Fırat’ın doğusundaki zengin enerji ve su havzasına yerleşen ABD’nin, SDG ile yaptığı petrol anlaşması yeni bir sürecin habercisi. Anlaşmaya Ankara’dan günler sonra tepki gelirken, Washington’ın planının Kuzey Irak modeli olduğu tartışılıyor.

Petrol anlaşması yeni bir sürecin habercisi

Dış Haberler Servisi

Suriye’yi cihatçılar eliyle kaosa sürükleyerek Fırat’ın doğusundaki zengin enerji ve su havzasına yerleşen ABD’nin, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yaptığı petrol anlaşması yeni bir sürecin habercisi. Bir süre önce Suriye’nin petrol sahalarının ABD’li şirketler tarafından işletilebileceğini ve ülkesinin bölgedeki askeri varlığı için yaptığı harcamaların da bu petrol gelirleriyle telafi edilebileceğini söyleyen Donald Trump’ın teşvikiyle ilk imza geçen hafta Delta Crescent Energy LLC şirketiyle SDG arasında atıldı.

Al-Monitor’e konuşan Suriye Demokratik Konseyi (SDK) ABD temsilcisi Sinem Muhammed ve Trump’a yakınlığıyla bilinen Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelen isimlerinden Senatör Lindsey Graham’ın anlaşmayı doğruladığı dile getirildi. SDG Genel Komutanı Mazlum Kobani’yle görüşen Graham’a ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun da Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nun oturumunda anlaşmanın bir sakıncası olmadığını söylediği iddia edildi.

ANKARA’DAN GÜNLER SONRA TEPKİ

Anlaşmanın Beyaz Saray’ın bilgisi ve teşviki ile imzalandığı ifade edilirken Al-Monitor ve Kürtlere yakın kaynaklar ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in anlaşmayla ilgili Rusya ve Türkiye’yi de bilgilendirdiğini, “Ankara’nın olumsuz tepki vermediği” ileri sürdü.

Al-Monitor ve Kürt kaynakların “anlaşmaya sessiz kalındı” iddialarını doğrularcasına Ankara’dan tepki ancak dört gün sonra geldi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, bu anlaşmanın hiçbir şekilde meşru karşılanamayacağının altı çizilerek şöyle denildi: “PKK/YPG, bu adımla Suriye halkının doğal kaynaklarına el koyarak bölücü gündemini ilerletme emelini açıkça gözler önüne sermiştir. Suriye’nin doğal kaynakları Suriye halkına aittir. ABD’nin uluslararası hukuku hiçe sayan, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, birliğine ve egemenliğine kasteden ve terörizmin finansmanı kapsamına giren bu adıma destek vermesini esefle karşılıyoruz. Hiçbir meşru saikle gerekçelendirilemeyecek olan bu tasarruf asla kabul edilemez.”

ŞAM’DAN SERT TEPKİ: HIRSIZLIK

Şam yönetimi anlaşmaya sert tepki gösterirken Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı’nda Sana’ya yapılan açıklamada “Amerikan yönetiminin himayesi ve desteği altındaki SDG milisleri ile bir Amerikan petrol şirketi arasında Suriye’nin petrolünü çalmak için imzalanan anlaşma tam teşekküllü nitelikli bir hırsızlıktır. Yasal dayanağı yoktur, sadece çalan hırsızlarla satın alan hırsızlar arasında bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Suriye’nin egemenliğine yönelik bir saldırıdır bu anlaşma” denildi. Açıklamada ayrıca, asil Suriyelilerin kaynaklarını, toprak ve halk olarak ülkelerinin birliğini korumaya kadir oldukları vurgulandı.

ABD HEYETİ KANDİL’DE

Petrol anlaşması bölgede hareketliliği yeniden artırırken bölgedeki hareketlilik de dikkat çekici. Ulaştığımız Kürt kaynaklar hafta sonunda bir Amerikan heyetinin Kandil’e gittiğini, ziyaretin gizli tutulmaya çalıştığını söyledi. Ziyaretin anlaşmanın hemen sonrasına denk gelmesi petrol pazarlığına yoruldu. Ankara’nın PKK’nin Suriye’deki kolu dediği YPG, SDG’nin ana omurgasını oluşturuyor.

IŞİD DÖNEMİNDE DE PETROLÜ SATTI

ABD’nin Suriye petrolü üzerindeki planları yeni değil. ABD’nin Suriye’deki petrol yatakları konusundaki planlarını “uluslararası devlet haydutluğu” olarak nitelendiren Rusya, kanıtlarıyla birlikte ABD’nin Suriye petrolünü IŞİD döneminde de nasıl çaldığını ortaya sermişti. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov geçen ekim ayında istihbarat uydu görüntülerinin, Fırat’ın doğusunda IŞİD’in yenilgisinden önce ve sonra ABD askerlerinin koruması altında aktif olarak Suriye petrolünün çıkarıldığını ve işlenmek üzere tankerlerle Suriye’nin dışına çıkarıldığını ortaya koyduğunu kaydetmişti. Konaşenkov, ABD’nin Suriye’deki petrol yataklarını koruma bahanesiyle silah kontrolüyle elinde tutmasının meşru olmadığını belirterek, Pentagon’un Suriye’nin doğusundaki petrol yataklarını IŞİD’den korumak için YPG ile koordineli çalışarak bölgeye askeri takviye yapacakları yönündeki açıklamalarını eleştirmişti.

PETROL ÜZERİNDEN ÖZERKLİĞE DOĞRU

Washington yönetiminin Suriye Kürtleri için Kuzey ırak modeli bir rota çizdiği, tıpkı Irak Kürtleri gibi önce ekonomik alt yapıyı inşa ettikten sonra ilerleyen safhalarda siyasi talepleri masaya süreceği belirtildi.

2011 yılında ABC televizyonuna verdiği bir mülakatta, “Eskiden savaşı kazananlar ganimeti de toplardı” diyen Trump’ın sözleri ABD’nin bu konudaki yaklaşımını ortaya koyuyor. Geçen yılın sonunda Suriye’deki ABD askerlerini çekeceğini ilân eden Trump’ın stratejisi, bölgedeki petrol kuyularının kontrolünü askeri varlık yoluyla Washington’un elinde tutmak yönünde. Trump, Suriye’nin doğusundaki petrol kuyularını korumak üzere bölgede kalınacağını söylemişti.

SURİYE'NİN PETROLÜ FIRAT'IN DOĞUSUNDA

Ülkenin petrol sahalarının neredeyse tamamı doğuda Fırat Nehri boyunca sıralanıyor. Fırat Nehri yakınlarındaki Ömer, Şadadi ve Süveyde petrol sahaları en verimli sahalar. 2011 öncesinde üretilen petrolün önemli bölümünü Avrupa ülkelerine ihraç ediliyordu. Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) 19 Eylül 2019’da yayımladığı rapora göre, Suriye’nin petrol ve doğalgaz üretiminin yüzde 80’ini SDG kontrol ediyor. SDG’nin, Suriye’nin kuzeydoğusunda ülkenin en zengin petrol yataklarının bulunduğu Deyrizor, Haseke ve Rakka’da hakimiyetini sürdürdüğü, buradaki 20 petrol kuyusundan 11’inin SDG tarafından kontrol edildiği belirtiliyor. Buradaki üretim kapasitesi Şam’ın kontrol ettiği üretim sahalarından daha fazla.

SURİYE'NİN PETROL REZERVİ

Uluslararası Enerji Ajansı ve Amerikan Enerji Bilgi Yönetim Kurumu’na (EIA) göre Suriye’nin 2018’de günlük petrol üretimi 28 bin varil. Ajansa göre petrolün yüzde 60’ı ağır petrol, yani düşük kaliteli petrol. Euronews’ta yer alan habere göre ise Suriye kanıtlanmış petrol rezervleri listesinde ise 34. sırada yer alıyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne (OPEC) göre ise bu miktar 2018 yılı sonunda günlük 16 bin varildi. OPEC’e göre bu miktar savaş başlamadan önce 2010 yılında günlük 386 bin varildi. Bu miktar 2012’de 151 bin varil ve 2013 yılında ise 45 bin varile kadar düştü. Sonraki yıllar ise 20 bin varil civarında seyretti.