Google Play Store
App Store

2024 yılı, Türkiye ekonomisi için sabit gelirli kesimlerin yaşam koşullarını zorlaştırırken enflasyon hedefleri tutmadı. Prof. Dr. Ceyhun Elgin, ekonomideki bu olumsuz tabloyu ve 2025 yılına dair öngörülerini paylaşıyor.

Prof. Dr. Ceyhun Elgin: Yeni yıla aynı sorunlar miras kaldı
Fotoğraf: Depo Photos
Havva Gümüşkaya
Havva Gümüşkaya
havvagumuskaya@birgun.net

2024 yılı, Türkiye ekonomisi için hayal kırıklıkları ile biten bir yıl oldu. Sabit gelirli kesimlerin yaşam koşulları daha da kötüleşti. Enflasyonun kontrol altına alınması adına yapılan açıklamalar ve hedefler gerçekleşmekten uzak kaldı. Prof. Dr. Ceyhun Elgin, 2024 yılının röntgenini çıkarırken 2025’e ilişkin beklentilerini anlattı.

2024 yılı Türkiye ekonomisi için nasıl geçti? Kazananlar ve kaybedenler kimlerdi?

2024 yılı, sabit gelirli kesimlerin yaşam koşullarını zorlaştırdı. Enflasyon, hedeflerin çok üzerinde seyretti ve bu durum, asgari ücretliler, emekliler ve sabit gelirli grupların alım gücünü düşürdü. Bu kesimler, 2024’ün kaybedenleri oldu. Kazananlar ise, gelirleri enflasyonu aşabilen kişilerdi. Ancak genel anlamda, sabit gelirlilerin zorlandığı bir yıl yaşandı. Ekonomideki bu kutuplaşma, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Özellikle finansal piyasalara erişimi olan ve varlık fiyatlarının artışından faydalanan kesimler, enflasyonun olumsuz etkilerinden büyük ölçüde korunmuş oldular. Bunun aksine, sabit gelirli ve düşük gelirli kesimler, fiyat artışları karşısında giderek eriyen bir alım gücü ile mücadele etmek zorunda kaldılar. Bu durum, toplumsal huzursuzluğa ve ekonomik istikrarsızlığa zemin hazırlıyor. Dolayısıyla, 2025 ve sonrası için alınacak politik kararlar, bu eşitsizlikleri azaltmaya ve ekonomik büyümeyi daha kapsayıcı hale getirmeye yönelik olmalıdır.

2025 için de yüzde 21 yıl sonu enflasyon tahmini oldukça iyimser bulunuyor. 2025’te Türkiye ekonomisini nasıl bir yıl bekliyor?

Yüzde 21’lik enflasyon tahmini gerçekçi değil. Enflasyonun yüzde 25’in altında olması bile zor bir ihtimal gibi görünüyor. Eğer ekonomide her şey yolunda giderse, yüzde 30 civarında bir enflasyon seviyesi görülebilir. Bu durum, özellikle asgari ücretli, sabit gelirli ve emekli grupları için zorlu bir yıl anlamına gelecek. Ekonomik büyümenin yavaşlaması, yatırım ve tüketim harcamalarının düşük seyretmesi gibi faktörler, işsizlik oranlarının yüksek kalmasına ve gelir dağılımındaki eşitsizliklerin artmasına neden olacaktır. Bu, özellikle sabit gelirli ve düşük gelirli kesimlerin yaşam standartlarını daha da olumsuz etkileyecektir. Gelir artışları, enflasyon oranını karşılamakta yetersiz kalacak, dolayısıyla halkın alım gücü daha da azalacaktır.

Prof. Dr. Ceyhun Elgin

Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı, 2025 yılı ekonomik göstergelerini nasıl etkiler?

Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararları, 2024 yılının sonunda büyüme üzerinde sınırlı bir etki yaratacaktır. Faiz indirimlerinin Mart ayından itibaren devam edeceği senaryo da dahil büyük ihtimalle 2025 yılı büyüme oranı yüzde 2,5 civarında kalacaktır. Böyle bir oran ABD ya da Avrupa ükeleri gibi gelişmiş ekonomiler için iyi bir büyüme oranı olabilir ancak Türkiye gibi bir ülke için istihdam yaratan bir büyüme değildir. Enflasyon ise, yüksek kâr marjlarına sahip sektörlerin etkisiyle yüzde 30 civarında kalacaktır. Döviz kuru ise kontrollü şekilde artmaya devam edecektir; 2025 sonu itibariyle dolar kurunun 42-43 TL seviyelerinde olması muhtemeldir.

Düşük faiz politikası ve gevşeme adımları, esasen siyasetin ekonomi üzerindeki etkisiyle şekillenecek. Türkiye’de siyasi otorite, düşük faizle enflasyonu düşürmeyi savunsa da, Merkez Bankası şu an görüntüde bağımsız bir politika izliyor. Ekonomik istikrarın sağlanması için atılacak adımların, faiz indirimi kararlarıyla uyumlu olması gerekecek.

Özellikle yüksek kâr marjlarıyla faaliyet gösteren sektörler ve gıda sektörü gibi alanlarda düzenlemeler yapılması gerekiyor. Ancak bu alanda henüz sistemik ve yasal adımlar atılmadı. Ticaret Bakanlığı’nın fahiş fiyat uygulayan kimi işletmelere karşı kimi sert açıklamalarına rağmen somut bir müdahale henüz gerçekleşmedi. Enflasyona asgari ücret artışlarıyla değil, firmaların fiyat politikalarıyla mücadele edilmesi, enflasyonla mücadelede daha etkili bir yaklaşım olabilir.

Yeniden değerleme oranının %43,9 olarak belirlenmesinin yurttaşa etkileri nasıl olacaktır?

Bu oran, %30 olarak belirlenen asgari ücret zammının oldukça üzerinde ve enflasyonla mücadele politikası açısından da oldukça tutarsız. Gelirleri bu seviyede artmayan yurttaşlara böyle bir artışı empoze etmek özellikle sabit gelirliler için daha da zor bir yıl anlamına gelecek. Kamunun kontrolündeki fiyatlara yapılacak bu tür büyük oranlı zamlar, tüketici fiyatlarını artırarak hane halkının bütçesini zorlayacaktır.

İşçi kesiminin 29 bin 583 TL’lik bir asgari ücret talebi kabul edilmedi ve daha düşük bir seviye bir oldu bittiye getirilerek empoze edildi. Bu durum, özellikle asgari ücretliler ve emekli kesimi için 2025’te daha da zorlayıcı bir ekonomik ortam yaratacak. Yüksek enflasyon ve düşük gelir artışları, bu kesimlerin yaşam standartlarını ciddi şekilde düşürecektir.

Sonuç olarak, 2024 Türkiye ekonomisi için zorlu bir yıl oldu. 2025 için de pek çok belirsizlik bulunuyor ve sabit gelirli kesimler için oldukça zorlayıcı bir yıl olacaktır. Enflasyonun düşürülmesi ve ekonomik istikrar sağlanması için yapılacak adımlar kritik olacak.