Ders programları yenileniyor. Bakanlık, büyük bir atılım yaptığı havasıyla bu işi sunmaya hazırlanıyor. Ders kitaplarındaki gerici, ırkçı ifadelerinin arındırılmasına, müfredatın çağcıl bir anlayışla yeniden oluşturulmasına kimsenin itirazı yok.

***

Milli Eğitim Bakanlığı bizim büronun tam karşısında. Eğitim sayfamız da bakanlığın ''tam karşısında'' olmasın, alkışlanacak tavırları da bulup çıkartalım, diyoruz. Ama eğitim örgütleri, öğretmenler tüm süreçlerden öyle dışlanıyorlar ki, her seferinde, ''bu bakanlık kimin için var'' sorusu takılıyor aklımıza...

Program değiştirme süreci de, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in tarzında bir değişiklik olmadığını gösterdi. Çelik, yine ''uç'' işler yapacak gibi görünüyor. Kamuoyu bunu öğrenince tepki verecek. Sonra bir takım işler ya düzelecek ya düzelmeyecek. Bu kadar ''uçmak'' iyi değil...

Programlar da Çelik'in bu tavrından nasibini aldı. Oysa şakaya gelmez; öğrencilerin yaşam bilincini biçimlendirecek şifrelerden bahsediyoruz... Bu kadar önemli bir değişikliğe, tüm eğitim çevreleri katkı verdi diyeceksiniz. Ya da demeliydiniz....

Ama diyemeyeceksiniz.

***

Aslında eksiklikleri de olsa yeni programdan Çelik'in çıkaracağı dersler var. Örneğin sosyal bilgiler programına konulan ''sivil toplum örgütleri.'' Bunlar o kadar yararlı örgütler ki, program oluşturulurken yoklar, ama oluşan programın içinde varlar! Adama sorarlar: Konu başlığı olarak öğrencilerin öğrenmesi için koyacak kadar önemsiyorsun da, neden bu kadar önemli bir konuyu bir zahmet onlara danışmıyorsun?

Sonra da iktidar yardakçıları göbek atıyor: Akılcı program geliyormuş. O kadar akılcı ki, programlar oluşturulurken, çoğunluğu aynı üniversiteden seçilen öğretim üyeleri dışında, ne üniversitelerden, ne sendikalardan, ne meslek kuruluşlarından ne de siyasi partilerden görüş alındı. Sanki ders programları değil, AKP'nin parti programı hazırlanıyor.

Elimizde metinlerin taslakları var, imza altına alınmadan içeriğe ilişkin bir şey söylemek güç. Ancak program çalışmalarını yakından izleyen uzmanlar, öğrencilerin ilgi ve gereksinimlerinin yeniden saptanmadığını, akademik düzeyde ön tartışmaların yapılmadığını belirtiyorlar.

Uzun süreli bir saha çalışması gerçekleştirmeden, özellikle de programların uygulayıcısı öğretmenleri bu sürece katmadan yapılan programlar; emek ve zamanın boşa harcanmasıyla eşdeğer.

Bakanlık, ''Her şeyi en iyi ben bilirim'' zihniyetinin köhneleştiğini görmeli.

***

Yanlıştan dönmek için geç kalınmış değil. Çağa uygun program elbirliğiyle hazırlanabilir. Programlar bir an önce kamuoyunda tartışmaya açılmalı... Ama böyle bir şey yapılacakmış gibi görünmüyor.

Konunun tarafları bir araya gelirse, köhnemiş programları değiştirmek birkaç ay sürer. Köhnemiş bir zihniyeti değiştirmek ise asırlar sürebilir; inanmayan, öğrencilerden bir tarih kitabı ödünç alsın...