Bu yazının yazıldığı zamanlarda aramızdan ayrıldı Can Bartu, futbolcuların dudak uçuklatan paralarla anılmadığı, maçların husumetle değil aşkla izlendiği siyah beyaz naif zamanların efendi futbolcusu. Hatırlamayacak kadar küçüktüm 60’lı senelerin sonunda Metin Oktay’ın jübile maçında önce Fenerbahçe sonra Galatasaray formasını giymiş, basketbolu da futbol kadar sever ve oynarmış. Aynı gün Galatasaray’a karşı oynadığı basketbol maçında 28 […]

Bu yazının yazıldığı zamanlarda aramızdan ayrıldı Can Bartu, futbolcuların dudak uçuklatan paralarla anılmadığı, maçların husumetle değil aşkla izlendiği siyah beyaz naif zamanların efendi futbolcusu.

Hatırlamayacak kadar küçüktüm 60’lı senelerin sonunda Metin Oktay’ın jübile maçında önce Fenerbahçe sonra Galatasaray formasını giymiş, basketbolu da futbol kadar sever ve oynarmış. Aynı gün Galatasaray’a karşı oynadığı basketbol maçında 28 sayı kaydederken, Dolmabahçe’de de futbol maçına çıkıp golünü atmış, böylesine bir yetenek. Sinyor 1970’te bırakmış futbolu, hep efendiliğiyle hatırlanmış. Metin Oktay, Lefter, Can Bartu, başka zamanların insanları, bir daha hiç olmayacak zamanların. Onlar siyah beyaz bir futbol filminin en afili jönleriydi, bir daha asla çekilmeyecek güzellikte bir filmin. Huzur içinde yatsınlar…

Dönelim futbola, Premier Lig’de zirvedeki ikili Liverpool ve Manchester City arayı açmış, arkalarından gelen 4 takım gelecek sezon Şampiyonlar Ligi’nde yer alabilmenin peşinde. Ancak dördüncülük yetmeyebilir o görkemli lige hak kazanmaya, hatırlatalım. 2011-2012 sezonunun sonunda Tottenham Hotspur ligi 4. sırada bitirmiş, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçına hak kazanmıştı. Ama beklenmedik bir olay gerçekleşti ve Tottenham’ın yerine ligi 6. tamamlasa da UEFA Kupası’nı kazanan Chelsea Şampiyonlar Ligi’ne katılma şansını yakaladı. O sezon UEFA kuralına göre aynı ülkeden en fazla 4 takım Şampiyonlar Ligi’ne katılabiliyordu. 2019-2020 sezonunda aynı ülkeden en fazla 5 takım elitlerin ligine katılabilecek. UEFA Kupası ve Şampiyonlar Ligi’nde Premier Ligi ilk dört dışında bitiren iki takımın şampiyon olması durumunda, ligi 4. bitiren takım ancak UEFA Kupası’nda boy gösterecek, 3. takım ise Şampiyonlar Ligi’nde ön eleme oynayacak.

Meselenin parasal boyutuna gelince, Şampiyonlar Ligi’nde bir sezonda tüm kulüplere ödenen toplam miktar 3,4 milyar avro, bu paranın yüzde 25’i takımlar arasında eşit dağıtılırken, geri kalanı başarı ve geçmiş sezonlardaki başarılarına endeksli. Yani ödül büyük, ama yol uzun ve çetin.

Ligin bitimine 6 maç kala, nisan ayının ortasında 4. sıradaki Tottenham Hotspur yeni mabedinde küme düşmesi kesinleşmiş Huddersfield karşısında. Bu sezon 16 deplasmandan sadece bir galibiyet çıkardı kuzeyin mavi beyazı. Rakibine karşı oynadığı son 7 lig maçını da kaybetti, ligde Tottenham karşısında en son galibiyeti 1956’da. Huddersfield zirvedeki 6 takımla oynadığı 9 maçta kalesinde 26 gol görürken puan çıkartamadı. Tottenham’ın kaptanı ve golcüsü Kane sakatlığı nedeniyle sezonu kapattı. Oynayacakları Şampiyonlar Ligi rövanş maçını düşünerek aslarını oynatmadığı maçta 4-2-3-1 dizilişinde Tottenham, Kane’nin yerine hücumda Llorente. Londra-Huddersfield arası 250 kilometre, yaklaşık üç saat araba yolculuğu. Huddersfield Town’un Premier Lig’den düşmesi kesinleşti ama taraftarları Tottenham deplasmanında doldurmuş tribünleri. Onlarınki beka değil, sevda meselesi.

Beklendiği gibi ev sahibi baskılı başlıyor maça, iki hücum beki sağda Walker-Peters, solda Davies oyuna genişlik kazandıran, rakip savunmada boşluklar yaratan oyuncular. Orta sahada takımın dinamosu Wanyama uzun süredir ilk kez 11’de. 24’te Llorente’nin dönerek enfes dokunuşunu kaleci Hamer’ı da geçerek gole çeviriyor Wanyama, tribünlere verdiği asker selamı da bizim Süper Lig’deki gol kutlaması tadında. O golden 3 dakika sonra farkı 2’ye çıkartıyor Moura, Sissoko’nun pasında sağ çaprazdan uzak köşeyi buluyor. İki takım arasındaki kalite farkı bariz, oyunu dilediği şekilde yönlendiren, tempoyu ayarlayan Tottenham. 30’da net fırsattan yararlanamıyor Huddersfield, Stankovic yakın mesafeden isabetsiz vuruyor. Tottenham yüzde 76 oranında topa sahip olduğu, rakip kaleyi 8 kez yokladığı devreyi iki farkla galip kapatıyor.

İkinci devrede Tottenham, rakip kaleyi ablukaya alıyor. Son 15 dakikada Sissoko’nun yerine Skipp sahada. Son bölümde iki takım da orta sahayı çabuk geçiyor, 80’de Bacuna’nın serbest vuruşunu köşeden çeliyor Lloris, son 5 dakikada Llorente’nin yerine Son sahada. 86’da üçüncü golü Moura’nın ayağından buluyor Tottenham, asist Eriksen’den. Uzatma dakikalarında Son’un savunma arkasına pasıyla hat-trick yapıyor Moura, 58.308 taraftarın önünde zorlanmadan kazanıyor Tottenham. Şimdi maç fazlasıyla 5. sıradaki Arsenal’ın 4 puan önünde. Şampiyonlar Ligi yarışı kızışıyor.