Popüler kültürde yaratılan klasik viking algısı hatalı

Ezgi Altınışık

Nature dergisinde yayınlanan Viking Dünyasının Popülasyon Genomiği başlıklı makalede, Viking Çağı'nda (750-1050 yılları arasında) Avrupa'dan Grönland'a kadar yayılan İskandinavya popülasyonlarına ait 442 insan genomunun analizi yapıldı ve bu veriler, Vikingler'den önce yaşamış 1000 insana ait bulgular ve günümüzde yaşayan 3.855 kişiden alınan genomlarla kıyaslandı.[1] Bu araştırma sonucunda, Viking Çağı'nda İskandinavya yönlü gen akışının güneyden ve doğudan olduğu anlaşıldı. Bu süreçte İngiltere'ye Danimarka'dan, Baltık Denizi bölgesine İsveç'ten; İrlanda, İzlanda ve Grönland'a Norveç'ten göçler olduğu görüldü. Bu durum, Viking Çağı'ndaki İskandinavya toplumlarının diğer Avrupa ülkelerinden de dikkate değer miktarda gen aldığını gösteriyor.

Bu durum, popüler kültürde yaratılan tek tip, "sarışın veya kızıl sakallı, sadece denizlerde dolaşan" Viking algısının doğru olmadığını gösteriyor. Vikingler çok daha karmaşık bir popülasyon yapısına sahiplerdi, çok geniş topraklara yayılmışlardı ve dolayısıyla "Viking" olarak tanımlanan bireyler, çok geniş bir fiziksel çeşitliliğe sahiplerdi. Bu bakımdan, çeşitlilik bakımından, diğer insan toplumlarından pek farklı değillerdi; hatta yapılan çalışmalar, koyu kahverengi saç renginin Vikingler'de oldukça yaygın olduğunu gösteriyor. Cambridge Üniversitesi ve Kopenhag Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ekse Willerslev şöyle diyor:[2]

Vikingler sarışın İskandinavlar ile sınırlı değildi. Genetik olarak da bunu görebiliyoruz; saf bir İskandinav toplumu değillerdi. Viking olmak, saf bir şekilde etnik bir olgu değildi, daha ziyade İskandinav olsanız da, olmasanız da edinebileceğiniz bir yaşam biçimiydi.

Bir diğer deyişle, günümüzde her ne kadar Vikingleri iri sakallı, Avrupa kıyılarını yağmalayan tek bir kitle olarak görmeye meyilli olsak da, Vikingler kendilerini muhtemelen böyle görmüyorlardı. Daha ziyade yağmalamak, ticaret yapmak, balık tutmak ve yayılmak için yelken açan, çok sayıda farklı alt gruptan oluşan bir topluma sahiplerdi. Bu grupların her birinin ortak bir kültürü vardı; ancak ortak bir kimliği yoktu.[3]

Makalede, Tunç Çağı'ndan (MÖ 2400) Erken Modern Dönem'e (MS 1600) kadar yaşamış, büyük kısmı Viking Dönemi'nden olan 442 bireye ait genom dizilendi. Bu, antik genom çalışmaları için oldukça büyük bir sayı olması bakımından çarpıcıdır; öyle ki, uzmanlar bunun "tarihte bugüne kadar Vikingli iskeletler üzerinde yapılmış en büyük DNA analizi" olduğunu iddia ediyorlar.[4] Araştırmaya dahil edilen iskeletlerin sahiplerinin vakt-i zamanında yaşadıkları dönemler ve coğrafyalara bağlı dağılımları aşağıda görülebilir.

Nature

Araştırmaya dahil edilen toplumlar arasında, Sami ve Avrupa kökenli insanlar da bulunmaktadır. Örneğin Asya kökenli ren geyiği çobanları olan Sami toplumların Vikingler'e karşı agresif olduğuna dair arkeolojik kayıtlar bulunmaktadır.[5] Oslo'daki Kültürel Tarih Müzesi'nde arkeolog olan Cat Jarman şöyle diyor:[6]

Bu kimlikler genetik veya etnik değildir. DNA sayesinde bunlara dair yedek verilerimizin olması gerçekten çok önemli.

Yaygın kanıya göre, Viking Çağı bireyleri, Avrupa Tunç Çağı ve sonrasındaki toplumlardan genetik olarak çok da farklı değillerdir; ancak detaylı bakıldığında, aslında aralarında farklılaşmalar olduğu görülebiliyor. Bu detayları tespit etmek önemli, çünkü popülasyon yapısını ve topluluklar arasındaki ilişkiyi bu şekilde tespit edebiliyoruz. Örneğin, bu çalışma sayesinde, uzunca bir süredir şüphelenildiği gibi, Vikingler'in sadece yağmacı bir doğası olmadığını, aynı zamanda stabil ticaret ilişkileri de kurabildiklerini göstermektedir.

Bu görseli, kabaca noktaların birbirine uzaklığına bakarak yorumlayabilirsiniz. Arkadaki gri noktalar daha önceden genetik yapısı bilinenler, öndeki renkliler ise Vikingleri de içeren yeni örnekler.Bu görseli, kabaca noktaların birbirine uzaklığına bakarak yorumlayabilirsiniz. Arkadaki gri noktalar daha önceden genetik yapısı bilinenler, öndeki renkliler ise Vikingleri de içeren yeni örnekler.
Bu görseli, kabaca noktaların birbirine uzaklığına bakarak yorumlayabilirsiniz. Arkadaki gri noktalar daha önceden genetik yapısı bilinenler, öndeki renkliler ise Vikingleri de içeren yeni örnekler.
Nature

Tarihsel olarak Vikingler'den önceki dönem Demir Çağı olarak bilinmektedir. Toplumun Demir Çağı'ndan sonra çok büyük değişimler göstermemesi, genetik süreklilik olduğu anlamına gelir. Araştırmaya göre, genel olarak Vikingler'de belli bir süreklilik mevcuttur. Vikingler'in bir kısmı İngiliz, bir kısmı İskandinav Demir Çağı gruplarına benzemektedir (örneğin İngiltere'deki Vikingler Danimarka'dan buraya göç etmiştir); ancak başka gruplarla da karışmalar yaşanmıştır. Dolayısıyla, evet, Vikingler'de "kabaca" genetik süreklilik var diyebiliriz. Bu sonuç, arkeolojik verilerle de uyumludur.

Fakat yeni çalışma, aynı zamanda İskandinav olmayan toplumlardan Vikingler'e yoğun bir gen akışı olduğunu da göstermektedir. Viking Çağı arkeolojisi alanında uzman olan, York Üniversitesi'nden Dr. Steve Ashby şöyle diyor:[2]

Bu araştırma, Vikingler Çağı'ndaki göçler ve ticaret konusunda uzun bir süredir şüphelenilenleri doğrulamaktadır. Ama aynı zamanda bazı taze fikirler de ortaya koyuyor: Örneğin güney Avrupa ve Asya'dan Vikingler'e akan genler çarpıcıdır. Bu bulgu, o dönemde de toplumlar arasında sıkı bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Araştırmada ayrıca İskandinavya'nın kendi içinde temas ve yalıtımlar konusunda önemli bulgular bulunmaktadır. Vikingler'in yağmacı ordularının kimlerden oluştuğuna dair çok önemli bilgilere erişmemizi sağlamıştır.
Bu görselde de aslında yukarıda bahsettiğimiz ayrıntıları görüyorsunuz. UMAP analizi o detayları görselleştirmede oldukça iyi bir yöntem. Anadolu Tunç Çağına doğru kayan sarı elmaslar İtalya Orta Çağından, dolayısıyla beklenen bir durum.Bu görselde de aslında yukarıda bahsettiğimiz ayrıntıları görüyorsunuz. UMAP analizi o detayları görselleştirmede oldukça iyi bir yöntem. Anadolu Tunç Çağına doğru kayan sarı elmaslar İtalya Orta Çağından, dolayısıyla beklenen bir durum.
Bu görselde de aslında yukarıda bahsettiğimiz ayrıntıları görüyorsunuz. UMAP analizi o detayları görselleştirmede oldukça iyi bir yöntem. Anadolu Tunç Çağına doğru kayan sarı elmaslar İtalya Orta Çağından, dolayısıyla beklenen bir durum.

Bu çalışmanın en dikkat çekici taraflarından birisi, birtakım yeni istatistiksel yöntemler kullanmış olmasıdır. Yeni yöntemlerin geliştirilmesi, ileri doğru toplumların tarihini daha iyi anlamamız açısından çok önemlidir. Bu yöntemlerin sonuçlarını, arkeolojik verilere karşı test ederek, daha isabetli yöntemler geliştirmemiz mümkün olur.

Araştırmanın sonuçlarına göre, Viking gruplarının içindeki genetik çeşitlilik, iç kısımlarda ve kuzeyde daha düşükken, deniz civarındaki toplumlarda artmaktadır. Bu durum, deniz ticaretinin etkileşimi artırdığını gösteren bir faktör olarak görülmektedir. Unutmamak gerekiyor ki Gotland ve Öland, Roma Dönemi'nde deniz ticaretinde önemli bir yere sahipti. Bu durum, genetik yapılarına da yansımış gibi görünmektedir. Genetik verilere bakarak, çeşitliliğin zaman içerisinde arttığı görülüyor, yani zamanla, Vikingler'in diğer popülasyonlarla etkileşimi de artmıştır. Bu bakımdan, denizin insan evrimindeki önemi daha net anlaşılabilir. Nottingham Üniversitesi'nde Viking araştırmaları profesörü olan Dr. Juditch Jesch şöyle diyor:[2]

Bu bulguların tarih kitaplarını yeniden yazmasını beklemiyoruz. Zaten Vikinglerle ilgili halk arasında süregelen renkli popüler mitlerin birçoğunu uzun bir süre önce terk ettik. Yeni araştırmalar, Viking çağındaki hareketlilik dönemlerine, İskandinavya'daki toplumların çok farklı yönlere doğru göçlerine ve geri göçlerine odaklanıyor. Bu sırada Vikingler'in diğer halklarla, dillerle ve kültürlerle karşılaşıp, onlarla etkileştiklerini zaten biliyoruz. İşte bu nedenle bu Vikinglere diyaspora adını veriyoruz.

Arkeologlar çok uzun bir süredir birçok kültürel fikrin İskandinavya'ya Danimarka bağlantısı üzerinden ulaştığını zaten ileri sürüyorlardı. Danimarka'dan Norveç ve İsveç'e doğru akan bu gen akışının, kültürel difüzyon bakımından ne anlama geldiğine yönelik yeni araştırmaları sabırsızlıkla bekliyoruz. Örneğin bu akış, insanların hareketleri sonucunda mı oldu, yoksa işin içinde başka süreçler var mı?

Nature

Vikinglerin popülasyon yapısının oldukça karmaşık olduğu da görüldü. Uzmanlar, Viking toplumlarında 4 farklı bileşene sahip olduğunu düşünüyor: Bunları "İsveç-benzeri", "Norveç-benzeri", "Danimarka-benzeri" ve "Kuzey Atlantik-benzeri" olarak isimlendiriyorlar. Viking göçlerinde, doğuya doğru göçler daha çok İsveç-benzeri genetik bileşen taşırken, İzlanda, İrlanda, Grönland ve Man Adalarına doğru yayılanlar daha çok Norveç-benzeri bileşenleri taşımaktadır. Bugünkü İngiltere'de ise daha çok Danimarka-benzeri bileşen görülmektedir. Yine de, bunların mutlaka istisnaları bulunmaktadır. Dolayısıyla daha karışık grupların hareket ettiğini söylemek mümkündür.

Ayrıca bu çalışmadaki bazı bireylerin Piktlerden olduğu görülmüştür. Piktler, Kelt halklarından birisidir. Ancak bunlar da İskandinav gömü biçimiyle gömülmüşlerdir. Uzmanlar, bunların muhtemelen araya karışmış bireyler olduğunu düşünmektedirler. Buradan yola çıkarak, Viking kimliğinin sadece İskandinav kökenlilerle sınırlı olmadığını ileri sürmektedirler.

Araştırma sırasında ilginç detaylara da rastlandı: Örneğin Estonya'nın Salme ilçesinde bulunan kalıntılarda, 41 erkeğin öldürülüp bir arada gömüldüğü görüldü. Araştrımacılar bu kalıntıların, muhtemelen meşhur deniz savaşlarında öldürülmüş yüksek rütbeli askerlere ait olduklarını düşünüyorlar. Bu kalıntılar, yazılı belgelerde geçen ilk deniz savaşlarından 50 yıl daha erkene tarihlendirilmektedir.

Bu 41 kişinin hepsinin birbirine benzer genetik profili olduğu görüldü. Bu durum, onların muhtemelen aynı şehirden geldiklerine işaret ediyor. Bunların 4 tanesi kardeş ve yan yana gömülmüşlerdir. Veri setinde bulunan, birbirinden yüzlerce kilometre uzakta gömülmüş iki bireyin de kuzen olduğu anlaşılmıştır. Anlayacağınız, tıpkı 2. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi, Vikingler'in savaşlarında da yakın akrabalar, birbirlerinden tamamen habersiz bir şekilde hayatlarını kaybetmişlerdir.

Son olarak, araştırmanın bulgularına göre bugün İskandinavya toplumlarında hala Vikinglerin genetik etkisi mevcuttur; ancak İskandinavya dışında bu etki çok azdır. Ayrıca araştırmada bazı ilginç ve henüz açıklanamamış noktalara da rastlanmıştır: Örneğin Grönland'da keşfedilen iskeletler arasında, günümüzde Norveç olarak bilinen coğrafyadan gelen İskandinav erkekleri ve İngiliz Adaları olarak bilinen bölgeden gelen kadınlar olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu kadınlarda İngilizler ile ilişkilendirilen genler vardır; ancak bunu arkeolojik kayıtlarda görememekteyiz.[6] Bu soru işaretlerinin giderilmesi, yepyeni keşifleri açığa çıkaracaktır.

Bir diğer gizem, Amerika kıtasına ulaşan Vikingler ile ilgilidir. Buralardan çıkarılan iskeletler, genomik analiz için uygun miktarda kalıntı barındırmamaktadır. Bu nedenle Amerika'ya ilk defa ulaşan Avrupalılar'ın kimliği halen bir gizem konusudur. Buna ek olarak Vikingler, doğuda bugünkü Rusya topraklarına kadar ulaşmışlardır ve buralarda yeni toplumların kurulmasına ön ayak olmuşlardır. Ancak bunların kökenlerine yönelik konular, politik olarak oldukça tartışmalıdır ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Özetle, bu araştırma sonucunda Vikingler'in oldukça karışık (heterojen) bir toplum olduğu anlaşıldı. Bu çalışma, Ukrayna'dan İtalya'ya, İskandinavya'dan Grönland'a oldukça kapsamlı bir örneklem içermektedir ve Vikingler'e dair birçok soruyu cevaplama imkanı sunmuştur. Vikingler, kendi dönemlerinde gerçekten geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır; ama sonrasında bu sınırları daralmıştır. Kendilerinden önceki toplumların izlerini taşısalar da, yine de başka bölgelerle etkileşmiş, genetik olarak karışmalar yaşamışlardır. Kapsamlı deniz ticareti genetik yapılarına da yansımıştır.

Kaynak: bu yazı www.evrimagaci.org'dan alınmıştır.