Siyaset iki mantık etrafında şekillenir; çoğulculuk ve popülizm! Çoğulcu siyaset yapıyorsanız, toplumun farklı kesimlerinden kaynaklanan farklı talepleri tek tek yanıtlarsınız. Popülizm ise taleplerin tek tek karşılanması yerine, inşa edilmiş ortak bir payda etrafında farklı kesimlerin iknasını hedefler.

Görünen o ki içinde yaşadığımız toplumlarda çoğulcu siyaset yapma biçimi çeşitli nedenlerle lüks haline geldi. Bu nedenle, siyasetin mantığı dünyanın dört bir tarafında popülizme doğru kayıyor.

Yakın dönemde popülizmin Türkiye’deki en esaslı temsilcisi AKP oldu; 2001 sonrası dönemde toplumun farklı kesimlerine demokrasi talebi etrafında seslenerek iktidara geldiler. Birçok kesim söz verilen demokrasiden kendi mağduriyetini giderecek bir şeyler çıkacağına inanarak, AKP’ye destek verdi. Bugün vardığımız noktada, demokrasi vurgusu yerini ironik biçimde milli birlik ve beraberlik ruhuna bırakmış bulunuyor.

Ancak ortaya çıkan yeni durum basitçe temel sözün (boş gösteren) ya da söylemin değişmesinden öte boyut ve sonuçlar taşıyor. Çünkü artık karşı karşıya olduğumuz durum basitçe taleplerin nasıl karşılanacağına ve yönetileceğine ilişkin bir tercih meselesinin çok ötesinde! Geldiğimiz noktada, AKP sadece siyasetin mantığıyla değil, daha önemlisi siyasal sistem ve rejimin kendisiyle oynuyor!

Bu konuda önemli mesafe alındığından kuşku yok. Ama bu durum bize temel bir gerçeği unutturmamalı; bu değişime Türkiye toplumu beklenilen ölçüde destek vermiyor! Bir başka biçimde koyarsak değişimi isteyen siyasi irade, değişimin gerekliliğine toplumu inandıramadı!

Bu konudaki kritik aşama Gezi Direnişi olsa da, konumuz açısından toplumun AKP projesine geliştirdiği direncin esaslı bir noktaya vardığını 7 Haziran seçimlerinde gördük. Halk sandıkta “koalisyon istediğini” açıkça söyledi. Benzer bir mesajın Cumhurbaşkanlığı referandumunda da verildiğini biliyoruz.

Ne var ki iktidar bu mesajı almamak konusunda kararlı görünüyor. Seçmenin sandıkta söylediği bir biçimde manipülasyonlarla aşılıyor. Aşılıyor aşılmasına ama ortaya çıkan durum bir türlü AKP’nin rahat etmesine de olanak vermiyor.

İroniler yeni ironilere yol veriyor; koalisyonlardan kurtulmak için ilaç olarak gösterilen başkanlık sistemini tesis etmek için garip koalisyonlar kuruluyor. Siyaset bilimi kitaplarında ve dünya örneklerinde görmediğimiz yeni füzyonlar ve sentezler gerçekleştiriliyor. Yine dünyada eşi benzeri olmayan oy pusulaları icat ediliyor.

Mesele oldukça açık aslında; bu toplum ne güçlü başkanlığı ne de AKP’nin tek başına iktidarını istemiyor. Bu sesi dinlemek yerine, zorlamaya devam ettikçe, istikrar için istendiği söylenen başkanlık sistemi kendi başına siyasal istikrarsızlığın kaynağı haline geliyor.

Bu istikrarsızlığın siyasal sistem ve rejim açısından önemli sonuçları yanında siyasal partiler açısından da ciddi çıkmazlar yarattığı giderek görünür hale geliyor. AKP ile MHP arasındaki pazarlığın her iki tarafından da kaybıyla sonuçlanması oldukça olası; genellikle MHP’nin kaybedeceği varsayılıyor ama AKP’ye yapışmaya başlayan yetersizlik algısını hafife almamak gerekir.
Öte yandan, yaratılan siyasal ortamın ana muhalefet partisi CHP açısından da önemli sonuçları olduğu açık! Ana muhalefet partisi muhtemelen Cumhurbaşkanlığı seçimine kendi lideriyle gir(e)meyecek. Referandum haline gelmiş bir seçimde CHP de kendine ittifak yapacak ortaklar arıyor. Orada yaşanan ikilemleri ayrıca değerlendirmek gerekiyor ama bir şey açık ki bu durum CHP’yi de istikrarsızlığın parçası haline getiriyor!

Zorlama devam ettikçe siyasal istikrarsızlık başka alanlara da sıçrayarak büyümesi kaçınılmaz. Bu noktada yazının başında yaptığımız popülizm değerlendirmesine bir kez daha dönmekte yarar var. Popülizm, ne kadar yanış anlaşılırsa anlaşılsın, belli kesimleri değil, taleplerini hedefleyip, bu talepleri yeni eksenlere oturtur. Bu haliyle demokrasi ile esaslı bir çelişkisi yoktur.

Bugün geldiğimiz noktada, AKP iktidarı popülizmi bir siyasal mantık olmanın ötesine bir eksene taşıyor. Talepleri değil, kesimleri hedefine koyuyor; hoşlanmadığı kesimleri siyasal ve yer yer de toplumsal alandan silme girişimlerinde bulunuyor.
Bu yaklaşımın demokrasiyle bağdaşmadığı ortada! Sandığa giderken talepleri manipüle edebilirsiniz, ama oy pusulasını manipüle etmeye başlarsanız, o zaman sandıktan iktidarla birlikte istikrarsızlık da çıkacaktır!

Koalisyon istikrar ilişkisini yeniden düşünme zamanı...