IMF uzmanları 2019 sonunda orta noktası yüzde 15 olmak üzere TL’nin yüzde 7 ila yüzde 23 arasında olması gerektiğinden değersiz olduğunu iddia ediyor. 2019 sonunda yüzde 50 ABD doları, yüzde 50 eurodan oluşan sepet kur 6.31 liraydı. Bu hesaba göre sepet 5.36 lira, dolar ise 5.06 lira olmalıydı.

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi

Yazının başlığı sadece bir metafora işaret etmiyor, bire bir takvimde de karşılık buluyor. IMF’nin Çarşamba günü Dış Sektör Raporu’nu (External Sector Report) yayımlamasının, Türkiye ekonomisinin dış cephedeki kırılganlıklarına dikkat çekmesinin hemen ardından 7 Ağustos 2020’de bir Kara Perşembe yaşandı. Dolar ve euro yeni zirveleri gördü. IMF raporunun Türkiye bölümündeki veriler yer yer geride kalmasına karşın, genel hatlarıyla ekonominin yumuşak karnını gözler önüne seriyor.

IMF politikalarına, Türkiye benzeri ülkelere dayattığı acı reçetelere eleştirilerimiz baki. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı gibi her başı sıkıştığında serbest piyasa kurallarına sadakatini ilan edenlerin, yabancı sermayeyi cezbederek sürekli “yeni bir hikâye yazmaktan” dem vuranların oyunun kurallarını bu denli ihlal etmelerinin varacağı yeri tahmin etmek zor değildi. İsterseniz finansal piyasalarda çalkantılı iki günün ardından şimdi raporu adım adım irdeleyerek bilgilerinize sunalım.

Değerlendirmenin giriş bölümünde 2018 devalüasyonunu izleyen süreçte 2019 sonu itibarıyla Türkiye’nin dış pozisyonunun makul ölçüde daha güçlü olduğu söyleniyor. Gerçekten 2019 sonunda dahi rezervlerin bu ölçüde hesapsızca yakılmadığını, son dalga kredi genişlemesi çılgınlığının henüz başlamadığını hatırlayalım. Yüksek miktarlı dış finansman gereksinmesinin ve göreceli düşük rezerv miktarının Türkiye’yi ani şoklar karşısında kırılgan hale getirdiğinin altı çiziliyor. Bu yorumu son rakamlar ışığında güncellersek; Türkiye’nin 1 yılda çevirmesi gereken 169.5 milyar dolar dış borca yıl sonunda 20 milyar dolayında olmasını beklediğimiz cari açığı eklersek dış finansman gereksiniminin 190 milyar doları bulacağını söyleyebiliriz.
Tavsiyeler bölümünde para politikasının hızlı kredi genişlemesini dizginleme çabaları eşliğinde, enflasyonu kalıcı biçimde azaltmayı ve rezervleri yeniden güçlendirerek merkez bankasının kredibilitesini artırmayı hedeflemesi gerektiği söyleniyor. Bu önerinin tek anlamı, faizleri artırmaktan başka çareniz yok demektir.

Uluslararası Yatırım Pozisyonu : Uluslararası yatırım pozisyonu (UYP), yani bir ülkenin tüm varlıkları ve borçları göz önüne alınarak hesaplanan, net döviz durumunu yansıtan göstergenin 2017’nin sonunda GSYH’nin -yüzde 54’ünden, 2019 sonunda -yüzde 46’ya gerilediği hesaplanıyor. Bu göreceli iyileşme büyük ölçüde 2018 devalüasyonu sonucu yabancıların lira cinsinden varlıklarının döviz cinsinden düşmesinin bir sonucu. Nitekim TCMB’nin en son açıklanan Mayıs UYP pozisyonu 2019’daki -343.7 milyar doların, -334.8 milyar düzeyine kadar geldiğini gösteriyor. En son 2020 1. çeyrek itibarıyla 431 milyar dolar açıklanan Türkiye’nin dış borcunun sürdürülebilir düzeyde bulunduğu ifade ediliyor. Özel sektörün, özellikle GSYH’nin yüzde 20’si civarında bulunan kısa süreli borçlarının daha önemli bir kırılganlık unsuru olduğu vurgulanıyor.

Cari Denge : 2017’de uygulanan hızlı büyümeye dönük politikalarla GSYH’nin yüzde 4.8’ine çıkan cari açığın, 2018’de devalüasyon sonucu GSYH’nin yüzde 2.7’sine düştüğü hatırlatılıyor. İthalatın daralması ve turizm sezonunun canlı geçmesiyle 2019’da yüzde 1.2 artı veren cari hesabın, IMF modeline göre norm oranının GSYH’nin yüzde 1.7’si açık olduğu öne sürülüyor. Bunun rakamsal karşılığı 13 milyar dolara denk geliyor. 2020’nin ilk 5 ayındaki 16.5 milyar dolarlık carı açık verisi, yılı yüzde 1.7 oranının üzerinde kapatma olasılığının yüksek olduğuna dikkat çekiyor.

Reel Döviz Kuru : 2018’de keskin bir şekilde değer yitirdikten sonra, reel kurun 2019’da yüzde 2.2, 2020’de Mayıs sonuna kadar bir yüzde 7.8 daha zayıfladığı söyleniyor. Merkez Bankası’nın en son açıklanan temmuz verileri mayısa göre kayda değer bir değişim göstermezken, bu hafta yaşanan türbülansla reel kur endeksinin Eylül 2018’deki en düşük düzeyi 62.51’e yaklaştığı tahmin edilebilir. IMF uzmanları 2019 sonunda orta noktası yüzde 15 olmak üzere TL’nin yüzde 7 ila yüzde 23 arasında olması gerektiğinden değersiz olduğunu iddia ediyor. 2019 sonunda yüzde 50 ABD doları, yüzde 50 eurodan oluşan sepet kur 6.31 liraydı. Bu hesaba göre sepet 5.36 lira, dolar ise 5.06 lira olmalıydı.

Sermaye Hesapları : 2020’nin ilk çeyreğinde başta portföy yatırımları, sermaye çıkışlarının 6 milyar doları bulduğu söyleniyor. Halbuki 30 Temmuz 2020 itibarıyla yabancı çıkışları hisse senetlerinde 4.9 milyar doları, kamu kağıtlarında 8.2 milyar doları, toplamda 13.1 milyar doları bulmuş durumda. Zaten raporda dış finansmanın kalitesinin düşük olduğu, gerek küresel gerekse ulusal düzeyde yatırımcı davranışlarına bağımlılık taşıdığı vurgulanıyor.

Dövize Müdahale ve Rezervler : Resmen dalgalı kur uygulanmasına karşın, 2020 yılında müdahalelerle brüt rezervlerin mayıs sonu itibarıyla 22 milyar dolar, net rezervlerin de 15 ila 26 milyar dolar arasında azaldığı bildiriliyor. 30 Temmuz’da altın hariç brüt rezerv kaybı 34.6 milyar dolara ulaşmış bulunuyordu. IMF’nin “ARA metric” diye ifade edilen rezerv ölçütüne göre Mayıs 2020’de bu endeksin 2018’in sonundaki yüzde 74 düzeyinden daha aşağıya, yüzde 67’ye indiği aktarılıyor. Merkez Bankası rezervlerin mayıs ortasında 2020’nin dış finansman ihtiyacının yüzde 49’una indiği hesaplanıyor. Biz de aynı hesabı yıllık 190 milyar dolar finansman ihtiyacı üzerinden son verilerle güncelleyince yüzde 47 gibi daha düşük bir düzeye ulaşıyoruz.