.

Pembe otobüs ve siyah metroyu yan yana koyun sevgili arkadaşım, söylediğinizin ne denli incitici olduğunu anlayacaksınız.

Tabii siz de metrodaki Chelsea taraftarları gibi ‘Irkçıyız, ayrımcıyız ve bununla da gayet mutluyuz’ diye bir türkü tutturmakta ısrar etmiyorsanız.