Gericilik üzerine kurgulanan seçim kampanyası, Polonya’da Duda’ya yüzde 51 oy getirdi. LGBTİ+ kimliğe sahip insanlar, ülkenin yarısının onlara karşı olduğunu hissediyor

Polonya’da nefret siyaseti

Josephine Huetlin

Hak savunucusu Bartosz Staszewski geçtiğimiz haftalarda Polonya başbakanı Andrzej Duda tarafından ağırlandı. Ziyareti sırasında Duda’ya üç fotoğraf gösterdi. İlki, geçen sene Varşova’da köprüden atlayarak intihar eden trans hakları savunucusu Milo’ya aitti. Diğer ikisi ise Dominic ve Kacper’e aitti; okulda akran zorbalığına uğrayan bu çocuklar, kendilerini asarak intihar etmişlerdi.

Staszewiski, Duda’nın bu görüşmeyi, seçim kampanyasını yıpratmaya çalışan LGBTİ+ savunucularına karşı ‘koz kullanmak’ istediğinin farkındaydı. Staszewiski, Duda’ya “umarım bu çocukları kabuslarınızda görürsünüz” dedi.


Nefret dolu bir kampanya yürüten Duda, seçimi kıl payı kazandı. Kampanyası boyunca farklı cinsel kimliklere sahip kişilere ve Katolik Polonya’yı tehdit eden ‘ideolojilerine’ yönelik korkuları besleyip durdu.

HOŞGÖRÜ BİLDİRİSİ

Polonya’da milliyetçi sağcılar bu stratejiyi uzun süre önce benimsediler. Fakat geçen şubat ayında Varşova’nın liberal belediye başkanı Rafal Trzaskowski, LGBTİ+’lar için “hoşgörü bildirisini” yayımladığından beri dozu artırdılar. Trzaskowski bu seçimde Duda’nın başlıca rakibiydi.

Polonya’nın sağcı Hukuk ve Adalet Partisi hem AB seçimlerinde, hem ülke seçimlerinde LGBTİ+’ların Polonya kültürünü tehdit ettiği savıyla kampanya yürüttü. Duda daha da ileriye gitti ve LGBTİ+’ların insanlığını görmezden gelerek ortaya ‘ideoloji’ lafını attı. Staszewski’nin söylediğine göre, fotoğrafları gören Duda “LGBT ideolojisiyle savaşmaya devam edeceğini” söyledi ve “Bu çocukların eşit haklara değil, psikoloğa ihtiyaçları var” dedi.

ÜLKEDEN AYRILMAK

LGBTİ+ aktivisti Hubet Sobecki’nin aktardığına göre, son seçimlerden sonra birçok insan ülkeyi terk etme planları yapıyor ve farklı bir AB ülkesinde yaşamayı düşünüyor. “Bu kararı şimdiye dek ertelediler, çünkü son seçimden ümitliydiler” diyor.

Homofobik karalama kampanyaları, nefret suçlarında da artışa sebep oldu. Homofobi karşıtı kampanya yürüten Magdalena Swider, fiziksel saldırıya uğrayan ya da LGBTİ+ oldukları için evleri dağıtılan çok sayıda insan olduğunu söylüyor.

Homofobik suçlar genellikle polise bildirilmiyor ve yargı süreci işletilmiyor çünkü Polonya hukuku toplumsal cinsiyet odaklı ayrımcılığa dair koruma sunmuyor.

İNTİHAR DÜŞÜNCELERİ

LGBTİ+ insanların ruh sağlığı da tehlikede. 2016 yılında yayınlanan bir rapora göre okul çağındaki LGBTİ+ gençlerin yüzde 70’i intihar düşüncelerine sahipti. 2021 yılında bu konuda yeni bir rapor yayınlanacak.

Nicalus Copernicus Üniversitesi’nden Kosma Kolodziej 25 yaş altı LGBTİ+ insanları beş senedir yakından takip ediyor. Bu sene yaptığı çalışmaya göre intihar düşünceleri olan LGBTİ+ sayısı yüzde 84’e kadar yükseldi. Kolodziej’in araştırmasına göre intihar teşebbüsünde bulunan LGBGQ ergenlerin oranı yüzde 30’dan 45’e çıktı. Swider, “Bu sene yirmili yaşlarda bir model intihar etti. Bu ülkede, ona saygı duymayan insanlarla yaşayamayacağını söylüyordu” diyor.

Polonya’da yakın zamanda büyük bir seçim yok, Swider böylece “nefret söyleminin azalabileceğini” umuyor. Fakat bölge konseylerinin yaklaşık üçte biri halen Katolik aşırılıkçıların baskısı altında. Bu konseylerden bazıları kendilerini “LGBT ideolojisi yoktur” diye tanımladılar bile. Bazıları da yerel okullara aşırılıkçıların hazırladığı ‘çözümleri’ ve broşürleri gönderdiler bile.

Homofobi karşıtları, homofobik ve transfobik saldırıların yüzde 30’unun okullarda yaşandığını söylüyorlar. Polonya devletinin eğitim müfredatında LGBTİ+ meselelerine hiç yer verilmemesi de durumu iyileştirmiyor. Şu günlerde okulların bu konuda destek verme kapasitesi daha da kısıtlı. Swider’ın söylediğine göre “öğretmenler ve eğitimciler LGBTİ+ konusunda herhangi bir şey söylediklerinde kovulma tehdidiyle karşılaşıyorlar.”

polonya-da-nefret-siyaseti-758774-1.


ZORBALIKLA MÜCADELE

Homofobi Karşıtı Kampanya, geçtiğimiz yıl senelik “Gökkuşağı Cuma” etkinliğini planladığı esnada Eğitim Bakanlığı okullara bir yazı göndererek, bu etkinliğe katılırlarsa, mahkemeye vereceklerini ifade etti.

Bu tehdidin yasal dayanağı yoktu fakat öğretmenleri korkutmaya yetti. “Bazı akılalmaz hikayeler anlatılıyor” diyor. Bir kreşte yaşanan olayda, gökkuşağı çizen çocuklara öğretmenin “Bunu çizemezsiniz, biri görürse başım belaya girer” dediği söyleniyor.

Kadın hakları alanında çalışan Agata Teutsch, okullarda akran zorbalığına karşı eğitimler verilmesi gerektiğini söylüyor ve eğitim sisteminin LGBTİ+ insanlar için daha da elverişsiz hale gelmesinden endişelendiğini ifade ediyor. Aynı zamanda hükümetin planladığı bütçe kesintilerinden söz ederek, “İlk kovulanlar, sorun çıkaran öğretmenler olacak” diye ekliyor.

2016 yılında yapılan araştırma, ergenlik çağındaki LGBTİ+’ların birçoğunun aileleri tarafından kabul edilmediklerini hissettiklerini tespit ediyor. Anket çalışmasına katılanların yalnızca yüzde 12’si babaları tarafından kabul edildiklerini ifade ediyor. LGBTİ+ gençlere yönelik psikolojik destek ise yalnızca sivil toplum kuruluşları ve dayanışma toplulukları vasıtasıyla verilebiliyor.

Duda seçim zaferini ilan ettiği sırada, genç trans hakları savunucusu Malgorzata Szutowicz arkadaşının evinde gözaltına alınıyordu. Tutuklanma gerekçesi ona söylenmedi ve onu nereye götürdükleri belirsizdi.

Szutowicz, ‘queer’ kimliğe mensup anarşist bir kolektifin üyesi. ‘Saçmalığa Son’ isimli kolektif geçen sene aşırı sağcıların yürüttüğü eşcinsellik ve kürtaj karşıtı karalama kampanyalarına tepki olarak doğdu. Savcı, Szutowicz’in katıldığı bir eylem gerekçesiyle ‘holiganlık’ suçuyla tutuklanmasını talep etti. Eylem, eşcinselliği pedofiliye benzeten bir kampanyaya karşı düzenlenmişti. Szutowicz, daha sonra delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Sobecki, “Son aylarda bu tip birçok olay yaşanıyor. Polis demokrasi yanlısı hak savunucularını hukuki zemin olmaksızın tutukluyor” diyor.

OTOKRASİ ÖZENTİSİ

Swider “İki sene önce bazı yasaları lehimize değiştirme ümidimiz vardı” diyerek, okul müfredatını LGBTİ+ duyarlılıklarını içerek şekilde değiştirme girişimlerinden söz ediyor. Fakat bu günlerde iktidarda otokrasi özentisi Hukuk ve Adalet partisi var ve önüne gelen her şeyi imzalayan Duda’nın lakabı ‘dolma kalem’. Swider, “Şimdiki çabamız ise mevcut yasaların altının oyulmasını engellemek” diyor.

İki sene önce görülen bir davada, Homofobi Karşıtı Kampanya, hazırladıkları afişleri bastırmayı reddeden bir matbaacıyı dava etti. Yüce Divan’a giden davada, ilk aşamada kampanyacılar lehinde karar alındı. Mahkeme matbaacının, cinsel tercihe dayalı ayrımcılık yaptığına hükmetti. Fakat sonra Başsavcı “Bu karara dayanak olarak sunulan madde, anayasaya aykırı” dedi. Hukuk ve Adalet partisi kontrolündeki Anayasa Mahkemesi’ne giden davada, heyet savcıyı haklı buldu.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Daily Beast