Pinochet karanlığına geri mi dönüyoruz?

Ariel Dorfman

Şilililer 19 Aralık’ta neredeyse zamanı onlarca yıl geriye döndürmekle tehdit eden bir başkanlık ikinci tur seçimleri için sandık başına gidiyor. 10 Aralık, Birleşmiş Milletler tarafından 1948’de ilan edildiği gibi İnsan Hakları Günü olarak dünya çapında kutlanır. Bu tarih, ülkem olan Şili’de General Augusto Pinochet’nin demokratik olarak seçilmiş sosyalist başkan Salvador Allende hükümetini deviren 1973 darbesinden sonra özel bir anlam kazandı. Rejim muhaliflerinin tutuklandığı, idam edildiği ve işkence sürgünle boğuştuğu 17 yıllık diktatörlükte her 10 Aralık günü halka açık bir şekilde miting yapma fırsatıydı.

ANAYASAYA DELİ GÖMLEĞİ GİYDİRİLDİ

Böyle bir "terör" atmosferinde yurttaşların protesto için bir araya gelmesi, "yöneticilerimiz" tarafından bir meydan okuma olarak görülürdü. Santiago’nun merkez meydanında böylesine bir toplantıyı hatırlıyorum, 1980’lerin sonlarında olmalıydı... Bir çevik kuvvet polisi tarafından dövülmekten ve minibüse götürülmekten zar zor kurtulmuştum. Halbuki Beethoven’ın Ode to Joy (Neşeye Övgü) şarkısını söylüyorduk yalnızca. Pinochet’nin öldüğü günün yine bir 10 Aralık olması ise bir daha hayallerimizi kirletemeyeceğinin sinyalini veriyordu. Bu tür bir baskıcı rejimin asla geri dönmesine izin verilmemesi gerektiğini hatırlatmak her zamankinden daha gerekli.

Pinochet’nin mirası birçok yönden uzun yıllar varlığını sürdürdü. 1980’de hileli bir şekilde zorla kabul ettirdiği, ülkenin adil ve demokratik olması için ihtiyaç duyulan ekonomik ve sosyal reformların ortadan kaldırıldığı, adeta bir deli gömleğinin giydirildiği anayasayla yönetildik. Pinochet’nin neoliberal saltanatı sırasında aşırı ayrıcalıklarla zengin hale getirilen küçük bir yüzde ise ülkede hala ekonomiyi ve basının büyük çoğunluğunu kontrol ediyor. Buna rağmen, ihtiyatlı bir şekilde iyimser kaldım.

KAST’IN YAYMAYAÇALIŞTIĞI KORKU

Ancak şimdi Pinochet’nin kuduz bir takipçisi olan José Antonio Kast’ın Şili’nin yeni başkanı olma ihtimali var. Gabriel Boric, nihayet diktatörlüğün zehirli kalıntılarının üstesinden gelebilecek farklı ve kapsayıcı bir yol gösteriyor, yeni bir anayasanın kabul edilmesi gerektiğini vurguluyor. Nazi partisinin bir üyesinin oğlu olan Kast ise Pinochet’nin hayatta olsaydı kendisine oy vereceğini iddia ediyor. Hafıza ve İnsan Hakları Müzesi’nin fonunu geri alacağının sözünü veriyor. Göçmen ve kürtaj karşıtı bir adayın hissettirdiği ortak korkuyu ise asla küçümsememek gerekli.

Şilililer 19 Aralık’ta yalnızca otoriter bir geçmişe dönmemek için değil aynı zamanda umuda oy verecek. Pinochet döneminde katledilen ülkemin onurunun koruyucuları, belki de ülkenin kaderine karar verecek sevgili yurttaşlarını koruyacak.

The Guardian’dan çeviren BirGün Çeviri Kolektifi