Burić, “Sözleşmeyi terk etmek ve Avrupa’daki kadınları koruma mücadelesinde geriye doğru büyük bir adım atmak üzücü olacak” dedi

Polonya’da İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış isyanı

Doğuş Sarpkaya

TÜRKİYE’de iktidarın hemen her gün bir kadının öldürülmesine karşı İstanbul Sözleşmesi feshetme girişimine tepki yağarken Polonya'dan gelen haber Avrupa’da gündemi belirledi. Muhafazakâr hükümetin Katolik lobisine boyun eğerek kadın haklarını korumayı amaçlayan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı almasına Avrupa'dan tepki yağdı. Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, pazartesi günü İstanbul Sözleşmesinin feshi üzerine çalışmaya başlamak için Aile Bakanlığı’na resmi başvuruda bulunacağını açıkladı. Avrupa Konseyi aşırı sağcı Polonya hükümetinin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma kararını 'alarm verici' olarak niteledi.

İktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), aday gösterdiği Andrej Duda’nın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasıyla birlikte antidemokratik icraatlarına hız verdi. Hükümet kısa sürede Avrupa Birliği bütçe görüşmelerinde hibelerin kullanılmasında hukuk devleti ilkelerinin gözetilmesi gerektiğine ilişkin maddeyi veto etti. Medyanın tümüyle ele geçirilmesi için planlar yaptığını açıkça dillendirdi, yargı reformu adı altında yargıya müdahalenin önünü açan kanunlar çıkardı. Şimdi de önlerinde kadına karşı şiddeti önleyen İstanbul Sözleşmesi var.

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme adımlarını atmaya başlayacaklarını duyuran Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, “Sözleşmenin kadına yönelik şiddetle mücadele hükümlerini kabul ediyoruz. Ancak ideolojik unsurları reddediyoruz. Biyolojik cinsiyete karşı sosyo-kültürel cinsiyet dayatılıyor” dedi. Ziobro, Polonya’nın iç hukukunun kadınları şiddetten korumak için yeterli olduğunu savundu. Sözleşmenin ebeveyn haklarına da müdahale ettiğini savunan bakan, verilen cinsel eğitimin eşcinselliği özendirdiğini iddia etti. Ziobro, Adalet Bakanı olmadan önce de sözleşme için “Feminist lobinin eşcinsel ideolojiyi meşru kılma hedefiyle icat ettiği bir belge” ifadelerini kullanmıştı.

Kadına düşmanlık yeni değil

PiS, iktidar olmadan önce de İstanbul Sözleşmesi’ne karşıydı. Kadınlara yönelik ve aile içi şiddeti önlemeye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin, 2015 yılındaki onayından bu yana Hukuk ve Adalet Partisi “Polonya geleneğini ve kültürünü körü körüne kınamak” anlamına geldiğini düşündüğü bu belgeye karşı olduğunu açıkça dillendirdi. PiS’in muhalefet olduğu bu dönemde Bronisław Komorowski devlet başkanıydı.

PiS, 2016'da çoğunluk hükümetine sahip olduğunda, Polonya'nın sözleşmeden çekilmesi gündeme getirildi. Hükümetin Sivil Toplum ve Eşit Muamele Tam Yetkilisi Adam Lipuński ve Aile, Çalışma ve Sosyal Politika Bakanı Elżbieta Rafalska da dahil olmak üzere, iktidar kampını temsil eden birçok politikacı çekilmeyi destekledi. Cumhurbaşkanı Andrzej Duda da anlaşmanın maddelerini “uygulamamayı” önerdi.

Seçim sonrası ilk icraat

2016’dan bu yana konu hükümet tarafından dillendirilmedi ancak ortadan kalkmadı. Bu süreçte kürtaj hakkının kısıtlanması için ve cinsel eğitim ile eşcinsellik karşıtı kampanyalar, PiS’e yakın sivil toplum kuruluşları tarafından örgütlendi ve bu konuların mecliste görüşülmesi sağlandı. Geçen yılın sonunda senato, hükümeti sözleşmeyi reddetmeye çağıran Katolik çıkar grupları tarafından hazırlanan bir dilekçeyi incelemekle meşgulken, Aile, Çalışma ve Sosyal Politika Bakanlığı temsilcileri harekete geçmek için doğru zamanın geleceğini garanti etti.

Sonunda zaman geldi gibi görünüyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Politika Bakanı Marlena Malag 16 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme çabalarının sürmekte olduğunu açıkladı. 2 gün sonra sorunun gözden geçirildiğini vurgulayarak “Polonya anayasasına yabancı ideolojik içerik dayatmaya yönelik tüm girişimler ve ülkemizde kabul edilen kurallar ve normlar kabul edilemez” dedi.

Malag’ın bu açıklamasından sonra kadın örgütleri hızla tepki verdi. Kadın Hakları Merkezi’nden “İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti yasal olarak tanımlayan ilk uluslararası anlaşmadır. İmza sahibi ülkelerde kadına yönelik şiddeti önlemek, etkili tedbirler uygulamak, failleri kovuşturmak ve cezalandırmak, mağdurlara destek mekanizmaları kurmak ve sağlamak için bağlayıcıdır. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeye rıza göstermiyoruz!” açıklaması geldi. Örgüt, her yıl yaklaşık 800 bin kadının aile içi şiddete maruz kaldığını tahmin ediyor.

Adalet Bakanı Ziobro’nun açıklamaları ve İstanbul Sözleşmesi'nin feshi için Aile Bakanlığı’na resmi başvuruda bulunacağını açıklaması sonrası girişim çeşitli kentlerde protesto edildi.

“İstanbul Sözleşmesi’nin hiçbir yerinde erkek çocukların elbise giymesi özendirilmiyor” diyen feminist avukat ve akademisyen Prof. Monika Platek “Cinsel yönelim meselesi hiçbir maddede yer almıyor. Eşcinsel evlilik hiçbir maddede yok. Ancak sözleşmeyi sunma şekli, halkı kötü niyetle yönlendirdiklerini kanıtlıyor” dedi.

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinović Burić ise yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi'ni terk etmek ve Avrupa'daki kadınları koruma mücadelesinde geriye doğru büyük bir adım atmak üzücü olacaktır" dedi.

Kaynak: DW Türkçe,
wyborcza.pl, Avrupa Komisyonu İnternet Sitesi