Polonya siyasetinde dönüşüm sinyalleri

Marcin Zaborowski

Polonya her yıl 11 Kasım’da Egemenlik Günü’nü kutluyor. Ancak bu gün uzun yıllardır milli birlik-beraberlikten ziyade aşığı sağcı eylemlere sahne oluyor ve Varşova’nın yabancı sakinlerine evden çıkmamaları telkin ediliyor. Aşırı sağcı grupların içinde bolca Polonya milliyetçisi bulunuyor ve bunların çoğu sokağa beysbol sopalarıyla çıkıyor, yüzlerini kapatıyor ve polis koruması altında uç semboller taşıyarak geçit töreni yapıyorlar.

Aşırı sağcıların eylemleri hemen her sene hengâmeye dönüşüyor. Bir defasında aşırı sağcılar tarafından “liberal” bulunan TVN televizyonunun canlı yayın aracı yakılmış, otobüs durakları parçalanmış ve bazı liberal eylemciler dövülmüştü. Eylemciler şehrin merkezindeki gökkuşağı anıtını her sene ateşe verdiğinden yetkililer sonunda anıtı tamamen kaldırmanın en güvenli seçenek olduğuna karar verdiler.

Milliyetçi söylemin kontrolsüzlüğü
Bu sene kutlamaların daha özel ve barışçıl olması amaçlanıyordu. Nihayetinde Polonya’nın bağımsızlığının 100. yılı kutlanacaktı. Sağcı hükümet uzun süredir bu yıl dönümünü özel bir gün olarak ön plana çıkarıyordu ve kutlamalarla ilintili çeşitli projelere milyonlarca para harcadı. Mevcut hükümet aynı zamanda aşırı sağcı gruplara yakın duruyor ve geçmişte bu grupları sık sık savundu, desteklerine bel bağladı. Hal böyle olunca, Hukuk ve Adalet Partisi’nin aşırı sağcıların aşırılıklarını bastıracağı ve bu özel günde gerçekten birlik-beraberlik havası oluşturmak için çabalayacağı beklentisi oluştu. Ancak şu noktada böyle bir şey olmayacağı netleşti. Yıllardır milliyetçi söylemleri körükleyen popülist hükümet, yaşanacak olayların yankılarından endişe ederek eylemleri kontrol edemeyeceğine karar verdi ve verdiği resmi desteği çekti.

Dolayısıyla Polonya’nın bağımsızlığının yüzüncü yılını kutlayacak tek grup, öfkeli ve yabancı düşmanı aşırı sağcılardan oluşacaktı. Bu koşullar altında Varşova Valisi Hanna Gronkiewicz-Waltz eylemleri yasaklama kararı aldı. Valinin bu kararını zorunlu kılan birkaç temel sebep vardı. Bir defa, aşırılıkçı milliyetçilerin elinden Varşova kadar çekmiş bir şehir daha yoktur. Mayıs 1945’te savaş sona erdiğinde Varşova bir harabeden ibaretti. Yahudi nüfusunun kökü kazınmıştı ve Ağustos 1944’te başarısız olan ayaklanması sonucu yüz binlerce sivil ya öldürülmüş ya da sürgün edilmişti. Dolayısıyla Varşova’daki kutlamaların Nazilerin ideolojik mirasını yaşatanlar önderliğinde yer bulması düşünülemezdi.

Varşova’nın çağdaş kimliği
İkincisi, Polonya’nın mevcut sağcı ve popülist hükümeti kutlamaları resmen eline yüzüne bulaştırdı. Aylar boyu büyük kutlamalar yapılacağı mesajını verdi ve günler kala hükümetin kutlamalara katılmayacağını duyurdu. Şimdi yine fikir değiştirmiş gibi görünüyorlar çünkü 12 Kasım’ı resmi tatil ilan ettiler. Tüm iş kurumları, okullar ve üniversiteler bu plan değişikliğine yalnızca birkaç gün içinde ayak uydurmak zorunda. Varşovalıların güvenliğinden ve emniyetinden sorumlu olan vali, karar vermek için sürekli fikir değiştiren birkaç adamı bekleyemezdi.

Son olarak, Varşova’nın oldukça liberal bir şehir olduğunu hatırlatmakta fayda var. Daha üç hafta önce yapılan yerel seçimlerde liberal muhalefet partisinin adayı seçimi açık ara farkla kazandı. Hukuk ve Adalet Partisi’nin adayının devlet şirketlerin ve hükümet tarafından büyük destek görmesi sonuçları etkilemeye yetmedi.

Varşova’nın Polonya siyasetinde liberal ve renkli bir yeniden doğuşa sahne olması hayli olası… Buradan doğacak hareket ülkeyi yöneten popülist sağcılara karşı çıkacaktır. Öfkeli ve yabancı düşmanı aşırı sağcılar Varşova’nın çağdaş karakteriyle uyuşmuyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Independent - ind.pn/2Dd28jc