Ülkemizde anlatım ya da ifade özgürlüğü çok sınırlıdır. Bundan kaynaklanan ağır kayıplara ek olarak, siyasetin gerçekleri de kulislerde konuşuluyor.

Özellikle siyasi parti yapıları tüm siyasetçilerin genel başkanlarının görüşleriyle uyumlu olmayı zorunlu ve yaşamsal kıldığından, kulis bilgisi, daha büyük bir önem kazanıyor.

Kulis bilgisinin iki özelliği öne çıkıyor; birincisi, kime ait olduğu belli değildir; sahipsizdir. İkinci olarak kulis bilgisi, eğer belli bir amaç için verilmiyorsa, doğru bilgidir; gerçeği tam yansıtır. Diğer taraftan, kulis bilgisi, yurttaşın doğru haber alma hakkının kaynağını bilinmez kıldığı için, sorunludur. Bu tür bilgi, seçmenin bilincini geliştirmez, tersine seçmeni bilinçsiz yapar.

Ülkemiz, ifade özgürlüğünün kulislerde yaşandığı, gerçek haberlerin, kulis haberleri olduğu gibi çok ilginç ve tarihsel bir dönemden geçiyor.

Geçen hafta başında kulis bilgisinin başarılı örneklerinden biri yaşandı. Bu alanın usta gazetecilerinden Deniz Zeyrek, köşesinde, kulis bilgisi olarak CHP Genel Başkanının danışmanlarının şu görüşünü aktardı: “Erdoğan’ın karşısına poğaça koysak poğaça kazanır” (Sözcü, 5 Eylül).

Yaklaşık 70 yıl önce demokrasimiz, çok ünlü bir deyimle, “odunu aday yapsam kazanır” sözlerinin söylendiği emekleme dönemindeydi. Anlaşılan çok gelişti, odunun yerini poğaça almış. İlerleme dediğin böyle olur.

SÖYLENENE BAK!

Danışman, akıl veren demektir. Bu sözler, CHP Genel Başkanı’na akıl verenlerin aklının sorgulanmasını gerektiriyor.

Bu görüş, “Seçmen Başkan Erdoğan’dan o kadar uzaklaştı ki, kimi aday yaparsak yapalım seçimi kesin olarak kazanırız” özgüveninin dışavurumudur. Ancak, seçim sürecinin içeriği ya da seçimlerin hangi sorunlar ekseninde biçimleneceği, ek olarak, zamanı ve nasıl yapılacağı bile belli değilken, bu ölçüde özgüven tek sözcükle gerçeklerden uzaktır.

CHP Genel Başkanı’nın danışmanlarının “poğaça” görüşü ayrıca çok yanlıştır.

Öncelikle, bu görüş, seçmenin, adayın kimliğine bakmadan ya da bilinçsiz oy kullandığı anlamına geliyor. Poğaça koysak yaklaşımı Kılıçdaroğlu’nun “neden ve nasıl aday yaptığını” açıklama gereği duymadan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdikten sonra seçmeni aptal yerine koyarak “tıpış, tıpış gidip oy vereceksiniz” sözlerini anımsatıyor.

Dincisiyle, ırkçısıyla sağcıları baş tacı edip CHP’yi, 12 yıl boyunca bilinç kaybına uğratan ve değiştirip dönüştüren Kılıçdaroğlu’nun danışmanı ya da kılavuzu olan poğaça buluşçuları, öyle görülüyor ki, kendisini “aday ol kesin kazanırsın” noktasına taşımış bulunuyor.

Ülke, tarihi bir seçime giderken bu ölçüde bir yanlışı taşıyamaz.

Diğer taraftan, Başkan Erdoğan’ın yeniden seçilmesini isteyenler de, onun karşısına Kılıçdaroğlu’nun çıkarılması için, yalnızca dua etmekle kalmıyor; yıllardır, kolay lokma olarak gördükleri Kılıçdaroğlu’nun aday olması için, yerinde deyimiyle, her olanağı kullanıyorlar.

Bir bütün olarak alınırsa açıkça görülür ki, bu süreçte demokrasinin katılımcılık temelleri hızla unutuluyor.

UNUTULMASIN DİYE

Bizdeki daha da olumsuza gidişin tümüyle karşıtı bir örnek görüldü. İngiltere’de, temmuz ortalarında başlayan süren bir seçim süreci geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Başbakan Boris Johnson'ın istifası sonrası Muhafazakâr Parti'de, dördü kadın, ikisi erkek altı adayın katıldığı liderlik yarışı partinin meclis grubundaki oylamalarla başlamış, bu oylamalarının sonuncusunda eski Maliye Bakanı Rishi Sunak ve Liz Truss ilk iki sırada yer almıştı. İki gün önce Muhafazakâr Parti'nin yeni liderini, dolayısıyla da İngiltere'nin yeni başbakanını partinin üyeleri seçti. Seçimde üyelik aidatını ödeyen 172 bin 438 üye oy kullandı. Oyların 81 bin 326'sını (yüzde 47,2 sini) Liz Truss, 60 bin 399'unu (yüzde 35) Sunak aldı. İki aya yakın bir süre hükümetsiz kalan İngiltere’de deneyimli, birikimli ve kişiye bağlı olmadan işleyen kamu kurumlarının varlığı nedeniyle bir kriz yaşanmadı. Başbakan Truss’ın kurduğu hükümet ise tüm renkleri içeriyor.

Cumhuriyet’in kuruluşunun siyasal örgütü olan, ülkenin çok partili yaşama geçişini sağlayan ve sosyal demokrasiye yelken açmış olan CHP’nin, bugünkü Genel Başkan danışmanlarının İngiltere sağının uygulamasına çok az da olsa yaklaşan bir katılımcı demokrasi önerisi yapmak akıllarına gelebilir mi?

Seçmeni “poğaça koysak seçer” düzeyinde görenlerden böyle bir açılım önerisi elbette gelmez. Poğaça demokrasisi de sürer gider.