Polonya ile İsrail arasında ciddi krize dönüşecek olan bir “soykırım” tartışması sürüyor uzun süredir. Nazilerin, adı bugün bile tüyler ürperten toplama kampları kurdukları Polonya’da

Yahudi Soykırımı’nda Polonya’nın Nazilerin suç ortağı olduğunu ifade edenlerin cezalandırılmasını öngören yasa, parlamentonun alt ve üst kanatlarından geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Andrzej Duda tarafından da onaylandı. Şimdi gözler Anayasa Mahkemesi’nde. Oradan da onay çıkarsa bundan böyle Polonya’da herhangi biri “Polonya, Yahudi Soykırımı’nda Nazilerle suç ortaklığı yaptı” dediğinde üç yıla kadar hapis cezası alabilecek.

Duda, onaylamadan önce yasayı “özenle gözden geçireceğini” belirterek “herkesin Polonyalıların işledikleri suçları ve utanç verici davranışlarını dile getirme hakkı vardır” demişti. Ama ülke içindeki milliyetçi çevrelerden gelen baskılara direnemeyip boyun eğmiş belli ki. Yasayı onaylamasaydı, uluslararası baskılara boyun eğdiği, dolayısıyla “egemen devlete” yakışır tutum sergilemediği eleştirileriyle karşılaşacaktı.

Polonya hükümeti, ülke (ulus) olarak haksız yere suçlandıklarını, soykırımın yapıldığı yıllarda ülkelerinin Nazi işgali altında olduğunu, dolayısıyla kamplardan “Polonya ölüm kampları” olarak söz edilmemesini, soykırımının da ortağı olmadıklarını iddia ediyor. İlk bakışta haklı gibi görünen açıklamalar bunlar ama ikna edici değil. Polonya, AB ülkeleri içinde en tutucu ülkelerden biri. Çok ama çok köklü antisemit bir tarihi de var. Bir ara AB Anayasası’nın Hıristiyanlığı temel alması gerektiğini de isteyip durmuştu. Söz konusu yasayı geçiren iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) aşırı sağ eğilimli, muhafazakâr Katolik bir parti. Antisemit bir damarı olduğu da bilinmiyor değil. Adı geçen yasayı ileri sürdüğü gerekçelerle çıkarmış oluşu bu nedenle inandırıcı bulunmuyor.

Yasayı savunanlar yanılıyorlar. Elbette tarihlerini onlardan daha iyi bilecek değiliz. Ama “milliyetçi refleks” saklama/örtme konusunda beceriklidir. Nazi işgali başladığında Yahudilere karşı katliamlara katılan binlerce Polonya vatandaşının olduğu bir gerçektir. Jedwabne katliamında yüzlerce Yahudi, Polonyalı sıradan vatandaşlarca katledildi, Kielce’de de Polonyalılar kapı komşuları Yahudileri öldürdüler. Bu bilgiler Polonyalı komünistler tarafından yazılmış kitaplarda ayrıntılarıyla anlatılır. Tabii ki tüm Polonyalılar Soykırım’dan sorumlu tutulamaz. Yahudileri uğradıkları felaketten kurtarmak için yaşamlarını tehlikeye atan binlerce Polonyalı da var.

İsrail bu noktada Polonya hükümetine tepki göstermekte tamamen haklı ama her zamanki gibi meseleyi “soykırımın reddi” gibi ele alıyor. Polonya, (asıl niyeti bu olsa da) Soykırım’ı reddediyor değil. Sadece Soykırım’da Nazilerin suç ortağı gibi görülmek/gösterilmek istemiyor. Ama bunda da pek haklı değil.

Çünkü Polonya hükümeti, geçmişte yaşananları “ülkemiz işgal altındaydı” bahanesine sığınarak yok sayamaz, sorumluluğu üstünden atamaz. Aynı tutumu Almanya da alabilir, “geçmişin Nazi uygulamaları bizi bağlamaz” diyebilirdi pekala. Bugünkü Polonyalı kuşağın da, Polonya siyasi mekanizmasının da Soykırım’da payı/suçu olmayabilir. Ancak Polonya hükümeti, tarihindeki bu korkunç insanlık suçundan, siyasi olarak değilse bile, “tarihi/ahlaki” olarak sorumludur.

Üstlenerek, kabul ederek bir suçun yükünü (elbette vicdani ağırlığını) üzerinden atabilir, uluslararası yaptırım tehlikesini bertaraf da edebilir bir hükümet. Polonya hükümeti bunu yapsa, şimdi yaptığından daha doğru bir tutum almış olurdu. “Ben yapmadım, o yaptı” tutumu siyasi olarak bir yere oturur ama ahlaki olarak bir yere kondurmak zordur. Yahudi katliamına, katline karışan Polonyalılar adına (bir avuç da olsalar, ki bir avuç değildiler), onların suçunu “ahlaki/tarihi” olarak kabullenmek kaybettiğini sandığından daha çok şey kazandırırdı Polonya’ya.

Ama Polonya’da iktidar sağcı. Ne beklenir ki?

Vicdanın izini takip etmek sağcının işi değildir.