Geçen sene bu zamanlarda Stoke City’i mağlup eden Burnley, Premier Lig’de ilk 4’te yer alıyordu. 2017-18 sezonunun sonunda ligi 7. sırada bitirip Avrupa kupalarında boy göstermeye hak kazanmıştı 73 bin nüfuslu kasabanın bordo mavili takımı, 1974’ten beri en iyi dereceleri. 2015’te ligden düşüp ertesi sezon döndüklerini hatırlatalım. Yerleşkenin nüfusuna orantılı taraftar sayısında Ada futbolunda ilk sıradalar.

Ama bu sezon beklendiği gibi geçmedi onlar adına, bu ayın ortalarında düşme potasının 2 puan üzerinde 17. sıradalar, düşüşleri bizim vasat ligin Fenerbahçe’si misali. Hafta
sonunda oynadıkları Tottenham deplasmanı vesilesiyle bu sezon hüsran yaşayan takıma naçizane bir bakış.

2017-18 sezonunda ilk 15 maçta 14 gol kaydetmişti Burnley, bu sezon 16 maçta gol sayısı 15, geçen sezona benziyor.

Ancak geçen sezon 15 maçta kalesinde 12 gol gören takımın savunması bu sezon cömert, 16 maçta 32 gol, maç başına kalelerinde gördükleri gol sayısı 2. Temmuzda başlayan Avrupa Kupası serüveninde 12 bin kilometre kat eden takım Aberdeen, İstanbul ve Atina’da oynadığı maçlardan sonra gruplara kalamadan elenmiş, ligin ilk 5 maçından sadece bir puan çıkartabilmişti. Teknik direktörleri Sean Dyche’a göre geçen sezonun başarısından sonra şimdilerde yaşadıkları zafer sarhoşluğu!

Onların hikâyesi paraşütsüz düşüşteki Fenerbahçe’yi andırıyor, transfer döneminde takıma katılanların verimsizliği, kadro kalitesini yükseltememesi, özgüven eksikliği düşüşün nedenlerinden bazıları. Transfer demişken, Fenerbahçe’nin gol umudu 30 yaşındaki İslam Slimani ne Leicester City’de ne de Ocak 2018’de kiralandığı Newcastle United’da bekleneni verememişti. Bilmeyenler için son 17 sezonda Süper Lig’de çıktığı ilk 12 maçta yalnızca 1 golü olan 2 santrfordan biri Cezayirli. Onun hikâyesi Dyche’ın yaz aylarında takıma kattığı Matej Vydra’yı hatırlatıyor, onun da ligde sadece bir golü var. Verimsiz transfer demişken, 15 milyon sterin karşılığında Middlesbrough’dan transfer edilen, geçirdiği ameliyattan sonra Burnley’de forma giyemeyen stoper Ben Gibson’ı da unutmayalım.

Aralık ayının ortalarında, buza kesen Londra soğuğunda Dyche’ın öğrencileri ligin dişli takımı Tottenham karşısında. Barça deplasmanından puanla dönen, Şampiyonlar Liginde son 16’ya kalan Pochettino’nun takımı geçici evi Wembley’de oynadığı 6 maçın 4’ünü kazandı. Burnley’nin Tottenham’a karşı şansı tutmuyor, karşılaştıkları son 8 maçta galibiyeti yok. Son 10 deplasmandan sadece 6 puan çıkartabildiler, Tottenham karşısında işleri zor. Ev sahibi 16 maçtan 36 puan çıkardı, takımın Premier Lig tarihindeki en iyi başlangıcı.

4-4-1-1 dizilişinde bordo mavililer, gol umutları 10 numaralı Barnes. 2007’de amatör kümelerde başlayan kariyerinin büyük bölümü alt liglerde geçti. İlk bölümde oyunu kendi alanında kabul eden misafir takım duran toplarda gol arıyor rakip kalede. Tottenham’ın iki kanadında Rose ve Trippier çizgiye yakın oynayarak rakip savunma hattında boşluk yaratma düşüncesinde. Burnley’nin topa yüzde 30 oranında sahip olduğu ilk 30 dakikada iki takımın da rakip kaleyi bulan gol denemesi yok. İlk devrenin en net pozisyonunda Tottenham hücumunda Lamela yakın mesafeden kaleci Hart’ı geçemiyor. Burnley’in kalesini iyi savunduğu, savunmanın ortasında Tarkowski’nin Kane’i iyi marke ettiği devre golsüz kapanıyor.

İkinci devreye tempoyu yükselterek başlıyor ev sahibi, Eriksen’in yokluğunda pozisyon yaratmakta zorlanıyorlar. 64’te Moura’nın yerine oyuna giriyor Danimarkalı, sahasından çıkmakta zorlanıyor Burnley. Son 20 dakikada baskıyı artıyor ev sahibi, 75’te Lamela yakın mesafeden kaçırıyor. Sonrasında ligde ilk maçına çıkan Skipp’in yerine Son’u oyuna alıyor Pochettino, Burnley’nin direnci takdire şayan. Ama 90’da yıkılıyorlar, Kane’nin ceza sahasında pasını kaçırtmıyor Eriksen, Tottenham o golle kazanıyor maçı. Hocaları Dyche ligin en iyi takımlarından birine karşı oynadıklarını, yenilgiye rağmen takımın performansından memnun olduğunu dile getiriyor maçtan sonra. Burnley, haftaya yine Londra deplasmanında Arsenal’e konuk olacak. Bu sezon evlerindeki maçlardan puan çıkartamazlarsa işleri zor.