Slovenyalı felsefeci, sosyolog ve hukuk teorisyeni Renata Salecl’e göre, dünya çapında bir değişim kapıda. Popülizmin sona ermeye başladığını belirten Salecl, “Toplumların yeniden organize olması gerekiyor” dedi.

Popülizm sona eriyor

Sercan Meriç

Renata Salecl, Timaş Yayınları tarafından yayınlanan Cehalet Tutkusu kitabında, “bilmemeyi” tercih eden insanların sayısında artış olduğu tespitinde bulunuyor. Neoliberal ideolojinin ve egemenlerin cehaleti teşvik ettiğini ifade eden Salecl, sosyal medya ve yeni teknolojilerle birlikte insanların daha kolay maniple edilebildiğini, buna karşı farkındalık yaratmak gerektiğini ifade ediyor. Pandemiyle birlikte bir değişimin başladığı tespitinde bulunan Salecl’e göre otoriter popülist liderlerin devri yavaş yavaş sona ermeye başladı.

Cehalet Tutkusu kitabınızın alt başlığı ile başlayalım. Neyi neden bilmek istemeyiz?
Günümüzde bilgi konusunda çok seslilik ve gürültü var. Bilgi ve doğruluk kavramları günümüzde daha sorunlu kavramlar. Bazı konular hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmayan, araştırma yapmayan insanlardan çok fazla enformasyon geliyor. Instagram ünlülerinin, bilim insanlarından daha etkili olabildiği bir dönemdeyiz.

Kitapta kasıtlı olarak bilmemeyi seçen insanların sayısının arttığını söylüyorsunuz. Bunun nedeni nedir?
Günümüzde bilgisizliğinden utanmayan birçok güçlü insan var. Hatta bazı zamanlar, cehaletten gurur duyabiliyorlar. Eski ABD Başkanı Donald Trump, kendi cehaletini ve umursamazlığını birçok insanla özdeşleştirebilmişti. Bilime yeteri kadar destek verilmiyor. Günümüzde ‘’her şey senin elinde’’ gibi bir ideoloji var. Ben buna kitapta “toplumların IKEAlaşması” diyorum. IKEA mağazalarında, bize istediğimiz şeyleri yapmamız tavsiye ediliyor. Günümüzde, doğruluk ve bilgi konusunda da bireyler inandıkları ve inanmadıkları konuları tek başlarına belirleyebileceğine, karar verebileceğine inanılıyor.

Bilmemenin bazı kriz anlarında olumlu yönlerinin olduğunu söylüyorsunuz. Pandemiye nasıl bir etkisi var?
Seçilmiş cehalet, endişe duyduğumuz ya da korktuğumuz bir anda yola devam etmek için geçici bir süre yardımcı olabilir. Geçmişimizde travmatik bir deneyim varsa, insanlar doğruluk karşısında gözlerini kapatmayı seçebilir. Âşık olduğumuzda, bazı durumlarda, her şeyi bilmemek mutluluk getirebilir. Sevdiğimiz kişi hakkında gereğinden fazla bilgi sahibi olmak o kişiyle aramızdaki ilişkiyi bozabilir. Ancak pandemi döneminde, cahilliğin bize yardım ettiğini söyleyemem. Cehaletin artmasıyla güvensizlik de arttı. Bizim pandemiyle mücadelemiz, gelişmiş bir çağda yaşadığımız da düşünülürse, daha başarılı olabilirdi.

populizm-sona-eriyor-982838-1.

Egemen güçler tarafından teşvik edilen cehaletin panzehiri nedir?
Gücü elinde tutanlar, yeni teknolojilerden yararlanıyor. Duygularımızı ve düşüncelerimizi sosyal medya aracılığıyla kolaylıkla anlayabiliyorlar. Cambridge Analytica skandalında algoritmalar yoluyla gönderilen mesajların ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Enformasyon savaşları dünyasında yaşıyoruz. İnsanlar ne kadar kolay manipüle edilebileceğini anlamalı. Özellikle de sosyal medyada gördükleri bilgi karşısında şüpheci olmalılar. Algoritmalar sayesinde gerçekleşen manipülasyonun mantığını da anlamalılar. Algoritmalar ve arama motorlarının çalışma mantığı gizli tutuluyor. Özel şirketler, bizim isteklerimiz hakkında, bizim bildiğimizden bile daha fazla veri toplayabilir. Eleştirel medyaya, toplumumuzda neler yaşandığına dair uzun süren, derinlemesine araştırma yapanlara ihtiyacımız var. Geleneksel medya, gücünü kaybediyor. Sosyal medyanın büyümesi, gazetecilik alanını daraltıyor ve insanları kısa yoldan kâr etmeye odaklıyor. Ne yazık ki insanlar bilgiyi geleneksel medya yerine sosyal medyadan almayı tercih ediyor. Doğru bilgiye ulaşmak pahalıdır ve zaman gerektirir. Gazetecilerin, araştırma yapacak zaman ve imkânlara sahip olması gerekiyor. Ancak, birçok gazete de, gazetecileri kısıtlamayı tercih ediyor.

İnkâr, cehalet gibi eğilimlerin artması siyasetin geleceğini nasıl şekillendirecek?
Son yıllarda, neoliberal ideoloji, otoriter liderlere yardım etti. Herkesin kendi düşüncelerinden sorumlu olduğunu ön plana çıkaran bir ideoloji var. Neoliberal ideoloji insanları pasifize ederek, kendileri hakkında daha eleştirel olmalarına neden oldu. İnsanları “Eğer ben başarısızsam, daha uzun süre çalışarak başarılı olabilirim” düşüncesine sevk etti. Ayrıca, insanlar uzun saatler çalıştığı için bugün endişe ve yorgunluk gibi kavramlardan bahsediyoruz. Çelişkili bir biçimde, kendimiz hakkında eleştirel olmamız, endişeli olmamız popülist liderlerin yükselmesini sağlıyor. İnsanlar, toplumdan ziyade kendilerinin sorunlarıyla daha ilgili. Bireysel olarak başarılı olmak yerine topluma odaklanmalıyız.

Dünyada halkların yoğun bir şekilde eylem yaptığını, mevcut gidişe karşı itirazlarını haykırdığını görüyoruz. Örneğin Şili’de sosyalist Gabriel Boric iktidara geldi. Türkiye’de de işçi sınıfı ayağa kalkıyor. Bir değişimin eşiğinde miyiz?
İktidar değişmeden önce Şili’yi ziyaret etmiştim. Şili, neoliberalizmin güçlü olduğu bir ülkeydi. İnsanlar uzun süre çalışmak zorundaydı. Protestoların ardından birleşen halk, büyük sosyal değişimler yapabilecek bir lider seçti. Popülizm, yavaş yavaş sona geliyor. Macaristan’da muhalefet birleşerek iktidara gelme şansını artırdı. Değişim birçok ülkede kapıda. Otoriterler son yıllarda basit bir taktik kullandılar. Her zaman bir dış düşman buldular. Düşmana karşı kendilerinin doğru seçim olduğuna insanları inandırdılar. Güçlerini yeniden kazandıklarına toplumları inandırarak, milliyetçi duyguları da kullandılar. Ekonomik altyapıların çökmesi, ekonomik adaletsizlik, liderlerin etrafındakilerin zenginleşmesine rağmen halkın fakir kalması gibi unsurlar değişimi tetikledi. Bu değişim sürecinde sosyal medya önemli bir rol oynadı. Popülist liderlerin paylaştığı mesajlarda yalan haberler ve komplo teorileri önemli bir yer tuttu. Sosyal medya şirketlerinin patronları da bu sorunla mücadelede yardımcı olmuyor. Algoritmalar, yalan haberlerin daha hızlı yayılmasına neden oluyor. İlerlemeci fikirlere bu yüzden yer kalmıyor.

Karl Marx’tan ilhamla ‘Dünya’da bir hayalet dolaşıyor’ diyebilir miyiz?
Evet, diyebiliriz. Şu anda iklim değişikliği ve pandemiyle mücadele ediyoruz, ileride belki bir başka pandemi olacak. Toplumların yeniden organize olması gerekiyor. Yeni bir varoluş biçimi bulmalıyız. Ayrıca iklim değişikliği de sosyal değişimlerin yaşanmasında çok etkili olacak.