Premier Lig’de zirve iyice karışmış durumda. Son çeyreğine girilecek maratonda artık 4 tane şampiyonluk adayının kaldığı kesinleşmiş gibi. Hatta bu 4 takımın Şampiyonlar Ligi vizesini alacak takımlar olması da yüksek ihtimal. Zira bu dörtlünün dışındaki takımlar potaya girme mücadelesinde oldukça istikrarsız sonuçlar alıyorlar. 12 haftası kalan yarışta bu 4 takımın avantaj ve dezavantajlarını irdeleyelim.

»Leicester City (53 puan): Sadece içinde bulunduğumuz sezonun veya İngiltere’nin değil, 21. yüzyılın en büyük sürprizi olacak eğer şampiyonluğu kazanırlarsa. Kariyerindeki kayda değer başarılar 90’ların ortasında kazandığı minör kupalar olan Claudio Ranieri, Kasım 2014’te Yunanistan’dan kovalanmıştı ve 8 aydır boştaydı. Geçen sezonun ortasında ligin dibinde olan ve küme düşmekten son virajda yaptığı koşuyla kurtulan Leicester City’nin başına geldiğinde herhalde ilk 10’a girebilmek bile onlar için önemli bir başarı sayılacaktı. 5 Kasım’da bu köşede hikâyesini geniş olarak anlattığımız Jamie Vardy’nin başını çektiği oyuncular topluluğu, yüzyıl boyunca konuşulacak bir hikâyenin kahramanları olmaya hazırlanıyorlar. Önemli bir fikstür avantajları var, zira nisanın sonuna kadar çok üst düzey bir rakiple karşılaşmayacaklar. Dezavantajları ise son metrelerde nefeslerinin yetip yetmeyeceği konusunda ciddi şüpheler olması. Ranieri, atmosferi dengede tutmak ve futbolcuların kendini kaptırmasını engellemek için elinden geleni yapıyor.

»Tottenham Hotspur (51 puan): “Sessiz ve derinden” ifadesinin tanımını yaptı adeta Tottenham. Herkes etraflarındaki takımları konuşurken Spurs bir anda gelip Leicester’in ensesine yerleşti. 13 Ocak’ta yine o Leicester’e kendi evlerinde 1-0 mağlup olduklarından beri 5 lig 2 FA Cup maçı olmak üzere oynadıkları 7 karşılaşmanın tümünü kazandılar. Geçen sezon İngilizlerin “şu İngilizce konuşamayan adam” olarak bildikleri Arjantinli Mauricio Pochettino oldukça kompakt bir takım kurarak şampiyonluğa gözünü dikmiş durumda. 5 Mart’ta Arsenal ile White Hart Lane’de oynayacakları maç son yılların en kritik Kuzey Londra Derbisi olacak. Arsenallilerin ezeli rakipleriyle dalga geçmek için, her sezon ligi onların üstünde bitirmeyi garantiledikleri gün kutladıkları St. Totteringham Günü bu sezon oldukça gecikecek gibi, belki de hiç gelmeyecek.

»Arsenal (51 puan): Arsenal taraftarları 12 senedir her sezon başı, Galatasaraylıların Kadıköy derbisi geldiğinde hep akıllarına gelen şeyin hayalini kuruyorlar. O sene bu sene mi? Mart ayının ortasına kadar çok kolay bir fikstürleri olduğu söylenemez. En kolay görünen maçları rakipleri kilitleyen Tony Pulis’in West Bromwich’i ile dersek durumun ciddiyetini anlatırız sanırım. Arsenal’in önemli bir avantajı var. Mesut, Giroud ve Alexis gibi belli bir formu koruyan isimlerin yanına, aynen Leicester maçında olduğu gibi sürpriz yaparak eklenebilecek Walcott, Welbeck gibi kozları da mevcut. Üstelik onların yoluna sürekli taş koyan Mourinho ve Chelsea de ortalarda yok. Ama dezavantajları kenarda. Arsene Wenger’in takımı şampiyonluk yarışından, basit görünen maçlarda bıraktığı puanlar sonucu kopmasıyla ünlü. Fransız hoca için Mourinho’nun ortaya attığı “başarısızlık uzmanı” lafı ağır kaçsa da hafif bir doğruluk payı da yok değil.

»Manchester City (47 puan): City yönetimi 1 Şubat’ta, Pellegrini’nin sezon sonu görevden ayrılıp koltuğunu Guardiola’ya bırakacağını açıkladığından beri takım tepetaklak oldu. Küme düşme hattındaki Sunderland’i güçbela yenebildikten sonra kendi evlerinde şampiyonluk yolundaki doğrudan rakipleri Leicester ve Tottenham’a kaybettiler. Bu açıklama ile arada doğrudan bir ilişki olduğunu sanmıyorum yine de. Mart ayında Liverpool ve Manchester United ile oynayacakları maçlar onlara havlu attırabilir. 4 şampiyonluk adayı arasında son yıllarda bu atmosferin içinde olmaya en çok alışmış takım olmaları da hâlâ yarışta hesaba katılmalarını sağlıyor. Yaya Toure, Kompany ve Agüero gibi isimler son 12 maçı üst düzey bir performansla oynamak zorundalar.