Birinci Dünya Savaşı’nın devrimci gelişmeler taşıyan kriz yıllarında, Alman İşçi Tiyatrosu’nda, reformist ve küçük burjuva niteliklerle

Birinci Dünya Savaşı’nın devrimci gelişmeler taşıyan kriz yıllarında, Alman İşçi Tiyatrosu’nda, reformist ve küçük burjuva niteliklerle dolu ‘dernek tiyatroları’ biçimi egemendi. Bu topluluklar Alman İşçi Tiyatroları Birliği çatısı altında toplanmıştı. Birliğin organı da ‘Volksbühne/Halk Sahnesi’ idi. Devrimci çıkışlar Proletkült (Proleter Kültürü) sahnelerinde ya da proleter podyumlarda görülebiliyordu. Bu oyun malzemelerinde ise, genelde bir devrim heyecanı, etkili sahne söylevi ve yoldaş
ça dayanışma çağrısı ağırlıktaydı.
Erwin Piscator yönetiminde, Berlin’de ‘Proleter Tiyatro’ kuruldu. Tiyatro sanatını kolektif bir eylem olarak özümlemiş ve bu tutumla gerçekleştiren bu topluluğun, çoğunluğu işçi oyunculardan meydana geliyordu ve kendine özgü bir de seyirci organizasyonu vardı. 1921’e kadar, Karl August Wittfogel’in ‘Sakat’, Andor Gabor’un ‘Büyük Kapı Önünde’, Lajos Barta’nın “Rusya’nın Günü”, Maxim Gorki’nin ‘Düşmanlar’, Upton Sinclar’in ‘Prens Hagen’i oynadıkları oyunlara örnek olarak verilebilir.
Bu yıllarda Alman Komünist Partisi ve ilerici kitle örgütleri daha yoğun bir şekilde kitle çalışmasına yöneldiler. Devrimci ajitasyona hizmet eden her araçtan ve sanatsal ajitprop çalışmalardan da sonuna kadar yararlanılıyordu. İşçi tiyatrosu bu yönden çok zengin ve etkili olanaklar getirmekteydi. Solcu tiyatro grupları, reformist tiyatro birliğinden ve dernek amatörlüğünden hızla kopmaya başladılar, yeni örgüt biçimleri oluşturdular. Proleter oyun ekipleri, işçi kabareleri ve nihayet devrimci ajitprop topluluklar kurdular.
Dünya ekonomi krizi yıllarında ajitprop topluluklar hareketi doruğuna ulaştı. Büyüyen faşist tehlikeye karşı proleter birlik-cephesi için yorulmadan mücadele eden devrimci işçi oyuncu topluluklarının sayısı 400’ü aşıyordu. İşçi tiyatrosunun bu başarılı etkinliği, hâkim sınıfın da artan terörüne neden oldu. Devlet mekanizması, ajitprop topluluklara karşı baskı yöntemleri uyguluyordu. 1933’de Nazi iktidarı ile işçi tiyatrosu tam faşist terör altına alınana kadar, yasaklama, tutuklama ve işçi oyuncular aleyhine açılan davalar gündelik olaylardan olmuştu. Bu dönemde ajitprop eylemin sanatsal ve yöntem sorunları üstüne, işçi tiyatrosu içinde geniş bir tartışma oluştu. İşçi tiyatrosu, işçi oyuncuların nitel gelişimi için sistem oluşturdu. İlerici profesyonel sanatçılarla işçi oyuncuların sürekli birlikte çalışmalarının sağlıklı biçimleri gerçekleştirildi. Konu olarak da işçi tiyatrosuna yeni alanlar açıldı. Repertuvar daha da zenginleşti. Çerçevesi sahne baladından tüm akşamı dolduran bütüncül ajitprop oyuna genişlerken sahne montajı da dramaturji prensibi aşamasına varıyordu.
Yükselen sosyalist hareketlerle birlikte sanatçı, savaşa, askerliğe, monarşiye, burjuvaziye ve faşizme karşıydı; bunun yerine proletaryayı ve sınıfsız bir toplumu öngörüyordu, bunun içinde sanatçının politikayla yakından ilintili olması gerektiğine inanıyordu. İşte bu yıllarda politik tiyatro; işçi tiyatroları, ajitprop topluluklar bünyesinde şekillenmeye ve ağırlık kazanmaya başlar. Ardından Epik Kuram, B.Brecht’in dehası tiyatro tarihine eklemlenecektir.