Başlığa taşıdığımız bu tespit bize değil, piyasaları çekip çevirenlere ait. Bu çevreler referandum sonuçlarını böyle yorumluyor.

Başlığa taşıdığımız bu tespit bize değil, piyasaları çekip çevirenlere ait. Bu çevreler referandum sonuçlarını böyle yorumluyor. Piyasalara kişilik kazandıran, onu fetişleştiren ve toplumun kaderine egemen olabilecek bir güç olarak gören bir anlayışın (ki bu anlayışın neoliberalizm tarafından geliştirildiği ve egemen kılınmaya çalışıldığı çok açıktır) diline sahipseniz, bu tür yorumları yapmanız son derece normal. Zaten bu çevreler de bunu yapıyor. Bu çevrelere göre, piyasalar kimi zaman tezkere veya savaş satın alıyor; kimi zaman ise rahat nefes alıyor, tedirgin oluyor veya panikliyor. Anlaşılan bu kez sıra, referandumdan çıkan “evet” i satın almaya gelmiş. Bu çevrelerden öğreniyoruz ki bu noktaya gelmek kolay olmamış, satış öncesinden satışa kadar bir sürü gelişme yaşanmış. Örneğin, Anayasa değişiklik paketinin CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi. Bu yürekleri hoplatmış ama neyse ki ucuz atlatılmış. Anayasa değişiklik paketinin kısmi iptal kararı ile referanduma gidecek olması piyasalara büyük bir moral vermiş. Ardından bu moralle “evet” i fiyatlamaya başlamışlar ve referandum kampanyası boyunca “evet” i satın alacaklarını oy vereceklere  duyurmuşlar. Ve ardından mutlu son gelmiş; “evet”ler “hayır”ları geçivermiş. Bu durum, “piyasalar eveti çok sevdi” tespitiyle manşete taşınmış. Gazeteler haksız da sayılmaz: Öyle ya, piyasalar “evet” e sevindiler ki onu satın aldılar. Hoşlanmadıkları bir şeyi niye satın alsınlar?

Aslında yukarıda ayrıntılı sunumunu yaptığımız bu yorum, sunumun öznesi olan “piyasalar”ın doğru bir şekilde yeniden tanımlanması durumunda son derece yerinde ve anlamlı. Ne demek istediğimizi açalım. Piyasalar, piyasa oyuncularının yer aldığı bir ortamı temsil ediyor. Burada eylemde bulunanlar piyasa oyuncuları ve büyük ölçüde piyasa güçleridir. Onların gerisinde ise emperyal güçler ve onların yerli işbirlikçileri bulunuyor. Artık üzülenler, durgunlaşanlar, neşelenenler, satanlar, panikleyenler piyasalar değil bu güçlerdir. Okuma bu şekilde yapıldığında, “evet” i satın alanların kimler olduğu da somut bir şekilde anlaşılabilir.

Böyle bir okuma sonucu bizim anlayabildiklerimiz şöyle açıklanabilir: Referandum sonrası ortaya çıkan sonuç, gerçekte Referandum kampanyasının başından beri sözünü ettiğimiz güçler (piyasalar değil) tarafından “satın alınmış” olan evet seçeneğinin zaferidir. Bu seçenek ne diye sorarsanız, işte size bunun unsurları:

. Kamu yararı yerine tümüyle piyasa yararının gözetildiği bir ekonominin inşası (bu konuya ileride başka bir yazıda değineceğiz).

. Çok uluslu şirketlerin Türkiye ekonomisine ilişkin olası tereddütlerinin giderildiği bir ortamın önünün açılması.

.Sözünü ettiğimiz güçlerin güdümündeki IMF-Dünya Bankası dayatmasıyla AKP tarafından izlenilen ve uygulanan neoliberal politikaların uzun vadede güvence altına alınması. Yani, AKP iktidarı ile yola devam edilmesi.

Ne dersiniz, evet diyenler hangi saik ile evet demiş olurlarsa olsunlar, aynı zamanda bu seçeneğe de “evet” demiş olmadılar mı?