ABD’nin saldırmadığı hangi ırk, cins, cinsiyet, ülke ve bölge kaldı, dünyayı yönetenler bilirler kuşkusuz ama ben sayamıyorum. Şimdi sırada İngiltere ve Fransa’nın da desteğiyle Suriye! Yine “kimyasal” mı nedensi(bahane) gerekçe?

Diyelim ki öyle, 2003’te Irak’ın ele geçirilmesine (işgaline) öncülük eden ABD’nin o dönem Irak’ta kitlesel yok etme (imha) silahları olduğu yönündeki savının gerçeği yansıtmadığı anlaşılmamış mıydı sonradan?! Güzelim şu mevsimde sersem sepelek dolanırken anımsamaz mıyım yine Rimbaud’yu: “ve budalanın korkunç gülüşünü getirdi bana ilkyaz”(Çev. Özdemir İnce) Bir de nisan mayıs aylarında usuma düşer eşeği Platero ile Juan Ramon Jimenez hep nedense. “Ah Platero!” diyorum ya yüksek sesle, tam o an nasıl da bir anırma! Bizim ufaklık şaka mı yapıyor yoksa? O böyle sesler çıkarır arada.

platero-ile-soylesirken-452315-1.

Ben de derim: “Bu eşek şakası!” Ay dilim tutulaydı! “Eşekli” tek söz çıkmayacaktı hani ağzımdan? Kaçıverdi işte. Aranıyorum da hani odada birisi de yok bu sululuğu yapacak. Camdan bakıyorum, “Hâlâ eşek mi kaldı bu devirde, nasıl iş?” diye. Sokakta in cin top oynuyor. Sağır değilim ne ki, kızgınca bir eşek anırtısıydı. Belki gene can acıtıcı bir haber var da daha elimi sürmediğim “Gazeteye bir bak” uyarısı? Açıyorum BirGün’ü. Türkiye Dışişleri Bakanlığı: ”Operasyonu memnuniyetle karşılıyoruz, yerinde bir tepki” açıklamasını yaparken “savaş tamtamları arasında” yine ve yine zam(lar)la halkımız yoksulluk-yoksunluk içinde nasıl da tansıklar (mucizeler) yaratarak yaşamaya çalışıyor diye, soruşturulmaz mı? Gene anırtılı bir ses kulağımın içinde. Ben de ona, “Eşeklik etme!” diyorum ki bu kez ağzımdan kaçmadı. “Senin gibi miyiz ya, insanız, dayançsız (sabırsız).” “Sen de öyle olur olmaz şeylere anırmayacağımı bilmelisin!” diyor o ses. Ekliyor “Soruşturma moruşturma hafif kaçtı!” Doktor Sinan Güven şunları demiş: “Kimi hayvanlar zeki olarak tanınır: Şempanze, at, köpek, yunus bu hayvanlardandır. Kimi hayvanlar faydalıdır: İnek, koyun, tavuk gibi. Ama kimi hayvanlar vardır ki bunlar edebiyatta, sanatta, teknolojide insanla hep iç içedir. İşte Eşek böyle bir hayvandır.” “Sonuçta ben eşek, her yerde varım, öyle mi?” “Evet, sen eşeksen İncil’de de varsın. Hazreti İsa, Kudüs’e eşek sırtında girer.” “Desene kutsalız. Antik Çağ’da Altın Eşek romanından tut da günümüze dek şarkılara oyunlara söylencelere bilime konu olmuşuz (eşek davası-Pisagor teoremi). Nasreddin’i düşünebilir misin Karakaçan’sız? Taşıtı, bineği her şeyi olan eşeğini, gerçekte yergi ve alay öğesi olarak kullanmaz mı? Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutar. Hakkımızdaki şu varılanlara bak: Değerden yoksun, kaba, incitici, özensiz, güvensiz, aldatıcı, çıkarcı, bencil, iğrenç, soysuz, bayağı, bilgisiz, görgüsüz, anlayışsız… Sürdüreyim mi?” “Yeter!” diyorum. “Olumsuzluklar hep eşek ile anlatılmıştır da neden? Neyse, eşek hoşaftan ne anlar ha? Siz eşeği hor görün daha. Acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesiyiz biz eşekler. Ne kötülüğünü görmüş insanoğlu yararımızdan başka? Ama dövmüş, ezmiş, sömürmüş…” “Böyle konuşma, ben sana hayranım!” “Neden?” “Platero ile Ben... Juan Ramon Jimenez’in görkemli başyapıtını, Akşit Göktürk’ün benzersiz güzellikteki Türkçesiyle okuduğumda çarpılmıştım. Ve o gün bu gündür siz eşeklere başka göz(ler)le bakarım... Kitaptaki eşek Platero, ozanın arkadaşı, gerçekte onun ikinci benliği. Yazar, Moguer’in kırlarında gördüğü bir ağacı, çiçeği, köpeği, kuşu, otu, böceği anlatırken günlük yaşamda kaçırdığımız ayrıntıları dile getirir bir bir. Ozana eşlik eden Platero, doğanın kendisi…” “Orada eşeğe ne taşıtıyor biliyor musun?” diyor duygu yüklü bir ağırbaşlılıkla. “Biliyorum.” “Sırtına da binmiyor öyle.” “Biliyorum.” “Yaa, okudun demek o kitabı?” “Baksana, elimde duruyor.” “Seni nasıl da konuşturmuş Jimenez diye soracaksın? Öyle olmadı, ben konuştum, o yazdı, hadi hoşçakal...” “Gitme! Dursana bir… Sen nasıl…

burada?…” Birden kavrayıveriyorum, ben demek ki iki saattir o kitabın içinden çıkmış da gelmiş Platero’yla söyleşiyorum. “Peki şimdi, nereye?” diye soruyorum. “Bu dünya bana göre değil,” diyor, “Ben gidiyorum Jimenez’e…” Ve usulcacık giriveriyor kitabın içine…