Piyasada temel amaç kişisel kârdır.

Eğitim kâr amacı gütmez, bilgiyi çıkar amaçlı kullanmaz. Eğitim, bilgiyi taraf gözetmeden herkesin kullanımına sunar.

Piyasada her şey satılıktır.

Eğitim bilgiyi para ile satmaz. Herkes bilgiyi edinme hakkına sahiptir.

Piyasa paylaşımcı değildir.

Eğitimin amacı bilgiyi paylaştırmaktır. Bilginin üreticisi, bilgisi paylaşıldıkça mutlu olur. (BirGün yazarları bundan dolayı ayrıca mutludur) Bu yönüyle bilgiyi üreten, yayan ve kullanan paydaştır.

Piyasa, mülkiyeti belli merkezlerde toplar.

Eğitim bilgiyi yayar (bilginin yayılma özelliği vardır), yayılan bilgi çoğalır, çoğaldıkça daha geniş kitlelere ulaşır.

Piyasa, parası olanın arzularını tatmin eder.

Bilgi arzulara hitap etmez. Bilgiye dayalı eğitim, öğrenmek isteyenin bilişsel kapasitesini yükseltir. Eğitim, kullandığı bilginin insanları memnun edip etmemesine bakmaz; insanların memnuniyetini gözetmediği gibi rahatsız edecek bilgileri kullanmaktan kaçınmaz.

Piyasada standart, satışı kolaylaştıran özelliklerdir.

Eğitimin standardı bilgiyi anlaşılır kılmaktır. Bilginin tek standardı insani amaçlar için kullanılmasıdır.

Piyasa kârlı olmayan faaliyeti dışlar ve o alandan uzaklaşır.

Eğitimin ilgi alanı sınırsızdır; uzak durması istenen, riskli alanlara girmekten güç alır.

Piyasada kazanmanın yolu hile yapmaktır.

Eğitim hileyi ortadan kaldırmakla yükümlüdür.



Piyasanın müttefiki inançlardır.

Eğitimin müttefiki bilimdir. Eğitim, bilimden aldığı destekle hukuku, eşitliği, adaleti, vicdanı devreye sokarak piyasa ile inanışların hükümranlığına meydan okur.

Piyasa için insan iktisadi bir varlıktır.

Eğitim insanı sosyal varlık olarak görür.

Aralarındaki bu uzlaşmazlıklara rağmen eğitimin piyasa kurallarına hizmet ettiği görülür. Özellikle Türkiye’de eğitimin yukarıda belirtilen hiçbir rolünü yerine getiremediğini görürüz. Bu durumda Türkiye’de eğitimden değil, ancak terbiyeden söz edebiliriz.

Eğitim kurumlarında bilgi para ile satılırsa, parası olmayan, bilgiyi tekelinde tutanın verdiği kadarla yetinmek zorunda kalır.

Piyasanın çıkarına hizmet etmeyen bilgi kullanılmazsa, toplumsal amaçlara ilgi azalır.

Eğitim sıradan arzuları tatmin etmeye odaklanırsa, hamaset pirim yapar.

Türkiye’de eğitim tam da bunu yapıyor.

Türkiye’de eğitimin rolünü yerine getirememesinin nedeni, mülkiyeti tek elde toplayan piyasanın, politik alanı tekeline alarak bilgi üzerinde doğrudan hâkimiyet kurmasıdır. Piyasa-din ortaklığı, geniş kitlelerin kendi bilgisini üretmesine izin vermiyor. Piyasa, yoksulların kendi bilgisini üretip yaymasını, varlığını sürdürmek için piyasanın desteğine muhtaç olan dinleri baskı aracı olarak kullanarak engellemeye çalışıyor.

Bu yazıyı, geçen haftaki “Din ile eğitim neden birlikte düşünülemez” başlıklı yazımızla birlikte değerlendirmekte yarar var. Çünkü Türkiye’de şu sıra, daha ziyade devletin eğitim kurumlarında hissedilen dini baskıdan özel okullara kaçarak kurtulunacağı gibi bir yanılgı daha çok kabul görmektedir.