Popüler kitle kültürü bir başkadır

ColumbIa Üniversitesi Öğretim Üyesi Herbert Gans’ın “Popüler Kültür ve Yüksek Kültür” isimli çalışmasında kitle kültürünü bazı ana temalar üzerine nasıl inşa ettiğine bir bakalım. Popüler kültür, yüksek kültürün aksine, kâr zihniyetli yatırımcılar tarafından sadece parasını ödeyen izleyiciyi memnun etmek üzere üretilir. Bu durum pek çok yüksek kültür yaratıcısını da baştan çıkartır ve böylece onun yetenek kaynağını tüketir. Yüksek kültür sinemacı, bireysel vizyonu ile sanat üretirken, popüler kültür ciddi sinemacıların pek dahil olmadığı türde eserler üretir. Maalesef, yüksek kültür küçük bir grup insana hitap ederken, örneğin ABD’de bile bu sayı 500 bini pek geçmez, popüler kültürden bir dizi milyonlarca izleyiciyi kendisine çekebilmektedir. Ve elbette televizyon kanallarından veya dijital platformlardan sadece yüksek kültür yayınları beklemek imkânsızdır. Ancak şu tespitleri dikkate alarak eserlerin niteliklerine bakmak yanlış olmayacaktır.

1- Popüler kültür içeriğinin tüketilmesi izleyicide sahte mutluluklar yaratır hatta bazı durumlarda onlara zarar da verir.
2- Popüler kültür formülleri, stereotip düşünceleri, karakterleri ve konuları daha çok kullanırken, yüksek kültür bu yaklaşımları çok daha az kullanmaktadır.

populer-kitle-kulturu-bir-baskadir-807480-1.

YÜKSEK VE POPÜLER KÜLTÜR ARASINDA

“Bir Başkadır” dizisini izlerken hissettiğim duygular ve dizinin bende küskünlük yaratmasının nüansları dizinin tam da arada kalmışlığında yatmakta. Kimseye haksızlık etmek gibi bir niyetim yok, her ne olursa olsun “Bir Başkadır” düşük kalite yerli dizi dünyamızda ayrı bir yerde duracak, biçim olarak üst kalibrede olan, oyuncu performanslarının göz doldurduğu bir yapım. Ancak varlık sebebiyle direkt olarak popüler kültürden beslenen bir dijital platform işi olan bu diziyi izlerken hissettiğim şey, Berkun Oya’nın çağdaş kültür piyasasının gereklilikleri sebebiyle yüksek ve popüler kültür arasında bir yerde sıkışmış olduğu yönündedir. Bir Başkadır, ele aldığı ve fazla kabaca kategorileştirdiği karakterler üzerinden yapmaya yeltendiği toplumsal okuma geç kalmış bir okumadır. Her ne kadar nostaljiyi mizanseninin tüm unsurlarına yerleştirmiş olsa da, özellikle müzik kullanımı ile seyirciyi tavlamış olsa da bugünün toplumu için bu tarz bir okuma sahtedir. İşte o yüzdendir cümlemize “çok güzel dizi” diye başlayıp “ama” diye devam etmelerimiz. Evet, kabul edelim, Netflix'in bu yeni Türk mini dizisi Türkiye'de çok büyük heyecan uyandırdı. En önemli sorusu dizi bunu nasıl başardı değil, dizi neden bu denli büyük bir infial yarattı? Bunun başlıca sebebi tam da yazının başlangıcında dediğim popüler kültür yani kitle kültürü ile bire bir ilgili. Netflix, bu kitle kültürü damarını azdıracak formülleri yeni keşfetmedi. Hatta Bir Başkadır’ın muadil formülleri Unorthodox ve Shtisel dizileri de ait oldukları topluluklarda benzer sesler getirdi. Bu diziler için o zaman ne düşündüysem, Bir Başkadır için de benzer şeyleri düşündüm çünkü hepsi toplumun ayrışmalarına, kavgalarına, özlemlerine benzer kafa yapısı ile bakıyorlardı.

populer-kitle-kulturu-bir-baskadir-807481-1.

ZARAR GÖREN ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ

Popüler kültür zararların en büyüğünü aslında eleştiri kültürüne vermekte. Bu gerçeği göz ardı ederek diziyi eleştirecek olursam şunları rahatlıkla söyleyebilirim. Bir Başkadır, basit bir anlatımı olan, fazla kolay anlaşılır, yer yer zorlama duran bir yapım. Ortaya koyduğu Türkiye mozaiği iddiasının hakkını veremeyen, sosyal, kültürel, cinsiyet taraflarının stereotip karakterler üzerinden okuması ile de popüler kültüre ait bir yapım. Ve dolayısıyla abartılı beğeniler almış bu dizinin siyasetsizliği fazla can sıkıcı. Açıkçası Yeni Türkiye Türkiye'sinde siyasetsiz bir toplum sosyolojisi okunabilemez. Toplumsal yapı siyasal yapıdan bağımsız olamaz. Dizide iki uçta çizilen iki karaktere bakalım: Kendisine danışanlara yardımcı olmaya çalışan hoca Ali Sadi ve psikiyatrist Peri. Kodları sosyal gerçek bir damara temas etmeye meyilli olduğundan çıkarsak yola, bu iki karakter aslında gerçeği yansıtmıyor, kurmaca bir dünya için ise fazla üçkâğıtçı portreler. Robert Kolejli, yalı kızı dizide önyargılı biri olarak gösterilirken aslında önyargılı olanın bu karakteri kurgulayan olduğu hissediliyor. Kategorileştirilmiş olan Ali Sadi gibi ılımlı Müslüman hocalar çoktan siyasileşti, Peri’lerin sınıfından olanlar ise bu ülkeden çoktan ayrıldı. Açıkçası Türkiye toplumu biz bu diziyi izlemeden seneler öncesinde sert ve büyük yarılmalar yaşadı, hem siyaseten hem de kimliksel olarak. Bu açıdan bu dizi belki Gezi öncesinde hatta kolay kolay affetmeyeceğim Yetmez ama Evetçi’ler döneminde olsaydı belki bir nebze dizinin neye temas etmeye çalıştığını anlamlandırabilirdim. Ama bunun için çok geç. Bugün toplum içinde toplum için bir söz söylemek isteyen her türlü sanat eseri topluma cesur ve net hikâyeler borçludur.