Polonez işçileri alandan sesleniyor: Hak verilmez, alınır
Direnişlerinin 145’inci gününü geride bırakan Polonez işçileri, kötü hava koşullarına ve çeşitli engellemelere rağmen mücadelelerini sürdürüyor. Ankara’ya yürümekte kararlı olan işçiler, "1 yıl geçse de hakkımız olanı alacağız" dedi.
Ebru ÇELİK
İstanbul Çatalca'da bulunan Polonez işlenmiş gıda fabrikasından sendikaya üye oldukları için atılan 146 işçinin direnişi 145’inci günü geride bıraktı.
Seslerini duyurmak için Ankara’ya yürümek isteyen işçilere yönelik engellemelerin başlamasıyla Çatalca Adliye Sarayı’nda devam eden direnişte işçiler açlık grevine başlamıştı. Ankara’ya yürümekte kararlı olan işçiler zorlu hava koşullarına ve polis müdahalelerine rağmen ise direnişlerini sürdürüyor. Açlıktan ve soğuktan etkilenerek hastaneye kaldırılan işçiler de tedavileri bittikten sonra direniş alanlarına dönüp mücadelelerine kaldıkları yerden devam ediyor.
Yürümeleri engellenen işçilere yönelik yaptırımlar da devam ediyor. İl Sağlık Müdürlüğü direniş alanındaki ambulansların beklemesine izin vermezken acil müdahale gereken işçiler için çağrılan ambulanslar da en az yarım saat sonra olay yerine gönderiliyor.
ÖLMEMİZ Mİ GEREKİYOR
Fabrikada değer görmedikleri için direnişe çıktıklarını, direnişe çıktıkların için de iktidar tarafından değersiz görüldüklerini belirten Figen Bora, " Açlık grevindeyiz, buradakiler ileri yaşlarda olan işçiler. Her gün içimizden birileri fenalaşıyor ve hastane 2 dakika yakınımızda olmasına rağmen ambulans yarım saate geliyor. İl Sağlık Müdürlüğü, burada ambulansın beklemesine izin vermiyor. Bir işçinin ölmesi mi gerekiyor burada sağlık hizmetini kolaylıkla alabilmemiz için" diye konuştu.
GİDECEĞİMİZİ SANIYORLAR
İşçilerden Barış Aktaş ise mücadele etmenin tek kurtuluşları olduğunu söyledi. 2 oğlu olduğunu ve zor koşullarda alanlarda olduklarını belirten Aktaş “Burada direnmekten başka şansımız yok. Artık onur davası oldu, işçi sınıfının davası oldu. İnsanlar bize güveniyor ve bizim kazanmaktan başka şansımız yok. 140 gün fabrika önünde direndik 5 gün burada. Bizim gideceğimiz sanıyorlar ama 5 aydır buradayız, 5 ay daha burada oluruz. Onlar inatsa biz onlardan inadız. Bu bizim ilk yalnız kalışımız değil. 22 yıldır yalnızız biz zaten" dedi. Ailelerinin endişeli olduğunu söyleyen Aktaş, başlayan direnişin bir hak kazanma mücadelesi olduğunu vurguladı. Akkaş "Dışarıdan bakan insanlar, 'Zaten dava sürecindesiniz, neden sokakta kalıyorsunuz' diyorlar. Belki dışardan bakılınca anlaşılmaz bir olay ancak biz hakkımızı istiyoruz. Bir gün herkes haksızlığa uğrayabilir. Ben elimden geldikçe bunu anlatmaya çalışıyorum. Hak aramak onurdur, gururdur." İfadelerine yer verdi.
∗∗∗
KORKUYU AŞTIK
Direnişin en başından beri mücadele eden ve yaşı diğer işçilere nazaran en küçük olan Zeynep, ise dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Zeynep şu şekilde konuştu: "Burada arkadaşlarımın yanında olmak çok değerli. Ailem artık izin vermiyor, korkuyorlar benim için ancak direnebildiğim kadar direnmek istiyorum. Çok şey öğrendim burada. Bir evim olacağına bir dostum olsun diyorum artık. Maddi olarak bir kazancım olmasa da ileride 'Ben direnerek hakkımı aradım' demek istiyorum." Öte yandan Çağdaş Hukukçular Derneği'nden (ÇHD) gelen avukatlar, patronların, kolluk kuvvetlerinin işçilere uyguladığı şiddet ve hukuksuzluklar ne temsilci işçilerle beraber Çatalca Adalet Sarayı'na suç duyurusunda bulundular.
ÇHD İstanbul Şube Başkanı Ezgi Önalan işçilere yaptığı konuşmada, "Direnişin gücünü kırmak isteyen kolluk güçleri ve patronlar hakkında suç duyurusunda bulunduk. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube olarak canlarıyla direnen Polonez işçilerinin yanındayız ve süreç boyunca davalarının da takipçisi olacağız" dedi.
∗∗∗
ANAYASAL HAKKIMIZI KULLANAMIYORSAK BU HAK NEDEN VAR
Direnişin en başından itibaren ön safhalarda yer alan Nafiye Keklikçi, ise ülkede hukukun işlemediğinin altını çizdi. Keklikçi, "Bir madde koymuşlar. Anayasa'nın 51. maddesinde işçiler sendikalı olabilir deniyor. Biz Türkiye vatandaşıysak neden sendikalı olma hakkımızı kullanamıyoruz? 5 gündür burada betonların üzerinde uyuyoruz. Taş devrinde gibi süründürüyorlar bizi. Bu sapladıkları bıçak yüreğimizi kanatıyor" dedi.
∗∗∗
20 YILLIK EMEĞİMİZİ BIRAKIP GİTMİYORUZ
İşçiler arasında fenalaşıp hastaneye kaldırılan, daha sonra direniş alanına tekrar geri dönen Bedriye Önal ise sonuna kadar mücadele edeceklerini belirtti. Önal, "Kim 20 yıllık emeğini bırakıp gitsin. Bu yıldırma politikaları hiçbir işe yaramıyor. Açız evet, çok üşüyoruz evet ama kazanana kadar da buradayız. Neredeyse 5 aydır direniyoruz. Değil 5 ay, 1 yıl da geçse hakkımızı almadan vazgeçmeyeceğiz. Yalnız ben değil burada direnen kimsenin mücadeleden vazgeçmeye niyeti yok" ifadelerini kullandı.