Kuzey/Batı Avrupa sağa direksiyon kırarken, kıta genelinde köklü sosyal demokrat partiler baş aşağı giderken kıtanın güney ucunda sol/sosyal demokrat rüzgâr esiyor. Portekiz’de sosyal demokrat Sosyalist Parti seçimin mutlak galibi oldu. İspanya’da da sol önümüzdeki ay yapılacak seçimlerde sosyal demokrat İspanya Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Zira yedi ay önceki seçimi kazanan PSOE, koalisyon görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanınca ülke yeniden erken genel seçime gitmek zorunda kalmıştı.

Kısa bir süre önce ekonomik çöküşün eşliğinde kıtanın güneyinden esen sol esintiler bütün yetersizliğine, eksikliğine rağmen özel bir değerlendirmeyi hak ediyor. Yunanistan, hatta İtalya ile birlikte bütün bir Akdeniz havzası iflasın eşitindeydi. Kapitalizmin yapısal krizinin en ağır etkilediği ülkelerden biri de Portekiz’di. Lizbon da tıpkı borç krizine yuvarlanan diğer ülkeler gibi Almanya’nın gözetiminde kemer sıkmaya gitti. Büyük özelleştirmeler ve ücret kesintileri yapılarak krizin faturası halka çıkarılmaya çalışılmıştı.

Nasıl oldu da İberya Yarımadası’ndan sol esintiler gelmeye başladı?

NASIL YAPTILAR?

  • İspanya solunun hatasına düşmediler. Sol içi çekişmeleri bir tarafa bıraktılar. Birbirine düştükleri için koalisyon kuramayan ve ülkeyi erken seçime götüren İspanyol solunun aksine sol partiler kendi aralarında ittifak kurdu. Sol Blok ve Komünist Parti sosyal demokratlara destek verdi. Sol Blok ve Komünistler sol azınlık hükümetini tolere etti. Bu da sol azınlık iktidarın dört yıl ülkeyi yönetmesini sağladı.
  • Yunanistan solunun yanlışını yapmadılar. Kapitalist krizin ülkeyi sarstığı bir dönemde iş başına gelen sol azınlık iktidarı, krizdeki diğer ülkelere nazaran daha krizin faturasının halkın sırtına yüklenmemesi için kayda değer işler yaptılar. Sosyal politikalar hayata geçirildi, emek dostu krizden çıkış stratejisi uyguladı.
  • İtalya solunun yanlışını yapmadılar. İyiden iyiye sağa kayan İtalyan sosyal demokratlarının, Demokrat Parti, aksine sosyal demokrat çizgide kalmayı başardılar. Alman SPD’nin yaptığı gibi emek düşmanı politikaların sözcülüğüne soyunmadılar.
  • SYRİZA’nın yapamadığını yaptılar. Kemer sıktılar ancak bunu daha “yumuşak” şekilde yaptılar. Emekli aylıkları, aile yardımları, asgari ücret ve kamu emekçilerinin maaşları artırıldı. Özelleştirme durduruldu, çalışma saatleri ve kazanılmış tatil hakları yeniden geri getirildi. Toplu taşımada aylık biletlerin fiyatı düşürüldü. Engellilere sosyal güvence, işsizlik maaşlarındaki kesintinin son bulması, ders kitaplarının ücretsiz hale getirilmesi, gasp edilen tatillerin geri kazanılması, büyük şirketlerin vergilerinin arttırılması diğer akla gelen uygulamalar oldu.
  • Basit söylemlerle seçime girdiler. Ekonomik ve siyasi istikrara dikkat çeken “Devam et” sloganıyla kampanya yürüttüler. “Daha da fazlasını yap ve daha iyisini yap” diyerek halkın karşısına çıktılar. Liderleri Costa hakla bütünleşen, halkın sorunlarına temas eden sempatik kişiliğiyle öne çıktı.
  • Sosyalist Parti (PS) diğer sosyal demokrat partilerin aksine büyüklük evhamına kapılmadı. AB’nin, Almanya’nın, Troyka’nın itirazlarına rağmen, küçük sol partilerle ittifak yapmayın tehditlerine rağmen, solcularla ittifak yaptı.
  • Goa’dan Batı Hint Adaları’ndan gelen saygın bir komünist yazarın oğlu olan Sosyalist Parti lideri António Costa’nın tavrı belirleyici oldu. Diğer solcularla nasıl pazarlık yapacağını bildi. Daha önce de komünistlerle pazarlıklar yapmış ve seçimleri kazanmıştı. Genç bir politikacı olarak, 1990’larda eski Başbakan bugünkü BM Genel Sekreteri António Guterres için seçimler örgütledi. Daha sonra Lizbon belediye başkanı olarak üç seçimde de oylarını katladı.