Prof. Dr. Naci Görür, Kanal İstanbul projesinin yer bilimleri ve deprem açısından yapılmaması gereken bir proje olduğunu belirterek depremde ciddi bir yıkıma sebep olacağını söyledi.

Prof. Dr. Görür: Kanal İstanbul deprem açısından yapılmaması gereken bir proje
Fotoğraf: AA

Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, Kanal İstanbul projesinin yer bilimleri ve deprem açısından yapılmaması gereken bir proje olduğunu belirtti. Görür, projenin aktif fay hatları üzerinde olduğunu ve olası depremde ciddi bir yıkıma sebep olabileceğini belirtti.

İstanbul'un depreme hazır olmadığını ifade eden Görür, depremde düşünülenden daha fazla kayıp verileceğinin kesin olduğuna dikkat çekti.

Cumhuriyet'ten Şeyda Öztürk'ün sorularını yanıtlayan Görür, insanların depreme alışmadığını ama problemin büyüklüğü nedeniyle çaresiz hissettiklerini söyledi.

'TÜM BİLEŞENLERİ DEPREME HAZIRLIKLI HALE GETİRMEK GEREKİYOR'

Kentsel dönüşüm projelerinin doğru uygulanmadığına değinen Görür, "Onun için de adı rantsal dönüşüm oldu. Kentsel dönüşüm gerçek anlamıyla deprem odaklı yapılırken bir kentin bütün bileşenlerinin deprem dirençli hale getirilmesi için çalışılır. Bu hükümetin uyguladığı kentsel dönüşüm projesinin en önemli parametresi yapı stoku. Bir kenti depreme hazırlamak denince akla gelen ilk şey yapı stoku olmamalı. Ölüme neden olan en önemli bileşen yapı stokunun yetersiz oluşu ama sadece bir kentin yapı stokunu iyileştirmekle o kenti deprem dirençli hale getiremezsiniz. Kentin bütün tüm bileşenlerini deprem dayanıklı hale getirmek gerekiyor. Bir kentin tüm bileşenleri dediğimiz zaman ilk akla gelen, halk, ikincisi alt yapı, üçüncüsü yapı stoku, dördüncüsü çevre, beşincisi ise ekonomidir. Bu beş bileşenin çalıştığı durumda kent deprem güvenlidir. Kentsel dönüşümlerde ilk akla gelen bu beş bileşenden sadece yapı stoku. yalnızca yapı stoğuna eğildiğiniz zaman o iş müteahhit işine dönüşür. Eğer o projenin motor gücü müteahhit olursa, o iş ranta kayar" diye konuştu.

'DÜŞÜNÜLENDEN FAZLA KAYIP VERİLECEĞİ KESİN'

İstanbul’un gecekondu mantığıyla geliştiğini ve bu nedenle düşünülenden daha fazla kayıp verileceğinin kesin olduğunu belirten Görür, "Bu depremde binaların çökme ve yıkılma sırasında olabilecek can kayıplarının dışında göçük altında kalan insanlara gerektiği zaman içerisinde müdahale edilemediği için de kayıplar vereceğimizi düşünüyoruz. Depreme müdahalede İstanbul’u kurtaracak şey İstanbul’un kendisi olamaz. Acil müdahale ekip ve ekipmanları da İstanbul’un içerisinde. Dolayısıyla ekip ve ekipmanların yüzde kaçının performans gösterebilecek durumda olacağını bilmiyoruz. Ekip ve ekipman hazırlıklarının İstanbul’un çevresinde yapılması gerekiyor. Bizler, önerilerimizde mahalle gönüllüleri kavramını önermiştik. Devlet tarafından ciddiye alınıp yapılsaydı, bir mahallede göçüğe en kolay müdahaleyi o mahalledeki insanlar yapardı. Bir zamanlar mahallede belli yerlere acil durum ekipmanlarının bulunduğu konteynerler konuldu. Sonra kayboldu ne oldu bilmiyoruz. Bu depremler başka yerde olduğunda kazara 1-2 kişi ölüyor. 1999’dan bir gün sonraki düşüncemizi hiç bozmasaydık devam etseydik, konuyla ilgili bir bakanlık kurarak bir projelendirme yapabilseydik bugün her şeyi bitirmiştik" dedi.

'DEPREM GERÇEKLEŞTİĞİNDE CİDDİ BİR YIKIMA SEBEP OLABİLİR'

Kanal İstanbul'un yer bilimleri ve deprem açısından yapılmaması gereken bir proje olduğunu vurgulayan Görür, "Projenin yapılacağı güzergah deprem açısından iyi nitelikli değil. Düşünülen projenin Marmara'ya açıldığı bölgede çok sayıda aktif fay var. Aktif fayların ana deprem beklediğimiz fay noktasına bağlı olduğunu biliyoruz. Beklediğimiz deprem gerçekleştiği takdirde burada yapılması düşünülen Kanal İstanbul’un deniz ağzında da ciddi bir yıkıma sebep olabilecektir. Ayrıca, burada büyük ölçüde heyelan ve toprak kaymasına neden olacaktır. Küçükçekmece lagünü çok sayıda derenin birleştiği yer. Bu yüzden bölge de kalın alüvyon çökeli içerir. Buralarda alüvyon çökelinin tamamını kaldırmak mümkün değildir. Onları kaldırmadığınız sürece orada herhangi bir dengeli yapı yapmanız da mümkün değildir" ifadelerini kullandı.

'TARIMI, HAYVANCILIĞI VE BİTKİ ÖRTÜSÜNÜ YOK EDECEK'

İstanbul’un en zengin yer altı su kaynaklarının Karadeniz’e doğru uzandığını söyleyen Görür, "Siz deniz seviyesinden 20-25 metre daha derinde bir kanal açtığınız zaman yer altı su seviyesini büyük ölçüde kaybedersiniz. Bütün o su kanala boşalır. Keza, kanalı yaptıktan sonra deniz suyu bölgeyi kapladığı takdirde, yer altı sularının yolunu kullanarak bölgede tuzluluğa neden olabilir. Bu da demektir ki, siz o bölgedeki tarımı, hayvancılığı ve bitki örtüsünü yok edersiniz. Ayrıca bu kanal Terkos Gölü’nün hemen yanından geçiyor. Bu kanalı kazdığınız zaman Terkos Gölü’nü kaybedersiniz. ‘İzolasyon yapacağız’ demekle o mümkün olmaz. Hem içme suyu, hem yer altı sularını yok ediyorsunuz. Üstüne bölgenin tuzlanmasına neden olup, tarımı yok ediyorsunuz" diye konuştu.