Ziya Adnan’nın yazısı ile gündeme gelen Wood’un sanırırm Türkiye’de çok fazla tanıyanı yoktur. Neyse Sayın

Ziya Adnan’nın yazısı ile gündeme gelen Wood’un sanırırm Türkiye’de çok fazla tanıyanı yoktur.
Neyse Sayın Wood’u burada bırakıp bizim tarafa dönelim.
Öncelikle yurdumdaki yönetim ve yapısal sorunları ile futbolumuzu incelemekte yarar olduğu kanısındayım.
Nedendir acaba?..
Ülkemizdeki herkes üç büyüklerin başkanını tanırda kendini unutur!!!
Bu sanırım az gelişmişlik çaresizliğinin kaybolma korkusunun yarattığı kimlik bunalımının yansımasından başka bir şey değil.
“ölmeye ölmeye geldik”,
“Büyük başkan”
Tezahüratların altında yatan tartışılmaz gerçek ise sadakat ve itaattir.
Başkan zaten hata yapmaz, kendini tartışma konusu yapmaz…
Yapılacak hataların kurbanları bellidir ve sırası geldikçe bunlar hatalarının diyetini ödeyeceklerdir.
Başkan yanlış yapmaz, yaptırır…
Başkan kulüp üstüdür.
Gelelim Sayın Wood’a…
Peter Hill-Wood Arsenal’in kulüp başkanıdır.
1982 yılında babasından devraldığı başkanlığı hâlâ devam ettirmektedir.
Arsenal şu anda Dünyanın en zengin üçüncü kulübü durumundadır.
Ve Sayın Wood 1996 yılından beri de ekonomist Arsene Wenger ile çalışmayı sürdürmektedir.
Sayın Adnan’nın söylediğine göre “Emiretes Stadına maç seyretmeye yürüyerek gidip geliyor” çünkü onu tanıyanın fazla olmadığından dolayı…
Koruma yok,
Soyunma odası yok,
Koridor yok,
Kamera yok,
Muhatap olduğu tek kişi var: Arsene Wenger.
Sorumlu o; her futbolcunun alınıp, satılmasından…
Sorumlu o; kulübün içinde bulunduğu maddi politikadan…
Bir de Süleyman Seba vardır…
Onu tanırsınız.
1984 de Beşiktaş’a başkan oldu, 2000 yılına kadar.
10 yıl Gordon  Milne ile çalıştı,
Ancak on yıl.
Çünkü ona ve Milne yapmadıklarını bırakmadılar.
Kulübü Şeref Stadının çamurundan çıkarıp Fulya’ya getirdi.
Bugünkü kulüp binalarını kazandırdı.
Artı bakiye ile kulübü bıraktı.
Hiçbir antrenörün arkasından sahte doktor raporları ile uğraşmadı.
Ve en acısı o da mütevazı yaşamak istedi ama izin vermediler.
Yürümek istedi her zaman stada ama “Beşiktaş başkanı yürür mü?” dediler.
Koruma yok,
Soyunma odası yok.
Hep Beşiktaş vardı.
Herhalde bizler mazoşistiz, bizlere acı çektiren ve aşağılayanlar olmadıkça rahat edemiyoruz.
Çünkü ancak o zaman sadakati anlıyoruz.
Yaşam şeklimiz ve demokrasi anlayışımız ancak bu kadar.