Suzuki “Türkiye ve Japonya gibi depreme eğilimli ülkelerde, sadece binaları güçlendirmek depreme karşı dayanıklılığı artırmaz.” Peki ama ne yapmalı?

Prof. Yasuhiro Suzuki’den Türkiye’ye mektup: Japonya’nın deprem tecrübesi ve Türkiye’ye öneriler
Japonya Aktif Fay Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasuhiro Suzuki

Batuhan Sarıcan

Gazeteciler olarak biliminsanları ile halk arasında köprü kurarak deprem bilincini artırmak bizim asli görevlerimizden biri. Bu minvalde, yayın yönetmeni olduğum çevre odaklı haber sitesi Gastro Eko’da, Japonya Aktif Fay Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasuhiro Suzuki’yle deprem sonrasında bir söyleşi yapmıştım.

Daha önce üç farklı yıl (1988, 1992 ve 2019) Türkiye’de bulunarak saha gözlemleri de yapan Nagoya Üniversitesi Profesörü Suzuki’ye, “Son olarak Türkiye halkına ne söylemek istersiniz?” diye sorduğumda şu ifadelerle söze başlamıştı:

“Japon bir dostunuz olarak büyük deprem hasarından zarar gören Türk halkına başsağlığı diliyorum. Çok üzgünüm ve kelimeler yetersiz kalıyor. Şimdi depremzedelere nasıl yardım edileceğine odaklanma zamanı. Biraz daha zaman geçtikten sonra deprem felaketini önleme konusunu düşünmeliyiz…”
Aradan çok değil, yalnızca bir hafta geçti ve kendisinden bir mektup aldım. Sayın Suzuki’nin “deprem felaketini önleme” konusundaki önerilerinin daha geniş kitleye ulaşabilmesi açısından bu mektubun BirGün Gazetesi’nde yayımlanmasının daha doğru olacağını düşündüm. Mektubu dilimize çevirerek aktarıyorum:

“Sevgili Batuhan,

Depreme karşı önlemlerini gözden geçirmesi gereken Türkiye’ye, Japonya’nın tecrübelerini aktarmak istiyorum. Deprem afet önleme sisteminin yetersizliğini ortaya koyan 1995 Kobe Depremi’nden sonra ülkemiz şu politikaları uygulamaya başlamıştı:

1) Japon hükümeti, deprem araştırmalarını merkezileştirmek ve elde edilen bilgileri paylaşmak için ilk olarak Deprem Araştırmalarını Teşvik Etme Merkezi’ni kurdu. Bu genel merkez, deprem felaketlerinin önlenmesi için gerekli olan depremle ilgili araştırmaları planlamaya ve desteklemeye başladı. Merkez, Japonya’da meydana gelmesi beklenen büyük depremleri listeledi; olası büyüklüklerini, sismik yoğunluk dağılımlarını ve oluşma olasılıklarını inceledi, haritalarını çıkardı ve bunları halka açık hale getirdi. 2016 Kumamoto Depremi’nden önce bilgilerin kamuoyuna duyurulması sonucunda ise -verilerin doğruluğu konusunda hâlâ sorunlar olsa da- yerel halkın %60’ından fazlası, yakınlardaki aktif bir fay üzerinde deprem meydana gelme olasılığını önceden biliyordu.

2) Japonya hükümeti, 1995 Kobe Depremi’nden sonra “bilgi edinme” ilkesine uygun olarak hızla risk haritaları hazırladı. Günümüzde bu haritalarının hazırlanmasından ve yaygınlaştırılmasından yerel yönetimler sorumlu. Bunun bir parçası olarak Japonya Jeo-uzamsal Bilgi Otoritesi, aktif fay dağılımının ayrıntılı haritalarını oluşturmak için araştırmacılarla işbirliği yaptı. Ben de geçen yıldan beri bu komitenin başkanıyım.

3) Japon hükümeti, 2006 yılında nükleer santraller için güvenlik düzenlemesi kurallarını sıkılaştırdı. Çünkü 1995 Kobe Depremi, depremlerle ilgili sorunları ortaya çıkardı. Ancak ne yazık ki, 2011 yılına kadar yeni kurallara tam olarak uyulmadı ve Büyük Doğu Japonya Depremi, Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali’nde bir kazaya neden oldu. 2012 yılında ise yeni düzenleyici standartlar oluşturmak ve güvenlik düzenlemelerini güçlendirmek için NRA (Nükleer Düzenleme Kurumu) kuruldu. Yeni regülasyon standartlarının içeriği, 2006 regülasyonlarıyla uyumlu hale getirildi, hatanın tekrarlanmaması için çalışma kuralları sıkılaştırıldı.

4) NRA’nın tüm toplantıları internette halka açık gerçekleşiyor. 2012-2013 yıllarında bu toplantılara dışarıdan eksper olarak katıldığım için benim de tüm görüşlerim internette yer alıyor. Benim bu konferanstaki ifadelerim yalnızca bilime dayanıyordu. Siyasi sorumluluğumuz olmasa da bilime dayalı sorumluluğumuz söz konusu.

5) Japonya’da afet önleme eğitimi ilkokuldan itibaren zorunlu hale getirilmiş durumda. Buna ek olarak, 2022’den itibaren lisede “Coğrafya” dersi zorunlu hale geldi. Burada öğrencilerin bir felaket durumunda ne yapacaklarından ziyade dirençli bir toplumun nasıl olması gerektiği konusunda proaktif olarak düşünmeleri isteniyor.

6) 2001 yılında, Nagoya Üniversitesi araştırmacıları olarak, bir afet meydana gelmeden önce afet önleme hakkında düşünmeleri amacıyla kitle iletişim araçlarıyla ortak çalışma toplantıları başlattık. Faaliyet 20 yılı aşkın bir süredir devam ediyor.

Türkiye ve Japonya gibi depreme eğilimli ülkelerde, sadece binaları güçlendirmek depreme karşı dayanıklılığı artırmaz. Bu nedenle, (yukarıdaki bilgileri de özetleyecek olursak);

Hükümet, deprem araştırmalarını yönetmekten sorumlu bağımsız bir idari kurum kurmalı, deprem tehlikesine yönelik bilgilerini geliştirmeli ve halka açıklamalı,

Afet önleme tedbirlerini açıkça tartışmak için konferanslar düzenlemeli,

Türkiye’de öğrencilerin aktif olarak katılabileceği, optimum güvenlik standartları konusunda toplumsal fikir birliği oluşturabilecek ve afetle ilgili yasaları da iyileştirebilecek afet önleme eğitimleri düzenlenmeli,

Araştırma/eğitim kurumları ve medya kuruluşları, tarafsız ve yansız bir bakış açısıyla genel çabalarda işbirliği yapmalıdır.”

Umarım bu mektupla, toplumda deprem bilincinin ve otoriteye yönelik önleyici taleplerin artmasına ufak da olsa bir katkımız olur.